''Bu, taşındır.'' Diyerek Kabe'yi diksem başına;
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.
Mehmet Akif ERSOY
'' Türkleri sadece İstanbul'dan değil Anadolu'dan söküp alacağız.'' düşüncesiyle yola çıkmıştı düşman askeri. İngiltereden, Fransa'dan Kanada'dan Avusturalya'dan Mehmet Akifin deyimiyle '' Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela'' olan, yurdumuzu işgal etme niyeti dışında çok da ortak noktaları bulunmayan bu şerli ittifak karşısına ayağında çarıkla, yedek parçası olmayan tüfekle, bazen aç bazen tok olan ama yüreğinde Allah aşkı, şehadet arzusu olan yiğit Mehmetler çıkmıştı Çanakkale'de.
Çanakkale, dünya tarihinde apayrı bir yere sahiptir. Türk insanı için bir kahramanlık destanıdır. Kelimeler onu anlatmaya, dil onu hakkıyla konuşmaya muktedir değildir.
Çanakkale, fizik kurallarıyla izah edilemeyen, meleklerle kucaklaşılan, sevgililer sevgilisi Peygamber Efendimiz (SAV)'in manen teşrif buyurdukları eşine az rastlanır bir kahramanlık destanıdır.
Çanakkale, her üç Osmanlı evinden bir şehit çıkaran, tarihin en kanlı savaşlarından biridir.
Çanakkale, mermilerin havada çarpıştığı, metrekareye altı bin merminin isabet ettiği, aradan 99 yıl geçmesine rağmen hala barut kokan, kanla sulanmış kutlu bir mekandır.
Çanakkale, anaların gözyaşı, gencecik gelinlerin hasret türküsü, babayla oğulunsa aynı safta düşmanla mücadele ettiği yerin adıdır.
Çanakkale, kurban edilmek için gönderilen ve Allah yolunda kurban olan ''kınalılar''ın hikayesidir.
Çanakkale, minareler ezansız, camiler Kur'an'sız kalmasın diye anaların son yongalarını uğurladıkları son kaledir.
Çanakkale, Allah'a kavuşmak, peygamber efendimize komşu olmak için sabırsızlanan kahramanların özlemidir.
Çanakkale, bir hilal uğruna yüz binlerce güneşin battığı yerin adıdır.
Çanakkale, bizi Kurtuluş savaşına götüren ve orada da başarıyla çıkmamızı sağlayan dayanak noktamızdır.
Çanakkale, bir olduğumuzun, beraber olduğumuzun, bu coğrafyada yaşayan ve beraber yaşamak isteyen herkesin eşit olduğunun en büyük kanıtıdır.
Çanakkale, bugün olduğu gibi yarın için de '' Beyhude yorulmayın. Kapılar sürmelidir.'' denilerek bu coğrafyanın tapularının bir daha değişmemek üzere güncellenmesidir.
Ve Çanakkale, her nefes alışımızın birilerinin verdiği son nefes sayesinde olduğunun şuuru ve yeniden diriliştir.
Evet Çanakkale Çanakkale'dir. Onu neyle kıyaslayabiliriz ki?
Belki Bedir'le Uhud'la
Çanakkale Zaferi'nin 99. Yıl dönümü bugün.
Yıllar geçse de hatıralar o kadar taze ki!
Sanki dün yaşanmış gibi.
Seyit Onbaşı koca mermiyle birlikte sanki memleketin tüm yükünü de omuzlamış gibi.
Sanki Yarbay Hüseyin Avni 57. Alay'ın başında: '' Hepimiz ölsek de bu sancak yere düşmez.'' diyor.
Annesi, Hasan'a sanki yeniden kına yakıyor. Kınalı Hasan memlekete kurban olsun diye.
Yahya Çavuş, takımını yeniden toparlıyor sanki ''Bizim bir takımımız sizin üç alayınıza denk.'' dercesine.
Ve sanki Yarbay Hasan, Ölüm anında bir kez daha tüm acılarını unutarak derin bir tebessüm içerisinde yeniden ayağa kalkıyor: '' Niye zahmet buyurdunuz ya Rasulallah!'' diyerek
Bir daha bize böyle acılar yaşatma ya Rabbi.
Ama bu ruhu da kaybattirme ya Rabbi.
Bize, bu kahramanların yüzüne bakacak bir hayat yaşamayı nasip et. Bizi mahçup etme ya Rabbi.
Bizi bir eyle. Beraber eyle. Kardeş eyle.
Zaferlerimizi daim eyle.
Şehitlerimizi bizlere şefaatçi eyle.
Şehitlerimizi, gazilerimizi bizlere unutturma ya Rabbi.
18 Mart Çanakkale Zaferi'nin 99. Yıldönümü ve Şehitleri Anma Günü'nüz mübarek olsun