Selam aleykum değerli dostlarımız. Malum olduğu üzere uzun bir aradan sonra bir kez daha sizlerle birlikte olmanın heyecanı içindeyiz. Elbette ki, aradan geçen dünya meşgalesi sebebiyle affınıza sığınır, dualarınıza bir kez daha talibiz. Yüce rabbimizin izniyle bugün ki yazımızda Bilecik ilimizde ebedi âleme göç eden ve şanlı tarihimizde büyük rolü olan, zat-ı muhterem olan Şeyh Edebali Hazretlerinden bahsetmeye çalışacağız. Rabbim niyetimizi ve gayretimizi amacına, niyetine hâsıl etsin. Âmin
Sevgili dostlarımız, Şeyh Edebali Hazretleri, hem büyük bir İslâm âlimi, hem de Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gâzi’nin kayınpederi ve hocasıdır. Şeyh Edebali 1206 yılında Kırşehir'in Mucur ilçesi İnaç köyünde doğdu. Eğitim sürecine baktığımızda ilk tahsîlini memleketinde yaptıktan sonra Şam taraflarına gider. Burada Hadîs-i şerîf, tefsîr ve fıkıh ilimleri tahsil etti. Tasavvuf yoluna meyleder. Hanefî fakihi Necmeddin ez-Zâhidî’nin öğrencisi oldu. Daha sonra Dımaşk’a giderek Sadreddin Süleyman b. Ebü’l-İz ve Cemâleddin el-Hasîrî gibi dönemin tanınmış âlimlerinden dinî ilimleri tahsil etti. Dımaşk’tan ülkesine dönünce tasavvufa yöneldi; Bilecik’te bir zâviye kurarak halkı irşada başladı. Mevlana Celaleddin-i Rumi ve Hacı Bektaşi Veli gibi dönemin ünlü âlimlerinin sohbetlerinde bulundu.
Değerli dostlarımız Şeyh Edebâli mutasavvıf olması yanında ilk Osmanlı kadısı ve müftüsüdür. Döneminin birçok fakihi ile görüşmüş ve onlardan ders almış, çok sayıda talebe yetiştirmiştir. Yüce Allah (c.c) kendilerinden razı olsun. Şeyh Edebalı hazretleri Ahi teşkilatının reisi idi. Ahi Şehliğinin Edebalı'dan sonra kime geçtiği bilinmemektedir; ancak daha sonra I:Murat'a intikal etmiştir.Bilecik'in Osmanlılar tarafından fethedilmesinden sonra zaviyesini buraya taşıyan Edebalı, aynı şekilde dini hizmetlerine devam etmiştir.Osman Gazi'nin vefatından sonra kızı ve torunu Alâaddin Bey ile Bilecik'te Edebali’ye Kozağaç(Şimdiki Karaağaç) köyünün öşür ve hasılatı verilmiş,kızı Rabia Hatun da kendilerine verilen bu köyü tekkeye vakfetmiştir. Eskişehir yakınlarında bulunan İtburnu Köyü'nde bir zaviye kurarak halkı irşada başladı. Aşıkpaşazade zaviyesinin hiç boş kalmadığını, Edebalı'nın gelip geçen fukaranın her türlü ihtiyacını gidermeye çalıştığını, hatta bu maksatla koyun sürüsü bulundurduğunu kaydederler. Söğüt ve Domaniç yaylaları, Selçuklu Devleti tarafından aşiretine yaylak ve kışlak olarak verilen Osman Gazi sık sık Edebalı'nın zaviyesinde misafir olarak kalırdı. Orta Asya'dan getirdikleri bir takım özelliklerden dolayı âlim ve sûfilere karşı son derece hürmeti olan Osman Gazi, mübarek günlerde Edebali’nin zaviyesine giderek dini ve idari konularda, onun görüşlerini alırdı. Yine bir gün misafir olarak kaldığı bir gecede gördüğü rüya şöyle idi. Şey Edebalı'nın koynundan çıkan bir ay geldi kendi koynuna girdi. Göğsünden bir ağaç bitti. Öylesine büyük bir ağaç oldu ki dalları gökleri, kökleri tüm dünyaya sardı. Gölgesi bütün yeryüzünü tuttu. İnsanlar o ağacın gölgesinde toplandılar. Ulu dağlara ve dağların eteğinden çıkan coşkun sulara hep o ağaç gölge etti. Osman Bey rüyasını Şeyh Edebalı'ya anlatır. Edebalı rüyayı şöyle yorumlar:"Oğul Osman,Hak Teala sana ve soyuna hükümranlık verdi mübarek olsun,kızım Malhun Hatun senin helâlin olsun."der. Edebali’nin bu yorumu üzerine Osman Gazi Malhun Hatun(Rabia Bala Hatun)ile evlenir. Böylece şanlı tarihimizin altın sayfalarına nakış nakış işlenecek olan Osmanlı İmpatorluğu’nun temeli kurulur.
İşte böylesi büyük manevi önderlerimizden biri olan Şeyh Edebali Hazretleri her fani gibi ahiret yolculuğuna uzun bir hayat sürdükten sonra 726(1326)yılında Bilecik'te vefat etti. Zaviyesinin mescit olarak kullanılan odasına defnedildi. Yüce Allah (c.c.) kendisine rahmet eylesin. Bir sonraki yazımızda görüşmek duası ile…
Kaynaklar
1) Osmanlı Âlimleri
2) Anadolu Bilginleri