HASAN CEMAL
Bağırıyorlar:
Burası Kürt mezarlığı değil,
Alevi mezarlığı değil!
Bağırıyorlar:
Buraya Kürdü, Aleviyi, Ermeniyi gömdürtmeyiz!
Bağırıyorlar:
Burada şehit cenazesi var,
buraya terörist cenazesi
gömdürmeyiz!
Bağırıyorlar:
"Gömerseniz de çıkartır parçalarız!"
Buraya Kürdü, Aleviyi, Ermeniyi gömdürmeyiz!
Burası, Ankara'da Batıkent.
Hatun Hanım, İncek'teki bu mezarlığa evinin penceresinden bakar, "Ölünce beni buraya gömün" dermiş, vasiyeti böyleymiş...
Hatun Hanım, Aysel Tuğluk'un annesi. HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı olan Tuğluk uzunca zamandır Kocaeli'nde hapis yatıyor. Özel izinle Ankara'ya geliyor annesinin cenazesine.
Irkçı saldırı üzerine Hatun Hanım'ın cenazesi kabrinden çıkarılıyor, toprağa verilmek üzere aile tarafından Dersim'e götürülüyor.
Bir başka deyişle, Hatun Hanım'ın vasiyeti yerine getirilemiyor.
Cenaze mezarlığa ulaştığı andan
itibaren önceden örgütlenmiş bir
faşist güruhun saldırısına maruz kaldık.
Bir buçuk saat boyunca taş ve
sopalarla mezarlığa giren ve
kabri tekmeleyen saldırganlara
yönelik hiçbir polis müdahalesi olmadı.
Bu yaşananlar Sivas'ın, Maraş'ın,
6 -7 Eylül'ün tezahürü idi.
Dersim'in, Şeyh Said kıyamının
tezahürü idi.
1915'lerin tekrarı idi.
Bu saldırı Kürtlere, Alevilere tüm
insanlığa yönelikti.
Tek bir gözaltı bile yok.
İki yıldır biz bu güruha karşı
mücadele ediyoruz.
Böyle bir zihniyet bu ülkeyi yönetemez.
Böyle bir zihniyet Türk'ü, Aleviyi,
Kürdü bir arada yaşatamaz.
Aysel Tuğluk'un, ailesinin derin acısını paylaşıyorum, yaşananları lanetliyorum
Ahmet Türk'ü dinliyorum:
Anlatacak kelime bulamıyorum.
Bu bir vahşettir.
Bu bir linçtir.
Polisler seyrediyordu.
Cenazeyi gömmüştük, çıkardık.
Akıl alır gibi değil.
Kırk elli yıldır bu memlekette
siyaset yapıyorum.
Bu kadar acı yaşadım, bu kadar
acıya tanık oldum, ama böylesine
ilk defa şahit oluyorum.
Aklım, havsalam almıyor.
HDP Mardin milletvekili Mithat Sancar'ı dinliyorum:
Korkunçtu her şey.
Bilerek geldiler, tesadüfen
toplanmadılar.
Önce 25-30 kişiydi saldırganlar,
kısa sürede 100'e çıktı.
Planlı bir saldırıydı.
Bölünmek de değil, parçalanmak
işte ancak böyle oluyor.
Sırrı Sakık anlatıyor:
Birkaç saat boyunca
linç tehlikesi yaşadık.
Bir güruh saldırdı ve güvenlik
güçleri seyretti.
Korkunç!
Toprağın altında buluşmayı
bile beceremiyorsak daha ne olacak?
Bir Kürdün, bir Alevinin, bir
Ermeninin bu topraklarda
gömülmeye hakkı yok mu?
Herkesin bu iklimin nasıl
yaratıldığını sorgulaması lazım.
Sırrı Süreyya Önder'i dinliyorum:
Neler gördük bu memlekette, ama
nefsime bu kadar ağır gelen bir
olay yaşamadım.
Demek, Kürt anaları bu
topraklarda gömülemeyecek.
Demek, bu topraklarda Kürt
analarına mezar yok, onlara
mezar da esirgenecek.
Bu hiçbir şeye benzemez.
Bu bir kopuştur!
Şu sözleri alt alta koyun:
"Bu zihniyet Türk'ü, Aleviyi,
Kürdü bir arada yaşatamaz."
"Parçalanmak ancak böyle olur."
"Toprağın altında buluşmayı
bile beceremiyorsak daha ne olacak?"
"Bu bir kopuştur!"
Ve şunu iyi bilin:
Bu "kopuş" tankla tüfekle, güvenlik politikalarıyla engellenemez. Hapishaneler ağzına kadar Kürt siyasetçilerle doldurularak da engellenemez.
Başkentin göbeğinde, bir Kürt Alevisi ana, 78 yaşındaki Hatun Tuğluk bugün artık toprağa verilemiyorsa, çekin kuyruğunu gitsin.
Türkiye büyük bir hızla cehennem kuyusuna çekiliyor.
Aysel Tuğluk'un, ailesinin derin acısını paylaşıyorum, yaşananları lanetliyorum.