SON DAKİKA

Roj TV kararına karşı ortak görüş

MMC, Nuçe ve Roj TV'nin yayın lisanslarının iptal edilmesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan siyasi parti ve STK temsilcileri, alınan kararı Türkiye'nin Kürt sorununa yönelik izlediği politikanın Avrupa'ya yansıması olarak gördüklerini dile getirdi. 08 Temmuz, 2013 03:18 Güncelleme: 08 Temmuz, 2013 03:18 Roj TV kararına karşı ortak görüş

İSTANBUL -  Danimarka'da, Kopenhag Eyalet Mahkemesi tarafından görülen davanın ardından Mezopotamya Brodacting'e ait MMC, Nuçe ve Roj TV'nin yayın lisanslarının iptal edilmesi ve 5 Milyon Danimarka Kronu para cezası verilmesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan, BDP MYK üyesi Hayri Ateş, ESP Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, SDP Genel Başkan Yardımcısı Yeşim Ergün, ÖDP Genel Başkanı Alper Taş ile HDK Yürütme Kurulu üyesi Gençay Gürsoy, ortak görüş belirtti. Kanallara karşı alınan kararın, AKP'nin Kürt sorununun çözümü konusunda izlediği politikaların Avrupa ülkeleri ve özellikle de kararın alındığı ülke olan Danimarka'ya yansıması olarak gördüklerini belirten sivil toplum kuruluşları ve siyasi parti temsilcileri, bu karardan derhal vazgeçilmesi gerektiğini söyledi.

Yüksekdağ: MMC, Nûçe, Roj TV bize gerçeğin devrimci yanını gösterdi

MMC, Nûçe ve Roj TV'nin yayın lisanslarının iptal edilmesinin özgür basına yapılmış saldırı olarak nitelendiren Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, "Bu siyasi operasyon ve saldırının halka dönük bir saldırı olduğunu çok net görebiliriz. Geçmişte de özgür Kürt basını çeşitli saldırı ve kapatma uygulamaları ile karşı karşıya kaldı" dedi. Kanalların lisanslarının iptal edilmesinin ayrıca Türkiye'deki siyasi iktidarın Kürt sorunu karşısındaki çözümsüzlük politikalarının Avrupa diplomasisine yansıması olarak değerlendiren Yüksekdağ, "Çünkü bu tip kararların alınmasında Türkiye'nin AB ülkeleri ve Danimarka Devleti ile yaptığı kirli pazarlıklar, geride bıraktığımız dönemde önemli bir rol oynamıştır. Bu da yine kirli bir pazarlık sonucu yapılmış kirli bir anlaşmadır" diye konuştu. Yüksekdağ, kapatılmak istenen kanalların, Roboski'yi, Pozantı'yı Bingöl'deki tecavüz olayı ve daha benzeri birçok olayı halka tüm gerçekliği ile aktaran kanallar olduğunu sadece Kürtlerin değil aynı zamanda tüm ezilenlerin sesi olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi: "Bu karar Danimarka için tarihi boyunca temizleyemeyeceği bir kara lekedir. Gerçek, devrimcidir. MMC, Nûçe ve Roj TV bize gerçeğin devrimci yanını gösterdi. Biz bu kanallara sahip çıkarak, devrimci gerçeğe sahip çıkmış olacağız."

Ateş: AKP'nin de sorumlu olduğu bir konudur

Kürt kanallarına dönük verilen kararın Avrupa demokrasisine düşürülen gölge olarak tanımladıklarının altını çizen BDP MYK üyesi Hayri Ateş, "Öncelikle bu kararı sadece Danimarka yargısının değil, Avrupa Birliği devletlerinin demokrasisinin ve hukukunun bir kararı olarak da görmek gerekir. Bilinçli ve kasıtlı bir tutum olarak da değerlendiriyoruz" dedi. Danimarka yargısı tarafından çıkarılan kararın zamanlamasının da tesadüf olmadığını ve bu kararın Türkiye'den bağımsız alınmadığına dikkat çeken Ateş, "Özellikle Kürt sorununun çözümü süreçlerinde Avrupa Birliği ülkelerinin böyle beklenmedik kararlar aldığı biliniyor. Burada hem gündemi saptırmak hem de halkı tahrik etmek hesabı ile alınan bir karar da olduğunu düşünüyoruz açıkçası. Tabi belirtmek gerekir ki; sadece Kopenhag değil Avrupa'nın da sorunu bu boyuta getiren AKP'nin de sorumlu olduğu bir konudur" diye belirtti. MMC, Nûçe ve Roj TV'nin kapatılmaya çalışılmasının Kürt halkının sesinin kısılmaya çalışılması anlamına geldiğini belirten Ateş, "Öncelikle Kürt halkı, kendi sesini kısmaya çalışan bu karara en güçlü şekilde tepki vermesi gerekiyor. Ama aynı zamanda Ortadoğu'da ezilen halkların kendi sesi olan medyanın sesinin kısılmasına da en güçlü tepkiyi vermesi gerektiğini düşünüyoruz" diye konuştu.

