SON DAKİKA

KAYMAKAM DAYAN'IN KUTLU DOĞUM HAFTASI MESAJI

KAYMAKAM DAYAN'IN KUTLU DOĞUM HAFTASI MESAJI 19 Nisan, 2014 07:29 Güncelleme: 19 Nisan, 2014 07:29 KAYMAKAM DAYAN'IN KUTLU DOĞUM HAFTASI MESAJI

Bu hafta Kutlu Doğum Haftası.
Tam 1443 yıl önce kainatın yüzüsuyu hürmetine yaratıldığı Peygamber Edendimiz (SAV) yeryüzüne teşrif buyurdu.

Alemlere rahmet olarak gelmişti ama insan olarak kul olarak yaratılmıştı.
Hayata mahzun başlamıştı. Tüm ömrünün mahzun geçeceğine işaret, tüm ümmetinin hüznünü sırtlayarak yeryüzüne teşrif etmişti.

Mehmet Âkif'in ifadesiyle:
" on dört asır evvel, yine bir böyle geceydi,
Kumdan, ayın on dördü, bir öksüz çıkıverdi!"

Kainat var edilmeden geleceği müjdelenen; Hz. Âdem'den Hz. İbrahim'e tüm peygamberlerin gelmesini sabırsızlıkla beklediği alemlerin efendisine Ahmed ü Mahmud u Muhammed ismi verilmişti.

Şeyh Galib'in ifadesiyle:
" Sen Ahmed ü Mahmud ü Muhammed'sin efendim.
Haktan bize sultanı müeyyedsin efendim."

Doğduğu gün Efendimiz, güneş gün yüzü görmüş, dünya varlık sebebini anlamıştı. Mağrur kralların sarayında burçlar çökmüş, Mecusilerin bin yıllık ateşi sönmüştü. Save Gölü kurumuş, Kabe'nin kalbini karartan putlar devrilmişti.
O'nun gelmesi cümle gelmelerin müjdesiydi. O, çorak topraklara yağmurdu. Öyle bir yağmurdu ki O'nunla taşlar bile yemyeşil filizleniverdi.

Yağmur'a hasret ümmeti:
"Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım.
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım.
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım.
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım.
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım." diyordu.

Efendimiz, peygamberliğinden önce de karanlık cahiliye dönemine inat hep Işık saçmış, kalplere nur olmuştu.
O, peygamber olmadan önce de Muhammedül Emin'di.

O, peygamberliğinden önce de en büyük hakemdi. Hacerül Esved'i kim yerine koyacak diye kan dökmeye yemin etmiş insanları eşsiz zekasıyla barıştıran Efendimiz'di.

Derken kırk yaşına geldiğinde var olmasının gereği kendisine tebliğ edilmişti.
"Derken, büyümüş, kırkına gelmişti ki öksüz,
Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi!
Bir nefhada insanlığı kurtardı o ma'sum,
Bir hamlede Kayserleri Kisraları serdi!"

Rabb'imizi hep seviyordu. Kırkından sonra ise tüm insanlığa Rabb'imizi sevdirme gayesindeydi. Körlere bile fer, sağırlara nidaydı.

Düşmana bile dua eder; Ebu Cehil'in dahi hidayetini isterdi. Kendisini taşlayanlara kızmaz, öfkelenmez. "Onlar bilmiyorlar Ya Rab! Onlara merhamet et." der. Onlara sadece acırdı.

Efendiler efendisiydi ama insanlardan bir insan olarak davranırdı. Ümmetiyle birlikte sırtında taş taşırdı. Kendi söküğünü diker, ev işlerini yapardı.
Kız çocuklarını diri diri toprağa gömmenin normal sayıldığı bir dönemde kız çocuğu sahibi olmanın, onları yetiştirip büyütmenin ne denli büyük bir fazilet olduğunu anlatırdı yüce Nebi.
"İnsan insanın kurdudur." anlayışına inat, "komşusu akçen tok yatan bizden değildir." derdi Gül devrinin sultanı.
O, sadaka verecek birşeyi olmadığı için üzülenlere: "tebessüm bile sadakadır." diye müjde verendi.

