Ağrı'da Yoksulluk Ve Yoksunluk Araştırması
28 Mayıs, 2012 08:37
•Güncelleme: 28 Mayıs, 2012 08:37
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Faruk Kaya, ''Kırsal kesimden göç eden nüfusun kentin özellikle kenar mahallelerinde plansız ve kent yaşamına uygun olmayan konutlar inşa etmesi yoksulluk çemberini giderek genişletmiştir''dedi.
''Ağrı kent profilinde sosyo-ekonomik boyutlarıyla kentsel yoksulluk'' konulu araştırma yapan İbrahim Çeçen Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Faruk Kaya, yaptığı açıklamada, araştırmasını kentin özellikle kırsaldan gelen göçlerle oluşmuş kenar mahallelerinde farklı kesimleri temsil eden 300 hanede yaptığını belirterek, kentsel yoksulluğun nedenleri ve sonuçları ile birlikte yoksul kesimin sosyo-ekonomik özelliklerini de ele almaya çalıştığını söyledi.
Yaptıkları araştırmada, hanelere 50 soru sorduklarını aktaran Yrd. Doç. Kaya, bu soruların farklı konu başlıkları şeklinde gruplandırılarak değerlendirildiğini dile getirdi.
Ağrı'nın, Türkiye'deki yerleşim birimleri arasında kişi başına düşen milli gelirden Sağlık ve eğitime kadar çeşitli sosyo-ekonomik göstergeler açısından en gerilerde yer aldığını ifade eden Kaya,''Ayrıca Ağrı geri kalmışlık olgusunun da en somut simgelerinden olmuş bir kenttir. Yaptığımız araştıma sonucunda Ağrı'dayaşayan insanlar, kentsel yoksulluğun farkındadır. Sebeplerini de başta işsizliğe sonra da yöneticilere ve tembelliğe bağlayıp, imkânları olması halinde başka yere göç etmek istiyorlar'' diye konuştu.
-''Hane halkı sayısı arttıkça yoksulluk oranı da artıyor''-
Ağrı'nın, karasal iklim şartlarının sonucu olarak kışların sert ve uzun geçtiği belirten Kaya, ''Kentteki coğrafi şartlar insan yaşamı için olumsuz şartlar taşımaktadır. Karasal iklim şartlarının yaşandığı bölgelerde yer alanyerleşmelerin çoğunluğunda olduğu gibi, Ağrı'nın yoksul kalmasında da olumsuz coğrafi şartların etkisi büyüktür. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) araştırmalarına göre, hane halkı sayısı arttıkça yoksulluk oranı da artıyor. Ülkemizde hane büyüklüğü 3.97 iken, Ağrı'da ortalama hane büyüklüğü 6,79 kişi kadardır'' dedi.
Yrd. Doç. Kaya, Ağrı'nın, yoğun göçün de etkisiyle, yoksulluğun yansımalarının her yönüyle yaşandığı bir yerleşme olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
''Çalışma çağı nüfusu olarak da bilinen aktif nüfus ile üretici kabul edilen nüfus arasındaki bağımlılık oranı incelendiğinde, Ağrı kent nüfusunun yüzde 80,3 oranında bağımlı olduğu görülüyor. Dolayısıyla büyük bir bağımlı nüfus kitlesine sahip olan kentsel nüfusta her bir kişi, kendisi ile birlikte 18 kişinin geçimini temin ediyor. Oysa ülke genelinde bağımlı nüfus oranı, yüzde 72 dolayındadır''
