Yeni Akit gazetesi yazarı Hasan Karakaya, Fethullah Gülen'in bir defasında, Latif Erdoğan'a; Allah ile konuştuğunu söylediğini yazarak, Cenab-ı Allah, Fetullah Gülen'e demiş ki; 'Kainatı Hazreti Muhammed için yarattım, senin için de devam ettiriyorum!' Söyleyin Allah aşkına; 'Sağlıklı bir ruh hâli' midir bu?.. Ya 'ruhsal bir hastalığı' var, ya da 'şizofrenik bir vak'a'dır!.. İşte böyle bir adam; herkesi ve her şeyi kullanır!.. görüşünü dile getirdi.
Hasan Karakaya'nın, Yeni Akit gazetesinin bugünkü (12 Mart 2014) nüshasında yayımlanan, Bir türlü anlayamadığım, içinden çıkamadığım işler! başlıklı yazısının ilgili kısmı şöyle:
Okurlarım, zaman zaman arayıp, akıl erdiremedikleri olayları bana soruyorlar: Ne oldu, anlayamadık!
İşin doğrusu, bilebildiğim olayları dilim döndüğünce anlatmaya çalışıyorum da, bazı durumlar var ki, anlamakta ben de zorlanıyorum...
Meselâ Nurcu kardeşlerin, meselâ Süleymancı kardeşlerin, meselâ SP'li ve BBP'li kardeşlerin tavırlarını anlamakta zorlanıyorum.
Risale-i Nurların sadeleştirme adı altında tahrif ve hattâ tahrip edildiğini en çok dile getiren kimlerdir.
Elbette Nurcular...
Peki, Sadeleştirilen Risale-i Nur'ları basıp, dağıtan Samanyolu ekranlarında bunun propagandasını yapan kim?..
Fetullah Gülen Cemaati.
İyi de;
Sadeleştirme işine hem cinayet deyip, hem de, bunlara karşı Hükümet'in verdiği mücadeleye sessiz kalmak neyin nesi?..
Anlayamadım...
Geçenlerde, Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri'nin bağlılarından bir arkadaşım geldi ziyaretime...
Elinde bir çanta... Çantanın içi fotoğraf ve belgelerle dolu...
Fotoğrafları ve belgeleri tek tek gösterdi, uzun uzun izah etti... Hemen hepsi, Dinler Arası Diyalog Projesi kapsamında yürütülen sinsî faaliyetlerle ilgili...
Sonunda, açık açık söyledi:
Tüm bunların İslâm'la ilgisi ne?.. Biz; tüm peygamberler gibi, Hıristiyanların Peygamberi'ni de, Musevilerin Peygamberi'ni de tanıyor ve seviyoruz... Peki; Hıristiyanlar ve Museviler, bizim peygamberimiz olan Hz. Muhammed (sav)'i, bırakın 'Son Peygamber' olarak kabul etmeyi, peygamber olarak bile kabul etmezken, Dinler Arası Diyalog'tan amaç nedir?..
Hasılı kelâm, Fetullah Gülen ve cemaati tarafından yürütülen Dinler Arası Diyalog çalışmalarına şiddetle karşı... Hatta, Süleymancı kardeşlerimiz, bizler uyutuluyorken bile Fetullah Gülen'e karşıydı!..
Ben de sordum;
Hem Fetullah Gülen'in yapmak istediklerine, hem Dinlerarası Diyalog çalışmalarına karşısınız, tamam da; seçimlerde CHP'ye oy vereceğiniz yönünde iddialar var... Ne yani, CHP, AK Parti'den daha ehven bir parti midir ki, ona oy vereceksiniz?.. Verdiğiniz mücadele ile CHP'ye oy vermek büyük bir tenakuz değil mi?.. Hem, oy vereceğiniz CHP, şu anda Fetullah Gülen'le ittifak halinde değil mi?..
Haa, şunu söyleyeyim, ben bu iddialara inanmıyorum ama, ortada böyle söylentiler dolaştığını da bilmenizi istedim.
Arkadaşım güldü...
