İSTANBUL - Önder, "Yerel seçimler bizler açısından özelliğinin çok daha üzerinde anlamlar ifade ediyor. Haklar, özgürlükler ve barış konusunda temsiliyet kiminmiş, bunu belirleme anlamında da bir irade beyanı işlevi görecektir. Önemli olan ihmal ettiğimiz sosyal muhalefet alanlarına biraz daha fazla yoğunlaşmak. Bu Sayın Öcalan'ın da son görüşmede işaret ettiği bir gerçek" dedi.
Halkların Demokratik Partisi'ne (HDP) geçecek dört milletvekilinden biri olan BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, HDP'nin 27 Ekim'de gerçekleştireceği aynı zamanda yerel seçimlerin startını vereceği Olağanüstü Kongre öncesinde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday olup olmayacağını, partisinin muhalefet anlayışını ve yerel yönetim politikalarını DİHA'ya değerlendirdi.
* Aralarında sizin de olduğunuz 4 milletvekilinin geçmesinin ardından HDP artık Meclis'te de temsil edilecek. HDP Meclis'te nasıl bir çalışma yürütecek?
2011 seçimlerinden önce Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloku'nu oluşturduk. Bu blok daha sonra içerisinden HDK'yi çıkardı. 28 civarında bileşeni vardı, HDK ile birlikte bileşen sayısı 40'a çıktı. İçerisinde bireysel temsiliyetlerin de inanç temsiliyetlerinin de kendisini ifade edebileceği bir genişleme alanı oluştu. Ardından HDK içerisinden HDP fikriyatı doğdu. Kadın katılımı, LGBT bireylerin katılımı, emek katılımı oldukça yetkinleşti. HDP böyle bir oluşumun ürünü. BDP'nin de bileşeni olduğu bir yapılanma. Yerel seçimlerin hemen arifesine denk geldiği için özgün bir yerel seçim politikası belirledik. Nerede daha iyi netice alabileceksek oralarda HDP ve BDP olarak ikili bir seçim stratejisi belirledik.
Bugüne kadar HDK fikriyatında da hep el yordamı ile eksiklerimizi görerek, pratik içerisinde düzelterek yürüdük. HDP'de de bir miktar böyle olacak. Çünkü Türkiye devrimci mücadele tarihinde bu kadar geniş temsiliyetli bir zeminin fiiliyata geçmesi bir ilktir. Bundan önce genellikle pratik güçlüklerden dolayı bu birleşme çabaları akamete uğrardı. İlk olmasının da bir iki özelliği var. Kalıcı ve giderek yükselen bir ivme ile yükselmesinin bir iki özelliği var. Tüm bileşenlerimizin kendi özgünlüğünü muhafaza edebileceği hatta muhafaza etmesi gerektiği fikrini temel aldık. Bütün bu yapıların biraraya gelişinden meydana gelen bir kesişim kümesi var. Bu kesişim kümesini genişletecek bir yaklaşım içerisindeyiz.
Bunun pratikteki sonuçları ilk defa bir yerel seçim sürecinde bu yapı kendisini sınayacak. Türkiye partisi olacaksak, mazlumların, ötekileştirilenlerin, sosyalistlerin, yüzü sola dönük yapıların, kadın, gençlik, LGBT temsiliyetlerinin hepsinin kendisine bir ifade alanı bulacağı ve sürece dair pratiğe birlikte karar vereceği bir yapıdan bahsediyoruz. Meclis'te de HDP'ye geçen arkadaşlarımız biraz daha az görünür olacaklar ama hayatın aktığı yer sokaklar, meydanlar, fabrikalar, kent sürgünlerinin yanında olacağız.
'En büyük muhalefet gücü olamazsak sorumlusu bizleriz'
* Grup olamamanızdan kaynaklı bu dönem Meclis'te az görüneceksiniz ama genel seçimler sonrası HDP'nin durumu ne olacak? Türkiye'de muhalefet gücü haline gelebilecek mi?
Böyle olmasını hedefliyoruz. Bu da tamamen bizim elimizde. Bu olmazsa sorumlusu sadece biziz. Halka herhangi bir fatura çıkartamayız. Biz bunu ne kadar etkili anlatabilirsek, o denli bu hedefe ulaşmış oluruz. Hedefimiz bu, eğer bu hedef gerçekleşmezse sorumlusu da bizleriz.
'Öcalan yüzde 20-30 oy oranı bandının hayal olmadığını söylüyor'
* Öcalan'ın BDP heyeti ile yaptığı son görüşmede HDP ile ilgili "Mahir'den devraldığım emaneti HDP'ye devrediyorum" mesajı hakkındaki görüşleriniz neler?