Güllerin Efendisi, o kadar merhametliydi ki, eziyet görmüş bir devenin gözyaşlarını elleriyle silmiş, kuşu öldüğü için üzülen küçücük bir çocuğun ayağına teselli için gitmişti.

En sevgilimiz, yüce Peygamber, anneyi hiç olmadığı kadar kutsal bilmiş, cenneti annelerin ayağı altına sermiştir.

O, şefkat peygamberiydi. O, merhamet peygamberiydi. O, sevgi peygamberiydi. O, yüce bir ahlak üzere yaratılmıştı. O, alemlere rahmet olarak gelmişti.
O, bize yol gösteren rehber kılavuzu... O, geleceğimizi aydınlatan rahmet nuru...
O, yaşayışıyla, duruşuyla, sabrıyla, metanetiyle, ferasetiyle, güzelliğiyle insanüstü bir varlık ama aynı zamanda kul peygamber...
O'nu senaya sözler yetmez. O'nu anlatmaya kelimeler kifayet etmez. O'nun vasıflarını anlatmaya mürekkep dayanmaz.
O, Yüce Allah'ın biricik sevgilisi...
Rahmet peygamberi, yağmurlar yağmuru, şiirle yazıyla övülemez. Bilakis, Peygamber Edendimiz yazıya anlam katar, şiirlerimizi güzelleştirir.

Peygamber Efendimiz, Yüce Allah'ın biricik sevgilisiydi. Kainat O'nun yüzüsuyu hürmetine yaratılmıştı ama nihayetinde yine de O, bir Kuldu. 63 yaşına geldiğinde herkesten helallik dileyerek en büyük maşukuna kavuşmuştu.
Bu ayrılığa ilk önce Hz. Ömer isyan etmişti. "Kim peygamber öldü derse onu öldürürüm." diyordu. Kabullenemiyordu tüm ümmet gibi o da. Fakat bir gerçek vardı: Efendimiz yeryüzünden ayrılmıştı. Kabullenmek zor da olsa bunu birinin haykırması gerekiyordu. O da Efendimizin en büyük dostu, Sadık insan Hz. Ebubekir'di.
Şöyle haykırıyordu: "Ey müslümanlar! Sizden kim Muhammed (SAV)'e tapıyorsa bilsin ki O, ölmüştür am kim Allah'a kulluk ediyorsa bilsin ki Allah ebedidir."

Doğru söylüyordu Hz. Ebubekir ama yalan yok, Aradan geçen on dört asra rağmen hala yokluğuna alışamadık Ya Resulallah! Ümmetini hem öksüz hem yetim bıraktın. Sahipsiz bıraktın İslam alemini. Ölüm haberini her duyduğumuzda burnumuzun kemikleri sızladı. Boğazımız tutuldu, yutkunamaz olduk ya Resulallah! Gözlerimiz doldu silen de olmadı ya Resulallah! İslam dünyası paramparça şimdi. Kardeş kardeşi katletmeye başladı. Dur diyen de olmadı ta Resulallah!
Ey cananların canı, ey cananların en candanı!
Kendimizi tarafgirlikle böldük, pareledik.
Kalbimizi nefret oklarının ucunda yağmaladık.
Kız çocuklarımızı yeniden hakir görmeye başladık.
Kendimiz tıka basa yedik de yanıbaşımızda aç kalan komşumuzu düşünmedik.
Irzı payimal edilen dindaşımızın ızdırabını hissetmedik.
Merhamete muhtaç çocukları görmedik, görmek istemedik.
Ey bütün zamanların en güzel yağmuru!
Susuzuz o kadar susuzuz ki su içecek dudağımız yok.
Çaresiziz o kadar çaresiziz ki çaresizliğimizi görmeye mecalimiz yok.
Ama herşeye rağmen dünyaya yeniden teşrif ermişsin gibi heyecanlıyız.
Günahkar da olsak başka kapı bilmediğimiz için huzurundayız.
Doğarken "Ümmetim" ölürken "Ümmetim" diyen yüce Resul! Bizi de ümmetin bilip himmet etmeyecek misin?

Peygamber Efendimize ümmet olabilme temennisiyle kutlu doğum haftası mübarek olsun.


Yorum Ekle