SON DAKİKA

YEREL SEÇİMLERE DOĞRU VE DEMOKRASİ(DÜZEN) OYUNU

YEREL SEÇİMLERE DOĞRU VE DEMOKRASİ(DÜZEN) OYUNU 13 Eylül, 2013 06:00 Güncelleme: 13 Eylül, 2013 06:00 YEREL SEÇİMLERE DOĞRU VE DEMOKRASİ(DÜZEN) OYUNU

EMRAH KANDEMİR YAZIYOR...

 

Yakında yerel seçimler var (Mart 2014) ve belediye başkanları ile meclis üyelerini seçeceğiz.


Yaşam standardımıza doğrudan etki yapan yerel hizmet üretimine, onların kalitesine ve düzeyine, nasıl finanse edileceğine ve halkın öncelikleriyle ne ölçüde örtüşeceğine karar verecek kişileri seçeceğiz. Yazımda bu seçme-seçilme sürecini değerlendireceğim.


Belediye başkanlığına ya da meclis üyeliğine aday olma ve oy verme süreci demokrasi işlevselliğine-ruhuna hiç de uygun değil. Kişiler aday adayı olmaktan kaçınıyor. Çünkü aday olmanın nesnel kriterleri, kişilerin yeterliliklerini değerlendireceği nesnel kıstaslar yok.


Tek kıstas; parti liderinin ve bazen de yerel parti yöneticilerinin tanıdığı olma, ilgi alanına girebilme, teveccühünü kazanma yeteneği. Bu nedenle adaylar lidere ulaşmaya, onun tercih edebileceği kişiler olmaya, parti liderinden işaret almaya çalışıyor


Belediye başkanı seçiyorsunuz ama başkandan çok partiye oy veriyorsunuz. Adayın kimliğine-niteliğine göre oy verme anlayışı (olması gereken) yerine mensup olduğu partiye bakarak oy veriyorsunuz.


Bilinçaltında aday çok önemli değil, parti önemli diyerek oy veriyorsunuz. Böylece, kentsel yaşam standardınıza, geleceğinize karar verecek belediye başkanının; gücünü sizden değil parti başkanından aldığı kanunsuz(antidemokratik) bir yapılanmaya çanak tutuyorsunuz, ama farkında değilsiniz.


Aslında belediye başkanı sisteminin partisiz belediye başkanına göre düzenlenmesi; daha nitelikli başkan profillerinin öne çıkmasına yol açabilir. Gerçi partisiz muhtar uygulamamız var ve bu seçimleri çok da siyasetten arındırılabilmiş değiliz.


Bir de belediye meclis üyeliği seçimleri var. Adaylarda aranan kriterler; parti üst yönetiminden referansı, milletvekillerine yakınlığı, başkan adayının onayı olması v.s.. Hatta ilde yetkili siyasilerin meclis üyeliği kontenjanları var ve önerdikleri kişileri bu kontenjanlar için değerlendiriliyor. Yani halkın olmadığı ama “halkın karar vermiş gibi göründüğü” bir sistem.

 

Bizler (seçmenler) hiçbir tercih alternatifi olmadan, tanımadığımız, özelliklerini-yetkinliklerini bilmediğimiz insanları seçiyoruz (doğrusu seçmek zorunda kalıyoruz). Bu kişiler (başkan ve meclis üyeleri) belediye bütçesini hazırlayarak hangi hizmetlerin üretileceğine, ne kadar vergi-harç ödeyeceğimize (yükümlülük altına gireceğimize) bizim adımıza karar verecek.


İmarla, sağlıkla, eğitimle, çevreyle, bütçeyle (tecrübe, meslek, nitelik, uygulama, vizyon, misyon anlamında) hiçbir ilgisi olmayan kişiler meclis üyesi olmakta ve hizmet mutfağı konumundaki komisyonlarda yer almaktadır. Çünkü meclis üyeleri herhangi bir rasyonel yeterlilik kriterine tabi tutularak seçilmemiş ve seçilen kişiler arasından ilgili komisyonlara uygun nitelikte yeterli sayıda üye yok.



Türkiye'deki bütün şehirlerde gün yüzüne çıkan, sürekli kentsel dönüşüme tabi tutulan (bu kafa-yapı değişmedikçe devam edecek olan) çarpık şehirleşme bu kokuşmuş-aşırı siyasallaşmış, halka tercih alternatifi sunmayan “çok partili komünist sistem” görüntüsü veren yapının ürünüdür.


Partilere belediyeyi yönetecek yetkinlikte meslek kontenjanı uygulaması getirmek lazım.
Mecliste çeşitli komisyonlarda hizmet-proje üretecek, plan yapabilecek kapasitede insanları partilerin meclis üyesi adayları olarak önermesi lazım.



Halkın da bu adaylar arasından, niteliklerini, tecrübelerini, yetkinliklerini dikkate alarak tercih yapabilecek bilgiye ve bilince sahip olması lazım.


Özetle, demokrasi uygulaması diyerek halkın tanımadığı, bilmediği, aslında tercih etmediği kişilere oy verdirilmesi (taklidi demokrasi) oyunundan vazgeçmek lazım.

 


Yorum Ekle