-''Göçün nedenleri arasında kan davaları, terör ve güvenlik gerekçesiyle yerleşme boşaltma ve diğer bazı sosyal ve ekonomik etkenler yer alıyor''-
Kaya, Ağrı'nın, Türkiye'nin hızlı göç veren yörelerinden biri olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
''Yaptığımız araştırmada, göçün nedenleri arasında, kan davaları, terör ve güvenlik gerekçesiyle yerleşme boşaltma ve diğer bazı sosyo - ekonomik etkenler yer alıyor. Nitekim yapılan Anket uygulamasında ev reislerinin, yüzde 25,4'lük bir kısmı serbest meslek sahibi olduğunu, (el arabacılığı, ayakkabı boyacılığı gibi nitelik gerektirmeyen geçici işlerde), yüzde 22,7'lik bir kısmı ise işçi olduğunu (çaycılık, aşçılık, temizlik işçisi vb), yüzde 19,3'lük bir kısmı da tarım ve hayvancılık yaparak geçimini sağladığını belirtiyor. Yüzde 23,32'lik önemli sayılabilecek bir kısmı da işsiz olduğunu ifade ediyor''
Ankete katılanların yüzde 63,3'ü kendilerine ait konutlarda ikamet ettiğini söyleyen Kaya, ''Ancak çoğunlukla imarsız alanlarda inşa edilen konutlar, asgari yaşanabilirlik standartlarından yoksundur. Oturulan konutun yaşam standartlarına göre uygunluğunu tespit etmek amacıyla ailelere sorduğumuz, ''ikamet ettiğiniz konutta, Elektrik, Su, mutfak, banyo ve tuvalet gibi eklentiler var mı?'' sorularına verilen cevaplara göre, anket yapılan 300 haneden yüzde 41'inin tuvaleti dışarıda olup, bu hanelerin yüzde 5'inde tuvaletin başka hanelerle ortak kullanıldığını tespit ettik. Tuvaletlerin dışarıda olması ve kanalizasyon sistemindeki sorunlar kötü kokuların çevreye yayılmasına yol açmaktadır. Tuvaleti ve banyosu birlikte bulunan hane sayısı yüzde 19 iken, ayrı bir banyoya sahip olan hane sayısı ise yüzde 37 kadardır. Yıkanmak için hanelerin yüzde 34'ü ise hol, mutfak, oturma odası, tandırlık ya da ahır gibi ev eklentilerini kullanmaktadır'' diye konuştu.
Yrd. Doç. Faruk Kaya, kentte yapılan alanların, gerek mekan koşulları, gerekse insan ilişkileri açısından kırsal karakterli bir yaşam tarzı sergilediğinin göze çarptığını belirterek, ''Bu durum araştırma sahasında yapılan anket uygulamasında ailelere yöneltilen, ''aynı evde kaç kişi yaşıyorsunuz?'' sorusuna verilen cevaplarla da örtüşüyor. Bu soruya deneklerin yüzde 9'u 4 kişi, yüzde 16'sı 5 kişi, yüzde 23,7'si 6 kişi, yüzde 31,6'sı 7 kişi ve yüzde 16,4'ü de 8 ve daha fazla kişi bir arada yaşıyor'' diye konuştu.
Kaya, araştırma sahasında yaptıkları anket uygulamasında ailelerin yüzde 42'sinin çocuklarının çalıştıklarını söylediklerini aktardı.