Sayın Öcalan ile ilk görüşmemizden beri ısrarla her görüşmede en azından birkaç kez döne döne altını çizdiği bir olgu bu. Çünkü 'biz direnme heyecanımızı onlardan aldık' diye o geleneğe güçlü bir vurgu yapıyordu. Ve kıymetini de o direnme geleneğine yaptığı atıfla belirginleştiriyordu. Sayın Öcalan bir Türkiye partisi olunamazsa yüzde 5-10 oy oranı bandında kalınabileceğini bunun da hiçbir kazanımı kalıcı hale dönüştüremeyeceğini, hem tarihsel olarak anlatıyordu hem de felsefi olarak değerlendiriyordu. Bu anlamda 'yüzde 20-30 bandı bizler için hayal değildir. Bunu gerçekleştiremezseniz sizde eksiklik vardır' vurgusunu da yapıyordu. Mahirlerin emaneti bilincinin onun zihninde çok yer ettiğini bu vesile ile gördüm. HDP yapısının bileşenleri hep kimliklerini direnişten alan yapılar. Bu direniş geleneğini günün özgün şartlarına endeksleyerek, çok daha görünür ve belirleyici bir duruma getirmek zorundayız.
'Bu daha başlangıç diyeceğiz'
* Siz de HDP ilk defa kendisini bu yerel seçimlerle sınayacağını söylediniz. Yerel seçim stratejiniz ne olacak. Hangi sloganla halka gideceksiniz?
"Bu daha başlangıç" diyeceğiz. Esas olarak bu yerel seçim kampanyası kongreden sonra ete kemiğe bürünecek. Bizim diğer sistem partilerinden en önemli ayrılığımız şu: Birlikte karar vereceğiz. Bu ilkelerin belirlenmesinden tutun adayların belirlenmesine kadar hatta onu da aşarak kent iktidarını aldığımız yerlerde kentin yönetilmesi meselesinde de altın kavramımız 'birlikte yapmak' olacak. Demokratik özerklik tezimizin kent yönetimi pratiğine dair kristalize edilmiş en yoğun ifadesi birlikte yapmaktır. Bu karar verme sürecine dair hedeflerimiz de var. Ankara'da Barış ve Demokrasi Konferansı düzenledik. HDK bileşenlerini de aşan bir genişliğe sahipti. Belki de bu topraklarda gerçekleşmiş en geniş katılımdı. Muazzam ortaklaşmalar çıktı. Yerel yönetim seçim sürecini de dediğim karar alma süreçlerinde Ankara konferansının bileşenlerini temel alacağız. HDP bileşenleri ile de sınırlı kalmayacak yani. Eğer bunu pratiğe dönüştürebilirsek önümüzde daha girmeden kazanılmış bir seçim var.
Şüphesiz kent iktidarını ele almak önemli. Fakat burada bir çarpık anlayış var. Kabaca iki şekilde gözüküyor. Birincisi 'asfalt belediyeciliği' diye adlandırdığım vaatler üzerine kurulu ama zaten bir kent yönetiminin yapması gereken şeyleri allayıp pullayıp sunmak gibi dar bir yaklaşım. Biz de birincisi bu olmayacak. İkincisi iktidarcılık diye nitelendirebileceğimiz dar iktidarın bizatihi kendisine odaklanan bir anlayış. Bu ikisi de bizden uzak. Literatürümüzde de zihinlerimizde de buna açılacak bir mercimek tanesi kadar alan olmamalı.
'Kent yönetiminin ortağıyız zaten'
Etkili bir kent muhalefeti yarattığımız zaman seçim süreci buna hizmet ettiği zaman kent yönetiminin ortağıyız. Hâlihazırda Gezi direnişinden sonra Gezi direnişinin tüm paydaşları şu an kent yönetiminin ortağıdır. İşte yaptırmadık. Geri adım arttırdık. Halk isterse bu nobran, rant bazlı yönetim anlayışına dur diyebileceğini gördü. Taksim alanının düzenlendikten sonraki açılışına bir tek hükümet yetkilisi gelemedi. Bırakın onu bir tek zabıta gelemedi. Zeytinburnu'ndaki bir inşaat alanını korkularından kent ormanına çevirdiler. Bu Gezi direnişinin kent yönetimine ortak olduğu anlamına gelir. Örgütlü bir kent muhalefetinin muazzam bir geliştirici karakteri vardır. Bunu gördük. Bu ruh bu uyanış ve farkındalık, 'istersek biz bunu yaptırtmayabiliyormuşuz' keşfi bu başka konularda da geri adım attıracak. Yerel seçim bu konudaki irade beyanının gücünü göstermesi açısından önemli bir turnusol olacaktır.
'Bu nöbet bana düşerse başım gözüm üzerine'
* İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için sizin de adaylığınız gündemde. Siz aday olmayı düşünüyor musunuz?
Karar sürecimizi ilkelerin belirlenmesi bu ilkeler üzerinden ortaklaştırılması ve bu ortaklığa uygun adayların birlikte değerlendirmesinden çıkartacağımız her aday daha baştan yetkin bir durumda olacak. Onun için kişiler üzerine inşa etmek biraz işportacı bir anlayıştır. Bunu başkaları yapsın. Biz de görev sorumluluk anlayışıyla bu nöbeti tutuyoruz. Bu nöbet bana düşerse başım gözüm üzerine. Ama şuna bile açığız; Ankara'da düzenlenen konferansın bileşeni olup HDP bünyesinde yer almayan yapılardan bir yoldaşımızı bile aday gösterebiliriz biz. Asıl olan bizim bu konuda yanına koyduğumuz örgütlü ve inançlı irademizdir. İsimler bahsine takılırsak kendi ilkelerimizi kendimiz çiğnemiş oluruz. Hangi yoldaşımız uygun görülürse bir diğerinin aldığı oyu ve uyandıracağı etkiyi uyandıracaktır. Elbette ben de aday olabilirim, başka bir yoldaşımız da aday olabilir. Bunların hepsini birlikte kararlaştırma zeminin de çözeceğiz.