Yok dedi;
O kadar da değil... Benim bildiğim kadarıyla; camia, oy vermede serbest bırakılacak.
Ben de böyle olacağına inanıyorum... Bu inancımı pekiştiren bir olay yaşandığını da biliyorum... Öğrendiğim kadarıyla; Paralel Yapı'nın Abi'lerinden bir grup, Ahmet Denizolgun beyefendiyi ziyarete gitmişler... Amaçları; Beraber olalım, AK Parti ve Tayyip Erdoğan'ı devirelim demek...
Ne var ki, Ahmet Denizolgun beyefendi, gelen Abilerin karşısına çıkmamış, yanındaki bir vekille görüştürmüş... Ama, tavrını da koymuş:
Bizim siyasetle işimiz olmaz!
Bunu öğrenince rahatladım...
Ama, yine de yıkılan Kur'an Kursu olayından bu yana Erdoğan'a karşı bir kırgınlıklarının bulunduğunu biliyorum...
Ben, daha önceki mahalli seçimler esnasında, bu mevzuyu sormuştum... Sayın Başbakan, o zaman beni de tatmin eden açıklamalar yapmıştı...
Bana kalırsa;
AK Parti ve Tayyip Erdoğan'ın şahsında Türkiye'nin istiklâli ve istikbalini hedef alan saldırılar yapılıyorken, telâfi edilebilecek kırgınlıkları gündemde tutmanın kimseye bir faydası yok!..
Zararı ise hepimize...
Bakarsınız;
Başbakan Erdoğan, Ahmet Denizolgun beyefendiyi arar ve gönlünü alır...
Ama, yine de;
Kırgınlığın 4 yıl sürmesini,
Anlayamıyorum...
Aynı şekilde SP Genel Başkanı Mustafa Kamalak ile BBP Genel Başkanı Mustafa Destici'nin de; hemen her gün Samanyolu televizyonları ve Zaman gazetesinde boy gösterip, Hükümet'e ve Tayyip Erdoğan'a veryansın etmelerini de anlayamıyorum...
Arkadaş; Saadet Partisi, Refah Partisi'nin devamı değil mi?..
Refah Partisi'nin başında merhum Necmettin Erbakan yok muydu?..
Peki, Erbakan Hoca'nın, Tansu Çiller'le kurduğu Refahyol Koalisyonu için 18 Nisan 1997'de; Beceremediniz, artık bırakın!.. Emaneti iade edin, gidin! diyen Fetullah Gülen değil miydi?..
Fetullah Gülen denilen bu zat; papazlarla, hahamlarla ve hatta Papa ile sık sık bir araya gelirken, acaba niye bir defacık olsun merhum Erbakan Hoca ile görüşmedi?..
Erbakan Hoca'ya en çok karşı olan, onu hiç sevmeyen, Sincan'da tank yürütüp, bunu Demokrasiye balans ayarı yaptık diye açıklayan Çevik Bir ve diğer 28 Şubat darbecileriydi...
Peki, Çevik Bir'e adamını ve mektubunu gönderip, arz-ı hürmetlerini sunan kimdi?..
Elbette Fetullah Gülen...
Peki, Millî Görüş Lideri Erbakan'ın yolunda yürüdüklerini söyleyen bir Mustafa Kamalak'ın, Cemaat medyasının ekranlarından ve manşetlerinden inmemesi büyük bir tenakuz değil midir?.. Hele ekran ve gazetelerden Hükümet'e veryansın etmeler neyin nesidir?..
Haa, Sayın Kamalak; AK Parti karşıtı Cemaat mensuplarının Saadet'e oy vereceğini düşünüyorsa, açık ve net söyleyeyim: Avuçlarını yalarlar!
Öyle ya;
Erbakan Hoca'ya bile mesafeli ve soğuk duran bir Cemaat, hiç Saadet'e sıcak bakar ve ona oy verir mi?..
Herkes ve dolayısıyla; Mustafa Kamalak ve Saadet kurmayları şunu bilsin ki, Fetullah Gülen için, asla dost yoktur...