Kentte yoksullaşan ailelerin, giderek çocuklarını sakız, Kağıt mendil, simit satıcılığı, ayakkabı boyacılığı ve tartıcılık gibi işlerde çalıştırarak, ev ekonomisine katkı sağlamaya çalıştıklarını kaydeden Kaya, şunları söyledi:
''Yaşamlarını sürdürmeye çalışan bu insanlar, eğitimi umursamaz duruma geliyorlar. Eğitim-öğretim hayatından kopuk bu çocukların geleceği düşünüldüğünde, tüm ülkemizin geleceğinin büyük ölçüde karartıldığı hemen görülmektedir. Ağrı'da acilen önlem alınması gereken sorunların en önemlileri, şimdiki eğitim probleminden kaynaklanmaktadır. Araştırmamız yaygın kanının aksine, Ağrı'da bir sosyal politika aracı olarak eğitimin amacına ulaşmamasındaki en önemli engelin, yörenin kültürel yapısı değil, yöredeki yoksulluk ve yatırım eksikliği olduğunu göstermiştir''
Yrd. Doç. Faruk Kaya, yaptıkları araştırmada sonucunda şu sonuçlara vardıklarını dile getirdi:
''Özellikle 1990'lı yıllar ve sonrasında kırsal alanlardan kaynaklanan yoğun göçlerin baskısı altında olan Ağrı'da derin bir yoksulluk ve yoksunluk hüküm sürmektedir. Ülke milli gelirin de oldukça düşük bir paya sahip olan bu yoksul kentte, göç dalgasıyla beraber, yoksulluk neredeyse yaşam şekli haline gelmiş ve Ağrı yoksunluğu kimlik olarak kuşanmış bir kent haline dönüşmüş durumdadır. Araştırmaya konu olan kent yoksullarının yüzde 32'sinin aylık 300 TL'nin altında ve yüzde 76,6'sının da 600 TL'nin altında bir gelire sahip olması, kentte yaşanan yoksulluğun boyutlarını göstermesi açısından ilginçtir. Hane içerisindeki birey sayısının yüksek olması, göç edenlerin açlık sınırının çok altında koşullarda yaşamlarını sürdürmesine neden olmaktadır''
Doğum oranlarının ve ortalama Aile büyüklüğünün ülke ve bölge ortalamasının üzerinde olan Ağrı'nın, mevcut koşullarda bir değişiklik olmadığı sürece, yoksulluğun kendini sürekli olarak yeniden üreterek devam edeceğini tahmin etmenin zor olmadığını ifade eden Kaya, ''Kırsal kesimden göç eden nüfusun kentin özellikle kenar mahallelerinde plansız ve kent yaşamına uygun olmayan konutlar inşa etmesi yoksulluk çemberini giderek genişletmiştir. Ağrı'da kentsel yoksulluk yoğun olarak yaşanmasına rağmen, derin yoksulluğun kentteki sosyal yaşam üzerindeki toplumsal huzuru bozacak yansımalarına henüz sıkça rastlanmaması dikkat çekicidir. Ancak gelir dağılımındaki dengesizlikler ve giderek artan yoksulluk, sadece toplumun tutunma harcını yok etmekle kalmamakta, aynı zamanda bireyleri hızla toplumun dışına itmektedir. Olayın en trajik yönü ise ötekileşen kesimlerin sürekli olarak artması ve toplumsal yapıyı zedeleyecek ölçüde çoğunluk durumuna geçmesidir. Bu nedenle, yapılması gerekenler ivedilikle ve planlı bir şekilde yapılmazsa, büyük toplumsal çalkantıların ve gerilimlerin ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır''
-''Kent kültürüne sahip, kentsel yaşam kalitesi yüksek, yaşanabilir bir kentin oluşturulması halkın ve yönetimlerin ortak çabası ile gerçekleşecektir''-
Kaya, bu sorunlar karşısında yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
''Yerel yönetimlere önemli görevler düşmektedir. Kent yönetimi, kente göç edenlerin kentsel hizmetlerden yararlanması ve kent yönetimine katılımı konusunda çaba göstermelidir. Ancak, kentsel hizmetlerin yalnızca teknik altyapıdan ibaret olmadığı bilinmelidir. Halkın kentlileşmesine katkı sağlayacak sosyal ve kültürel hizmet sunumu, kentsel bilincin oluşturulmasında oldukça önemlidir. Kent kültürüne sahip, kentsel yaşam kalitesi yüksek, yaşanabilir bir kentin oluşturulması halkın ve yönetimlerin ortak çabası ile gerçekleşecektir. Kalkınmanın insani boyutları açısından önemli olan ve ülke geneline göre Ağrı'da oldukça şiddetli yaşanan yoksulluk ve yoksunlukların ortadan kaldırılması planlanan hedeflerin başında yer almalıdır. Gelir dağılımının düzeltilmesi ile hane halklarının ve fertlerin yoksulluk sınırının üzerine çıkarılması sağlanabilir. Fertlerin eşit koşullarla toplumun genel yaşam düzeyiyle aynı duruma getirilmesi ile yoksulluk problemi ortadan kaldırılabilir''
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Faruk Kaya, ''Kırsal kesimden göç eden nüfusun kentin özellikle kenar mahallelerinde plansız ve kent yaşamına uygun olmayan konutlar inşa etmesi yoksulluk çemberini giderek genişletmiştir''dedi.
