SON DAKİKA

Ismet öztürk'ün ölümünün 4. yıl dönümü

27 Ağustos, 2011 09:02 Güncelleme: 27 Ağustos, 2011 09:02 Ismet öztürk'ün ölümünün 4. yıl dönümü

DOĞUBAYAZIT'IN KÜLTÜR VE SANAT ABİDESİ ASIRLIK ÇINAR İSMET ÖZTÜRK'ÜN ÖLÜMÜNÜN 4.YILI

Cevdet Baycan yazıyor...

Doğubayazıt'ta müzik yaşamının ötesinde, Türkiye müzik yaşamına büyük katkı sağlayan 18 besteye imza atan ve bu bestelerin en ünlüsü ve günümüze değin tazeliğini koruyan "Ağrı Dağından uçtum çayır çimene düştüm" Türküsünün bestecisi taşlama, destan ve saz üstat'ı olan, Doğubayazıt'ın yetiştirmiş olduğu kültür abidesi, üstat, asırlık çınar olan ve 87 yaşında 2 Ekim 2006 günü yaşama veda eden İsmet Öztürk'ün  ölümünün  4. yıl dönümü anısına, yaşamını anlatmak istiyoruz.

Baba Abdullah, Anne Halise'den olma, 5 kardeşin en büyüğüdür. Üstat ilk mektebi o zaman, Yukarı Beyazıt'ta okudu. Orta okulu ise, Ağrı'da okudu. 1938 yılında orta okulu bitiren üstat Erzurum Lisesinde lise öğrenimine başladı. Ancak, ailevi sebeplerden dolayı liseyi terk eder. Doğubayazıt'ta radyo tamirciliğine başladı. 1942 senesinde, yani 2. Dünya Savaşının rüzgarı estiği bir dönemde askerliğe alındı. Askerliğini Kütahya, İstanbul ve Eskişehir de tamamlayan üstat terhisten sonra bir süre Doğubayazıt'ta radyo tamirciliği yaptı.
Daha sonra Eskişehir Sağlık Müdürlüğünde Muavenet memurluğu yapan üstat, Ağrı Sağlık Müdürlüğünde ayniyat saymanlığı görevinde bulundu. Memurluktan istifa eden üstat, 1956 yılında Ankara Radyo evinde misafir saz sanatçısı olarak çalışmaya başladı. O zaman'ın halk müziğinin ünlü şefi Muzaffer Sarısözen yönetiminde, Halk türküleri korosunda meşhur saz üstatları Emin Aldemir, Sarı Recep, Yaşar Aydar, Yaşar Özdenek ve Bayram Aracı ile çalışmaya başladı.

Üstat'ın Ankara Radyo evinde çalıştığı sürede bestelerini ünlü ses sanatkarı Aliye Akkılıç'a vermek suretiyle sesini Türkiye ye duyurdu. Bu arada ünlü ses sanatkarı Saniye Can da üstat'ın bir eserini seslendirme olanağını buldu. Üstat'ın türkülerini genellikle Muzaffer Sarısözen notalaştırmıştır. Üstat'ın ilk olarak sazla tanışması askerlik yaptığı döneme isabet eder. Orada saza merak saran üstat sazı tam manasıyla kavrar ve bestelerini çoğu askerlik yaptığı döneme isabet eder. Üstat savaş rüzgarlarının estiği dönemlerdeki askerlik dönemini şu mısralarla dile getirir.

Maske, sırt çantası
Matara, tüfek
Yükselen katıra
olacak bir denk
Ne derman bakır,
ne iyi bir renk
Haydi hep birlikte
diyelim
Gel teskere gel

23-24 en güzel yaşlar
Neşe ve saadetler bu
yaşta başlar
Nişanlı, sevgili, anne,
kardeş
Haydi hep birlikte diyelim
Gel teskere gel

 

Cevdet baycan
yazıyor…
Üstat bu mısralarının arkadaşlarına okuması ile başına dert alır. Bir hafta katıksız hapis cezasına çarptırılır. Bereketli bir babacan bölük komutanının yardımı ile olaydan zorlukla sıyrılır. Üstat'ın her bestesinin bir öyküsü vardır. Üstat'a sorarlar "nerelisin?" üstat yanıt verir "Ağrı'lıyım!", "Orası neresi?" diye
tekrar sorarlar. Bunun üzerine "Ağrı dağı buzludur" türkü bestesini okur.