Onun çıkarları ve bu çıkarları için kullanacağı insanlar vardır!..
Fetullah Gülen Cemaati'nin içinde 40 yıl kalan ve hatta bir zaman Gülen'in halefi olarak görülen yazarımız Latif Erdoğan'ın, 7 Mart akşamı A Haber'deki Deşifre programında söylediklerini duymadınız mı?..
Dedi ki;
Yola Nurcu olarak çıkan hareket, bugün Bediüzzaman ve Risale-i Nur'ları devre dışı bırakıyor!
Demek oluyor ki;
Güçleninceye kadar Said Nursi'yi ve Risale-i Nur'ları kullandılar, şimdi devre dışı bırakıyorlar!..
Peki, kullandıkları kişi ve kitaplar, sadece Said Nursi ve Risale-i Nur'larla mı sınırlıdır?..
Latif Erdoğan diyor ki;
Fetullah Gülen; Ecevit ve Demirel'in Deccal olduğunu söylerdi... Sonra, Demirel'e Sözün Sultanı dedi, Ecevit'e de şefaatçi olacağını söyledi!
Demek oluyor ki, son kullanma tarihleri doluncaya kadar onları da kullandı!..
Erdoğan'dan bir anekdot daha:
Gülen, rahmetli Alparslan Türkeş tarafından; kendisini öldürmek için bir kişinin gönderildiğini söyledi. O şahsın 'Ben sizi çok seviyorum. Ben sizi öldüremem' dediğini anlattı. Türkeş öldü, baktım Hocaefendi gitti cenazesinde en ön safta yeraldı.
Görüyorsunuz ya;
Fetullah Gülen, çıkarları için herkesi ve her şeyi kullanmış...
Demirel'i kullanmış, Ecevit'i kullanmış, merhum Türkeş'i kullanmış!..
Şimdi de, Mustafa Kamalak ve Mustafa Destici'yi kullanıyorlar!..
Bunlar da bir şey mi?..
Adam; hâşâ, Peygamber Efendimiz'i kullanıyor, Peygamber Efendimiz'i..
Hatta ve hatta;
Allah'ı kullanıyor, Allah'ı!
Bir defasında, Latif Erdoğan'a; hâşâ Allah ile konuştuğunu söylemiş...
Cenab-ı Allah, Fetullah Gülen'e demiş ki; Kainatı Hazreti Muhammed (sav) için yarattım, senin için de devam ettiriyorum!
Söyleyin Allah aşkına;
Sağlıklı bir ruh hâli midir bu?..
Ya ruhsal bir hastalığı var, ya da şizofrenik bir vak'adır!..
İşte böyle bir adam; herkesi ve her şeyi kullanır!..
Tüm bunları ve tabanın tepkisini biliyor olmasına rağmen, Mustafa Kamalak; Cemaat ekranlarında ne yapmak istiyor acaba?..
Anlayamadım!..
Elbette, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici'nin ne yapmak istediğini, neyin peşinde olduğunu da anlayabilmiş değilim...
Ne bekliyor sayın Destici?..
Cemaat'ten oy mu?
O da avucunu yalar!..
Dimyat'a pirince gidenlerin evdeki bulgurdan olmaları gibi, Destici; var olan oylarını da kaybederse hiç şaşırmasın!..
Bakın, bir Muhsin Reis sevdalısından, bir Alperenden gelen mektubu paylaşmak istiyorum sizinle...
Özetle diyor ki;
Rahmetli şehit genel başkanımız, kahpece bir suikast sonucu beyazlar içinde sonsuzluğun sahibine zirvede yürüdü... Başbakan Tayyip Erdoğan ile aralarındaki muhabbet, herkes tarafından bilindiği için, bu konuya girmiyorum... 5 yıldır bir türlü sonuca kavuşamayan bir dâvâ var... Ben şahsen, bugünlerde yaşadığımız süreci dizayn edenlerin, acaba bu suikastla ilişkisi var mı diye, bir Muhsin Reis'in sevdalısı bir vatan evladı alperen olarak düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.