"Ağrı kent profilinde sosyo-ekonomik boyutlarıyla kentsel yoksulluk'' konulu araştırma yapan İbrahim Çeçen Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Faruk Kaya, yaptığı açıklamada, araştırmasını kentin özellikle kırsaldan gelen göçlerle oluşmuş kenar mahallelerinde farklı kesimleri temsil eden 300 hanede yaptığını belirterek, kentsel yoksulluğun nedenleri ve sonuçları ile birlikte yoksul kesimin sosyo-ekonomik özelliklerini de ele almaya çalıştığını söyledi.
Yaptıkları araştırmada, hanelere 50 soru sorduklarını aktaran Yrd. Doç. Kaya, bu soruların farklı konu başlıkları şeklinde gruplandırılarak değerlendirildiğini dile getirdi.
Ağrı'nın, Türkiye'deki yerleşim birimleri arasında kişi başına düşen milli gelirden Sağlık ve eğitime kadar çeşitli sosyo-ekonomik göstergeler açısından en gerilerde yer aldığını ifade eden Kaya,''Ayrıca Ağrı geri kalmışlık olgusunun da en somut simgelerinden olmuş bir kenttir. Yaptığımız araştıma sonucunda Ağrı'dayaşayan insanlar, kentsel yoksulluğun farkındadır. Sebeplerini de başta işsizliğe sonra da yöneticilere ve tembelliğe bağlayıp, imkânları olması halinde başka yere göç etmek istiyorlar'' diye konuştu.
-''Hane halkı sayısı arttıkça yoksulluk oranı da artıyor''-
Ağrı'nın, karasal iklim şartlarının sonucu olarak kışların sert ve uzun geçtiği belirten Kaya, ''Kentteki coğrafi şartlar insan yaşamı için olumsuz şartlar taşımaktadır. Karasal iklim şartlarının yaşandığı bölgelerde yer alanyerleşmelerin çoğunluğunda olduğu gibi, Ağrı'nın yoksul kalmasında da olumsuz coğrafi şartların etkisi büyüktür. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) araştırmalarına göre, hane halkı sayısı arttıkça yoksulluk oranı da artıyor. Ülkemizde hane büyüklüğü 3.97 iken, Ağrı'da ortalama hane büyüklüğü 6,79 kişi kadardır'' dedi.
Yrd. Doç. Kaya, Ağrı'nın, yoğun göçün de etkisiyle, yoksulluğun yansımalarının her yönüyle yaşandığı bir yerleşme olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
''Çalışma çağı nüfusu olarak da bilinen aktif nüfus ile üretici kabul edilen nüfus arasındaki bağımlılık oranı incelendiğinde, Ağrı kent nüfusunun yüzde 80,3 oranında bağımlı olduğu görülüyor. Dolayısıyla büyük bir bağımlı nüfus kitlesine sahip olan kentsel nüfusta her bir kişi, kendisi ile birlikte 18 kişinin geçimini temin ediyor. Oysa ülke genelinde bağımlı nüfus oranı, yüzde 72 dolayındadır''
