ürtlere kulak veriliyor mu? başlıklı yazı dün bu köşede yayımlandı. Önceki gün yazıyı yazmakta iken, KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı'nın, yazının yayımlanacağı gün geniş kapsamlı bir açıklama yapacağını hesaba katmamıştım. Oysa, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Paketi açıkladığı günün hemen ertesinde, Kandilin bir hafta sonra geniş bir değerlendirme ilan edeceği açıklanmıştı.
Paket ile Süreç arasında bir şekilde bir bağlantı kurulduğu açık. Kimisi, Paketin Süreçin zorladığı bir sonuç olduğuna inanıyor; kimisi Paketin Kürt sorununa çözüm konusunda beklentileri karşılamaktan çok uzak ve çok zayıf içeriğine dikkati çekiyordu. Ne olursa olsun, Süreç ile Paket arasında bir ilişkinin olduğu, KCK'nın dün yaptığı ve Çözüm Deklarasyonu adını verdiği 10 sayfalık uzun değerlendirme ile de ortada.
Paketi pek önemseyip memnun kalanlar var elbette. Bunlar için Paketin içeriğini kim zengin bulmuyorsa, anında bunların saldırı hedefine geliyor. Sanki, herkesin söz konusu Paketi beğenme mecburiyeti varmış gibi.
Tekçi zihniyetlerin zaptiyeleri türedi. Bunlar, Tek adamın elbette ki belli çıkarlar karşılığı- fedaileri aynı zamanda.
Süreçin barış yolunda bir araç olduğunu göz önüne almayan veSüreçin kendisini Kürt sorununun çözümü ve barış olarak sunmaya çalışan iktidarın, medyanın orasına burasına serpiştirdiği yanaşmaları, Kürt siyasi hareketinin çeşitli birimlerinin ve şahsiyetlerinin açıklamaları karşısında, kendiliğinden ofsayta düşmüş haldeler ama şirretlikleri ve arsızlıkları ile bu durumu örtmeye çalışacakları da şimdiden belli.
Aslında, KCK'nin uzun değerlendirme metnine bakılmaksızın, BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş hafta başında Diyarbakır'da yaptığı basın toplantısında, önümüzdeki dönemde Paketin Süreç üzerinde yol açacağı sıkıntılara işaret etmişti. Demirtaş, Başbakan'ın Paket ile Süreç arasında bağ kuranlara bile sert bir şekilde çıkıştığını söyleyerek, bu konudaki görüşlerini şu sözlerle dile getirilmişti:
Bu paketin açıklanma biçimi tümüyle müzakereyi bitirme üzerine inşa edilmiştir. Müzakere yürüten tarafların görüşleri alınmadı. Öcalan'ın, Alevilerin görüşleri alınmadı. Tekçi bir dayatmayla bu paket budur dediler. Müzakere- ye niyetiniz yoksa paçaları niye sıvadınız?
KCK'nın dünkü uzun değerlendirmesi, Süreç-Paket bağı kurarak, önümüzdeki dönemin riskli olacağının ipuçlarını veriyor. 10 sayfalık Deklarasyona egemen olan dil ve üslubunu çok kişi beğenmeyecek ve bir tür şantaj ve meydan okuma olarak algılayacaktır.
KCK Çözüm Deklarasyonunun ya da başka bir deyimle, Süreç ve Paket değerlendirmesinin dil ve üslubunu beğenip beğenmemek, öneminden bir şey eksiltmiyor. KCK Yürütme Konseyi, Süreçin Kürt silahlarına hükmeden en yüksek organlarından biri (diğer ikisi Genel Başkan yani Abdullah Öcalan ve onun adına karar alma yetkisine sahip Genel Başkanlık Konseyi). O nedenle, yaptığı çözüm deklarasyonu ya da değerlendirmenin üzerinde durmak gerekiyor.
En can alıcı noktası 3 Temel Talep başlığı altında ifade edilenler. Aynen aktarıyoruz:
Kürt sorununun içerik olarak çözülmesinin temel koşulları vardır. Bu temel talepler karşılanmadan ayrıntıda konuşulan ve yapılanlar hiçbir anlam ifade etmez.