Ne yazık ki, medyamız; şehidimizi bir tek şehadet yıldönümünde hatırlıyor... Bir taraftan kardeşim dediği insanı üç gün dağda bekleten devlet mekanizmasının başındaki kişi, diğer tarafdan bugünkü rezaletleri tertip eden şer şebekeleri...
Kimi, hangi kefeye koyacağız?.. AK Parti'ye oy vermiş biri değilim, vermeyi de düşünmüyorum... Ama benim ülkemin temsilcisi olan Başbakanımıza yapılan bu tertip; onun kardeşim dediği insana vaktinde ulaşmayı, belki de onu kurtarmayı engelleyenler mi?
Dâvâsı İslâm olan, Kur'an ahlâkının ve maneviyatının yeryüzünde hakim kılınması gibi yüce bir davaya ömrünü harcayan, hele bu kişi de bir de Muhsin Başkan'sa; döşeğinde bile ölse şaibelidir... Bu sır kapısı aralanmıyor veya aralatılmıyor.
Evet; bu satırlar, üniversite son sınıf öğrencisi olan bir Alperenin satırları... Gördüğünüz gibi, AK Parti'ye oy vermediğini, vermeyi de düşünmediğini söyleyip, ekliyor;
Başbakanımıza yapılan bu tertip, onun; 'kardeşim' dediği insana vaktinde ulaşmayı, belki de onu kurtarmayı engelleyenler midir acaba?
Niye olmasın?..
Lâtif Erdoğan, 40 yıl süreyle yanında bulunduğu Fetullah Gülen'in; hem de binlerce defa ve toplum önünde şöyle dediğini söylüyor:
Has daire içinde bile olsa, Genelkurmay'daki görüşmeler, Cumhurbaşkanlığı imzasına açılmadan benim önüme gelir!
Peki, merhum Muhsin Yazıcıoğlu'na yönelik kaza süsü verilmiş cinayetten, dönemin Genelkurmay'ının haberi yok mudur?..
Elbette vardır!..
Demek oluyor ki;
Görüşmeler önce benim önüme gelir diyen Fetullah Gülen'in de haberi vardır!
O halde;
Bir adamın, bir alüfteye gitmesini bile haber alıp engelleyen Gülen, pekalâ bu kaza(!)yı da engelleyebilirdi... Hadi engelleyemedi, peki; Yazıcıoğlu ve arkadaşlarına vaktinde ulaşılmasını niye sağlayamadı?!?..
Ne yani;
Genelkurmay'dan haber mi alamadı?..
Tüm bunlara, bir üniversite öğrencisinin kafası basıyor da, Mustafa Destici'nin kafası
Anlayamadım!..
Son bir anekdot...
Lâtif Erdoğan anlatıyor:
Hocaefendi; gençlik yıllarında, sıraya girerek, İsmet İnönü'nün elini öptüğünü açıklamıştı... Ben de; Yadırgadım dedim... O da Muziplik olsun diye dedi. 7'sinde neyse 70'inde de o, denir ya... Şimdi de muziplik olsun diye CHP'yi tutuyorsa, bilmiyorum. Olabilir de yani. Fakat ciğerleri sızlatan bir tablo bu...
Lütfen dikkat;
15-16 yaşlarında ve de Risale-i Nur derslerine devam ederken, kendisine teklif edildiği halde; Ben Turancıyım, Said Nursi ise Kürttür diyerek Said Nursi'nin yanına gitmeyen, elini de öpmeyen Fetullah Gülen, aynı yıllarda; hem de sıraya girerek gitmiş İsmet İnönü'nün elini öpmüş iyi mi?..
Demek oluyor ki;
Genlerinde CHP sevgisi var...
Demek oluyor ki;
Bugün CHP ile ittifak yapmasının sebebi de bu 'sevgi'dir!..
Bir süreç ki, el öpmeden ittifaka kadar gelmiş... Bu ittifaka rağmen, Kamalak ve Destici, hâlâ kendi partilerine oy mu bekliyorlar?..
Anlayamıyorum!..
Anlayan biri varsa,
Bana da anlatsın!..