-''Göçün nedenleri arasında kan davaları, terör ve güvenlik gerekçesiyle yerleşme boşaltma ve diğer bazı sosyal ve ekonomik etkenler yer alıyor''-
Kaya, Ağrı'nın, Türkiye'nin hızlı göç veren yörelerinden biri olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
''Yaptığımız araştırmada, göçün nedenleri arasında, kan davaları, terör ve güvenlik gerekçesiyle yerleşme boşaltma ve diğer bazı sosyo - ekonomik etkenler yer alıyor. Nitekim yapılan Anket uygulamasında ev reislerinin, yüzde 25,4'lük bir kısmı serbest meslek sahibi olduğunu, (el arabacılığı, ayakkabı boyacılığı gibi nitelik gerektirmeyen geçici işlerde), yüzde 22,7'lik bir kısmı ise işçi olduğunu (çaycılık, aşçılık, temizlik işçisi vb), yüzde 19,3'lük bir kısmı da tarım ve hayvancılık yaparak geçimini sağladığını belirtiyor. Yüzde 23,32'lik önemli sayılabilecek bir kısmı da işsiz olduğunu ifade ediyor''
Ankete katılanların yüzde 63,3'ü kendilerine ait konutlarda ikamet ettiğini söyleyen Kaya, ''Ancak çoğunlukla imarsız alanlarda inşa edilen konutlar, asgari yaşanabilirlik standartlarından yoksundur. Oturulan konutun yaşam standartlarına göre uygunluğunu tespit etmek amacıyla ailelere sorduğumuz, ''ikamet ettiğiniz konutta, Elektrik, Su, mutfak, banyo ve tuvalet gibi eklentiler var mı?'' sorularına verilen cevaplara göre, anket yapılan 300 haneden yüzde 41'inin tuvaleti dışarıda olup, bu hanelerin yüzde 5'inde tuvaletin başka hanelerle ortak kullanıldığını tespit ettik. Tuvaletlerin dışarıda olması ve kanalizasyon sistemindeki sorunlar kötü kokuların çevreye yayılmasına yol açmaktadır. Tuvaleti ve banyosu birlikte bulunan hane sayısı yüzde 19 iken, ayrı bir banyoya sahip olan hane sayısı ise yüzde 37 kadardır. Yıkanmak için hanelerin yüzde 34'ü ise hol, mutfak, oturma odası, tandırlık ya da ahır gibi ev eklentilerini kullanmaktadır'' diye konuştu.
Yrd. Doç. Faruk Kaya, kentte yapılan alanların, gerek mekan koşulları, gerekse insan ilişkileri açısından kırsal karakterli bir yaşam tarzı sergilediğinin göze çarptığını belirterek, ''Bu durum araştırma sahasında yapılan anket uygulamasında ailelere yöneltilen, ''aynı evde kaç kişi yaşıyorsunuz?'' sorusuna verilen cevaplarla da örtüşüyor. Bu soruya deneklerin yüzde 9'u 4 kişi, yüzde 16'sı 5 kişi, yüzde 23,7'si 6 kişi, yüzde 31,6'sı 7 kişi ve yüzde 16,4'ü de 8 ve daha fazla kişi bir arada yaşıyor'' diye konuştu.
Kaya, araştırma sahasında yaptıkları anket uygulamasında ailelerin yüzde 42'sinin çocuklarının çalıştıklarını söylediklerini aktardı.