Ateş, ayrıca BDP'nin Kürt sorunun çözümü noktasında başlatmış oldukları "Hükümet adım at" kampanyası çerçevesinde Pazar Günü saat 15.00'da Galatasaray Lisesi'nden Taksim Meydanı'na yapacakları yürüyüşü aynı zamanda kanalların yayın lisanslarının iptal edilmesine karşı bir protesto yürüyüşüne çevireceklerini belirterek, halka katılım çağrısı yaptı.

Taş: Bir an önce bu karardan vazgeçilmeli

Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Genel Başkanı Alper Taş da, alınan kararın düşünce ve ifade özgürlüğüne karşı müdahale olduğu vurgusunu yaparak, "Herkes düşüncesini ifade etme hakkına sahip olmalıdır. Bu en temel diyebileceğimiz haktır.

 

Danimarka hükümetinin, kendi demokrasisinde en önemli olarak saydığı düşünce ve ifade özgürlüğüne dönük bu karar kabul edilemez" dedi. Barışın konuşulduğu dönemde, böylesi kararların Kürt sorununda çözümü istememek olduğuna işaret eden Taş, bu kararın AKP ile ilişkisi olduğunun altını çizerek, "Biran önce bu karardan vazgeçilmeli ve toplumu aydınlatıcı bilgilendirici barışın yayın organlarına geniş bir özgürlük sağlanmalı.

 

Kürt sorunun demokratik barışının gelişmesi de bu alanların genişletilmesinden geçiyor" dedi.

Ergün: Kabul edilemez bir şey

Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) Genel Başkan Yardımcısı Yeşim Ergün de, Danimarka'da üç kanal hakkında verilen kararın Türkiye Devleti'nin iradesinden bağımsız olmadığına ilişkin görüş belirterek, "Demokrasi kanallarını iyice sıkıştırıyorsunuz, özgür medyaya, insan haklarına, demokrasiye ciddi derece müdahale ediyorsunuz. Bu kabul edilemez bir şey" dedi.

Gürsoy: Kopenhag ama hükümetler arası ilişkilerden bağımsız değil

HDK Yürütme Kurulu üyesi Gençay Gürsoy da, MMC, Nuçe ve Roj TV'ye ilişkin alınan kararı, Avrupa'nın temsil ettiği demokratik özgür toplum anlayışı ile taban tabana zıt bir girişim şeklinde değerlendirerek, "Görünüşte kararı Kopenhag bölge mahkemeleri almış durumda ama bunun hükümetler arası ilişkilerden bağımsız olduğunu düşünmüyorum. PKK'nin bir 'terör örgütü' olduğu gerekçesine dayandırıldığını düşünüyorum" dedi.

 

Uluslararası camianın yürümekte olan barış süreci ile birlikte PKK'yi ve PKK Lideri Abdullah Öcalan'ı Kürt halkının ve hareketinin meşru temsilcisi olarak kabul ettiğine dikkat çeken Gürsoy, "Dört ülkeye yayılmış bir halkın yüz yılı aşkın bir özgürlük mücadelesinin sesi olan bu organlarının kapatıldığı ülkede demokrasiden bahsetmek mümkün değildir.

 

Bunun çaresi bulunur ama izi kalır" diye konuştu. Bunun Avrupa için bir utanç belgesi olarak kalacağının altını çizen Gürsoy, yürütülen barış görüşmeleri döneminde böylesi bir kararın barışa olan güveni sarsacağını belirtti.

DİHA

 

Yorum Ekle