Ağrı dağı buzludur
Etraf çimen sazlıdır
Benim sevgili yarim
Ezelden nazlıdır

Ağrı'nın kara taşı
Eser dumanlı başı
Yarimden merhamet yok
Silinmez gözüm yaşı

Ağrı'nın önü kamış
Elvan elvan uzanmış
Benim muhannet yarim
Eller sözüne kanmış

Loy loy loy loy
Limin limin loy

Üstat'ın bestelerindeki ilham kaynağı yöredir. Üstat aşık olduğu "Aliye" isimli genç kıza ( bu kızın ünlü ses sanatkarı Aliye Kılıç olduğu söylenmektedir.) aşkını anlatmak için bir çok türkü bestelemiştir. Bunlardan biri "Çıktım Saray Köşküne" bestesidir.
Çıktım saray köşküne
Düşmüşüm yar aşkına
İstedim vermediler
Allah Billah aşkına

Yara beni yara beni
Öldürür bu yara beni
Ben bir yar için ağlarım
Götürün yâra beni

Oda senin oda senin
Döşenmiş oda senin
Ne istersin sevgilim
Bir canım var oda senin

Üstat aynı zamanda bir taşlama uzmanıdır. Taşlamaları genellikle dörtlük şeklindedir. Üstat'ın "Esnaf taşlamaları" ünlüdür. Özellikle o devirlerde revaçta olan halk evlerinde kurtuluş günlerinde düzenlenen gecelere üstat bu esnaf taşlamalarıyla renk katardı. Esnaf taşlamalarından birkaç örnek;

Faik çavuş okur ezan
Kazım Özkan verir düzen
Ekrem Şahin evden bezen
Medet hey Allah'ım medet!

Baba Eren köşk peşinde
Bekir Çakan aşk peşinde
Şaban Özkan meşk peşinde
Medet hey Allah'ım medet!

Yardımcılardan Hasan Bey
Yolda gider söye söye
On günde bir kaçar köye
Medet hey Allah'ım medet!

İsmet Öztürk tatlı dilli
Bir sazı var sekiz telli
Telat Öztürk oynar çifte telli
Medet hey Allah'ım medet!

Üstat aynı zamanda destan konusunda hayli hünerlidir. Üstat'ın yazdığı destanlardan biri Belediye destanıdır.

Gittim Belediye ye söyledim derdimi
Birde yazı ile dilekçe verdim
Bütün olayları önüne serdim
Halden bilmeyenlerin haline vay vay!

Sular idaresi çok faal oldu
İçtiğimiz sulara lağımlar doldu
Kana kana içenler şifayı buldu
Hastaneye düşenin haline vay vay!

Gittim mezkur yerde yoktu müdür
Dediler muhasip Kemal beyi gör
Evvela dairemin önünü süpür
Çöpçü olmayanların haline vay vay!

Çok temiz caddeler, sokaklar, yollar
Herkes çukurdan kendini kollar
Doldu hastaneler kırılmış beller
Alçıya girenlerin haline vay vay!

Üstat'ın ilk bestelediği türkü hiç şüphesiz halen tazeliğini günümüzde de koruyan "Ağrı Dağından uçtum" dur. Bu türkünün öyküsü de şöyle; Üstat yolculuk yaparken Sivas'ın Hafik ilçesinde araç arızalanır. Üstat aracın muavininin "yatak sardık" sözünü Hafik te gece kalacakları şeklinde algılar. Daha sonra bir kahvehaneye gider, kahvehanenin duvarında asılı sazları görür. Kahve sahibi üstat'ın sazları incelediğini görünce bir sazı duvardan indirir üstat'a verir. Üstat o anda bestelediği türküyü okur;

Ağrı Dağından uçtum
Çayır çimene düştüm
Ne belalı başım var
Vefasız yare düştüm

Ağrı'nın önü pınar
Hep kuşlar ona konar
Bugün yari görmedim
Yüreğim ona yanar

Ağrı Dağının kurdu
Atım terledi durdu
Karşıdan gelen dilber
Beni yürekten vurdu.
Belli bir döneme kadar yörede söylenen halk türküleri notaya geçirilmemiştir. Yöresel türkülerin derlemesi üstat İsmet Öztürk ile başlar.
Rahat uyu üstat!
Siz daima kalplerde
yaşayacaksınız!


Yorum Ekle