Kentte yoksullaşan ailelerin, giderek çocuklarını sakız, Kağıt mendil, simit satıcılığı, ayakkabı boyacılığı ve tartıcılık gibi işlerde çalıştırarak, ev ekonomisine katkı sağlamaya çalıştıklarını kaydeden Kaya, şunları söyledi:
''Yaşamlarını sürdürmeye çalışan bu insanlar, eğitimi umursamaz duruma geliyorlar. Eğitim-öğretim hayatından kopuk bu çocukların geleceği düşünüldüğünde, tüm ülkemizin geleceğinin büyük ölçüde karartıldığı hemen görülmektedir. Ağrı'da acilen önlem alınması gereken sorunların en önemlileri, şimdiki eğitim probleminden kaynaklanmaktadır. Araştırmamız yaygın kanının aksine, Ağrı'da bir sosyal politika aracı olarak eğitimin amacına ulaşmamasındaki en önemli engelin, yörenin kültürel yapısı değil, yöredeki yoksulluk ve yatırım eksikliği olduğunu göstermiştir''
Yrd. Doç. Faruk Kaya, yaptıkları araştırmada sonucunda şu sonuçlara vardıklarını dile getirdi:
''Özellikle 1990'lı yıllar ve sonrasında kırsal alanlardan kaynaklanan yoğun göçlerin baskısı altında olan Ağrı'da derin bir yoksulluk ve yoksunluk hüküm sürmektedir. Ülke milli gelirin de oldukça düşük bir paya sahip olan bu yoksul kentte, göç dalgasıyla beraber, yoksulluk neredeyse yaşam şekli haline gelmiş ve Ağrı yoksunluğu kimlik olarak kuşanmış bir kent haline dönüşmüş durumdadır. Araştırmaya konu olan kent yoksullarının yüzde 32'sinin aylık 300 TL'nin altında ve yüzde 76,6'sının da 600 TL'nin altında bir gelire sahip olması, kentte yaşanan yoksulluğun boyutlarını göstermesi açısından ilginçtir. Hane içerisindeki birey sayısının yüksek olması, göç edenlerin açlık sınırının çok altında koşullarda yaşamlarını sürdürmesine neden olmaktadır''
Doğum oranlarının ve ortalama Aile büyüklüğünün ülke ve bölge ortalamasının üzerinde olan Ağrı'nın, mevcut koşullarda bir değişiklik olmadığı sürece, yoksulluğun kendini sürekli olarak yeniden üreterek devam edeceğini tahmin etmenin zor olmadığını ifade eden Kaya, ''Kırsal kesimden göç eden nüfusun kentin özellikle kenar mahallelerinde plansız ve kent yaşamına uygun olmayan konutlar inşa etmesi yoksulluk çemberini giderek genişletmiştir. Ağrı'da kentsel yoksulluk yoğun olarak yaşanmasına rağmen, derin yoksulluğun kentteki sosyal yaşam üzerindeki toplumsal huzuru bozacak yansımalarına henüz sıkça rastlanmaması dikkat çekicidir. Ancak gelir dağılımındaki dengesizlikler ve giderek artan yoksulluk, sadece toplumun tutunma harcını yok etmekle kalmamakta, aynı zamanda bireyleri hızla toplumun dışına itmektedir. Olayın en trajik yönü ise ötekileşen kesimlerin sürekli olarak artması ve toplumsal yapıyı zedeleyecek ölçüde çoğunluk durumuna geçmesidir. Bu nedenle, yapılması gerekenler ivedilikle ve planlı bir şekilde yapılmazsa, büyük toplumsal çalkantıların ve gerilimlerin ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır''
-''Kent kültürüne sahip, kentsel yaşam kalitesi yüksek, yaşanabilir bir kentin oluşturulması halkın ve yönetimlerin ortak çabası ile gerçekleşecektir''-
Kaya, bu sorunlar karşısında yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
''Yerel yönetimlere önemli görevler düşmektedir. Kent yönetimi, kente göç edenlerin kentsel hizmetlerden yararlanması ve kent yönetimine katılımı konusunda çaba göstermelidir. Ancak, kentsel hizmetlerin yalnızca teknik altyapıdan ibaret olmadığı bilinmelidir. Halkın kentlileşmesine katkı sağlayacak sosyal ve kültürel hizmet sunumu, kentsel bilincin oluşturulmasında oldukça önemlidir. Kent kültürüne sahip, kentsel yaşam kalitesi yüksek, yaşanabilir bir kentin oluşturulması halkın ve yönetimlerin ortak çabası ile gerçekleşecektir. Kalkınmanın insani boyutları açısından önemli olan ve ülke geneline göre Ağrı'da oldukça şiddetli yaşanan yoksulluk ve yoksunlukların ortadan kaldırılması planlanan hedeflerin başında yer almalıdır. Gelir dağılımının düzeltilmesi ile hane halklarının ve fertlerin yoksulluk sınırının üzerine çıkarılması sağlanabilir. Fertlerin eşit koşullarla toplumun genel yaşam düzeyiyle aynı duruma getirilmesi ile yoksulluk problemi ortadan kaldırılabilir''