'Önümüzdeki seçim anadil ve barış konusunda bir referandum sayılabilir'
* HDP'nin seçimlerden güçlü bir sonuç alması devam eden çözüm sürecini nasıl etkiler?
Bu seçim sadece kent yönetimlerini belirleme seçimi değildir. Anadil hakkı konusunda bir referandum olarak da bakabiliriz. Anadil bunlardan sadece birisi. Çözüm süreci adil, eşit, onurlu bir barış konusunda da bir referandum sayılabilir. Bu sebeple bizler açısından yerel seçim özelliğinin çok daha üzerinde anlamlar ifade ediyor. Haklar özgürlükler ve barış konusunda temsiliyet kiminmiş bunu belirleme anlamında da bir irade beyanı işlevi görecektir. Bir tek oyun bu kadar önemli olacağı bir seçim olmamıştır bence.
'CHP'nin ittifak muradı varsa tutumunu dönüştürmesi lazım'
* Son dönemde CHP-HDP ittifakı tartışmaları başladı. Bu tartışmaların başlatılmasının amacı nedir bu tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz Gezi'de ortaya çıkan direniş ve itiraz ruhu bütün yüzü sola dönük yapılanmalar için bir kesişim kümesi oluşturdu. Bu kümede eksik olan en önemli parça sosyal demokratlar. Sosyal demokrat bir parti diyemiyorum, çünkü CHP sosyal demokrat bir parti olmaktan çok uzak. Şu an uygulanan bu neo liberal vahşet politikası sosyal demokrat bir iktidardan devralıp AKP'nin birebir uyguladığı bir politika. Kent yönetimine dair CHP'nin dile getirdikleri, bu neo-liberal azgın talan iştahına reddiye olacak bir tek şey içermiyor. Dolayısıyla biz bu kesişim kümesinin içerisine sosyal demokratları da katmak durumundayız. Seçim ittifakları konusunda ise CHP'nin bu seçmene bugüne kadarki çizgisi ile umut uyandıran bir tek yaklaşımı olmamıştır. Bunları bugünden bilemeyiz ama iki şartımız var. Birincisi ilkesellik ikincisi şeffaflıktır. Kapı arkası diplomasileri ile iş yapmayız. Bunun halkta bir karşılığı olacağına inanmıyoruz. "Buradan siz şunu göstermeyin biz bunu gösterilim öteki şunu göstersin" gibi bir anlayış mühendislik yaklaşımıdır ve halka saygısızlıktır.
CHP'nin böyle bir muradı varsa bizim demokratik özerklik tezimize bakışını, özgürlükler meselesine, Kürt halkını daha adıyla çağıramayan tutumunu değiştirmesi gerekir. Hakların doğuştan sahip olduğu hakları tartışma konusu olamayacağını bir programa dönüştüren yapılarla birarada olabiliriz. Keşke CHP böyle bir dönüşüm gerçekleştirse.
* Son olarak sizin eklemek istedikleriniz?
Genel olarak bir demoralizasyon ve sıkıntı rüzgarları estirilmeye çalışılıyor. Oysa bu kısa zaman aralığında değerlendirmemeliyiz. Biraz geriye çekilip bakmayı biraz da başımızı kaldırıp ufukları görmeyi denemeliyiz. Emekten, özgürlükten yana güçler ve Kürt halkı çok büyük mesafe kat etti. Bunun bedelleri ağır oldu. Yüzlerce yoldaşımız zindanlarda bir sürü kardeşimizi toprağa verdik. Bedeli bizim açımızdan çok ağır oldu. Ama artık dünyanın gördüğü ve Türkiye halklarında da en köşeli yaklaşımların bile aklına "Acaba mı?" diye bir çengel takmayı başarabildik. Ortaya çıkardığımız toplam algı "Bu insanlar anlamlı bir şey için mücadele ettiler. Bu konuda büyük bir irade, sabır ve dayanıklılık gösterdiler. Sistem bunların içerisine elini soktu. Ama dik durdular yan yana durdular" oldu. Bunlar bizim görevimizi eksiksiz değilse de önemli oranda yerine getirdiğimizin göstergesi. Bunu yaptık fazlasını da yapabiliriz. Önemli olan ihmal ettiğimiz sosyal muhalefet alanlarına biraz daha fazla yoğunlaşmak. Bu Sayın Öcalan'ın da son görüşmede işaret ettiği bir gerçek.
ÇAĞDAŞ KAPLAN / KADRİ ÖZKAN - DİHA