Bu temel talepler, parametreler ve koşullar bellidir. Bunlar birbirinden koparılmayacak biçimde bir bütünü ifade ederler.
Birincisi: Kürtlerin varlığının, kimliğinin, Kürt kültürünün anayasal ve yasal güvenceye alınması, Kürt kimliğiyle düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün tanınması.
İkincisi: Kürtlerin bir toplum olarak kabul edilmesinin gereği özyönetiminin, yani demokratik özerkliğinin kabulü.
Üçüncüsü: Kültürel soykırımla yok edilmek istenen bir halk olmasından dolayı her düzeyde anadilde eğitiminin kabul edilmesidir.
Bunlar Kürt halkının vazgeçilmez talebidir. Bu üç temel talep karşılanmadan inkâr ve asimilasyonun bittiğinden ve kültürel soykırımdan vazgeçildiğinden söz edilemez. Olsa olsa inkâr, asimilasyon ve kültürel soykırımın yeni koşullarda sürdürülmesinden söz edilebilir. İnkâr, asimilasyon ve kültürel soykırıma son verecek bu üç temel talep de ancak demokratik bir anayasayla karşılanacak ve birbirini tamamlayan taleplerdir. Biri olmadan diğerleri anlamlı olamaz. Kürtlerin Kürt kimliğiyle özgür ve demokratik yaşamı ancak bu üç öğenin bütünleşik varlığıyla mümkündür. Bunların nasıl somutlaşacağı ve pratikleşeceği ise tartışma, müzakere ve mutabakatla belirlenir. Kürtler muhatap alınmadan, iradesi tanınmadan, temsilcileriyle müzakere yapılmadan da bu temel taleplerin, hakların tanınması gerçekleşmez
Önerilen yöntem bir kez daha şöyle vurgulanıyor:
Kürtleri muhatap almadan, siyasi iradesini tanımadan, dolayısıyla müzakere yapılmadan da bu sorun çözülür demek, en başta da Kürtleri kandırmak, oyalamak anlamına gelir. Bunun da 'Alavere dalavere Kürt Mehmet nöbete' yaklaşımının günümüzdeki pratikleşmesi olduğu açıktır.
Sonuç?
Sonuç şu: Süreç şu anda durmuş vaziyette. Ve, Paketten Süreçe yol aldıracak bir şey çıkmadı. Süreçin yol alması için, tekrar hareketlenmesi için, Kürt tarafının önerisi şunlar: Diyalogdan müzakereye geçilmesi ve tarafsız gözlemci heyetlerinin rol alması. Bir anlamda, bir üçüncü taraf oluşturulması.
İktidarın seçimlere doğru yol alınırken, bunları yapmasını beklemek, açıkçası, pek gerçekçi gözükmüyor. Tayyip Erdoğan hükümetinin bu talepleri ve çözüm mekanizmalarını yerine getirmesini beklemek fazlaca iyimserlik olur.
Öyleyse, Kürt sorunuyla ilgili olarak şiddet ortamına geri dönüş ihtimali var mı?
KCK'nın Çözüm Deklarasyonunda böyle bir ima yok. Kaldı ki, 21 Mart Newroz Deklarasyonunda Abdullah Öcalan, mealen ama tartışmaya yer vermeyecek bir açıklıkla silahlı mücadele döneminin kapandığını, Kürtlerin Türkiye'den haklarını silahlı mücadeleye başvurmadan alabilecek olgunluğa erişmiş olduklarını bildirmişti.
Dolayısıyla, silahlı çatışma ortamına geri dönüş için gerek yok. Ancak, sorun çözülmüş de değil ve üstelik Süreç de durmuş vaziyette. Ayrıca, Ortadoğu gibi ve özellikle Suriye'de şiddetin kol gezdiği bir mahallenin yanı başında yaşıyoruz. Ayrıca, Türkiye, Suriye'deki gelişmeler üzerinden provokasyona çok açık bir ülke haline de geldi.
O nedenle, Nasılsa silahlı mücadeleye artık geri dönülemezrehavetine kapılıp, risk almanın da gereği yok.
Çözüm Deklarasyonunu tartışmayı sürdüreceğiz...