tutarken ben de öküzlerin önünde gidiyordum.Sinirli olan ağabim ikide bir öküzleri kamçılarken bana
da bas bas bağırıyordu.Bir yandan bana sağa veya sola git derken bir yandan da kızıyordu:
-Kör müsün,sağa dedim,sola değil...
Daha sağımı solumu bilecek yaşta değildim.O sene okula başlayacaktım.Alttaki iki ön dişim
düşmüştü .Okula gidersem benle alay edecekler diye korkuyordum.
Çok sert karakterli olan ağabim aynı zamanda çok da tembel biriydi, babam onu o ark işini yapmaya
yollayınca kızmış hıncını hem benden hem de öküzlerden çıkarıyordu.Sabanı tutarken hiç yoktan elin
deki kamçıyla habire hem öküzleri kamçılıyor hem de bana bağırırken aslında içindeki öfkeyi dışarı
vuruyordu.Öfkesinin nedeni de işi sevmemesindendi.
Öğleye doğru bu işkenceli iş bitince çok sevindim.Dünyalar benim oldu.Ağabim öküzleri çözerken iş
i bittiği için keyfi yerine gelmiş ve şimdi keyifli keyiflı ıslık çalıyordu.
-Saban tarlada mı kalacak?diye sordum.
-Evet ,dedi güzel bir sesle.
Sabahtan beri sesiyle beni hep haşladığı için yumuşakçaevetdiyince ben de keyiflendim he
men ve çenem açıldı.
-İşi iyi yaptık mı abi?
-Yaptık.
-Tarlada kalırsa sabana bir şey olmaz değil mi?
-Arkın içinde saklayacağım,zaten uzaktan her taraf yeşil gözüktüğü için gözükmez.
-Peki niçin eve götürmüyoruz?
-Çünkü bu yanındaki tarlanın da arkları çekilecek.
Korktum,yine mi bu işkenceli işi yapacaktım?Korka korka,
-Bu yandaki tarlanın arklarını kim açacak?diye sordum.
-Ne bileyim?diye kızdı ağabim.
İçim rahatlayarak,
-Abi,niçin bu arkları açıyoruz? diye sordum.
-Çünkü tarlayı sularken o arkların içinden su akıtılacak.
-Tarlayı kim sulayacak,suyu nerden açacağız?
-Suyu tarlanın yukarısındaki arktan akıtacağız...
Dedikten sonra ağabim birden kızıp sesi yine bozuldu ve.ne bileyim kim sulayacak?diye bağırdı.He-
men o sesin hışmından korkup sustum.
Tarladan çıkıp yürümeye başladık.Öküzler de önümüzde yürüyordu.Köye dönüyoruz diye çok sevini-
yordum.Köyü,annemi ve arkadaşlarımı özlemiştim hemen.M.Şirin'e ve Hanifi'ye o ilk işimi ballandıra
ballandıra anlatacaktım.Öküzlerimizin ne kadar güçlü olduklarını,bir saatlik işi on dakikada nasıl bi-
tirdiklerini ve o müthiş güçleriyle sabanı çocuk oyuncağı gibi çekip çevirdiklerini anlatacaktım.
O güzel hayallerle köyün yeşil tepesinin eteğine gelince ağabim,
-Sen öküzleri al şu tepeye çıkar otlat,dedi.
-Hayır,ben de eve gelmek istiyorum,dedim.
-Olmaz! diye bağırdı ağabim,sen öküzleri otlat.Kayıp olmasınlar ha!...
-Hayır ben de köye geleceğim.
-Bak döverim ha !
İlla ben de köye geleceğim diye ağlamaya başladım.Ağibim kızıp kamçının sapıyla başıma vurdu. Ka-
fam şişti.
-Öküzlerin başında bekle yoksa daha çok döverim!diye bağırdı .
Ağlaya ağlaya öküzleri yeşil tepeye sürdüm.Bir yandan da başımın arkasını elliyordum.Bir kuş yumur-
tası gibi şişmişti.Keşke kan çıksa da babamla annem ağabimin zalimliğini görüp bana acısalar ve
ah canım oğlum!diye sevseler diye düşünüyordum.Ama başımın arakası sadece şişmiş kan çıkma-
mıştı.O yüzden hem ağlıyor hem de kan çıkmadığı için üzülüp duru- yordum.
Ağabim köye vardıktan sonra ben de öküzleri otlakta bırakıp ağlaya ağlaya köye gittim.Köye yaklaştık-
ça sesimi daha da gürleştiriyordum.Annem tandır damında oturmuş ekmek pişiriyor- du.Ağabim de
tandırın yanında oturmuş annemin verdiği sıcak sütü içiyordu.Elindeki süt maşrapasından buhar
yükseliyordu.Annemin ise tandırın sıcağından alında terler birikmiş,durma- dan tandırın kızgın duva-
rına ekmek yapıştırıyor ve pişen ekmeği de çıkarıp ekmek teknesine atıyordu.Ağlamamla kimse ilgi-
lenmeyince ve biraz da ağabimden korkarak tekrar dışarı çıktım.Damın üstüne çıkıp bağıra bağıra
ağlamaya devam ettim.Yine kimse ilgi göstermeyince gidip bir taş alıp kafamın o şişen yerine hafif
hafif vurmaya başladım ki kan çıksın ve kanı görünce bazen bıze karşı çok katı davranan dirayetli an-
nem telaşlansın,hemen benle ilgilensin ve vay benim canım oğlum! diye bağırsın.Ağabime de ,se-
ni acımasız gavur nasıl kıydın beni güzel Aydın'ıma?Sende hiç vicdan yok mu?Aydın'cığım çok iyi bir
çocuktur ona hiç el kaldırılır mı?diye bağırsın.
Taşı vurdukça canım acımaya,kafam daha çok şişmeye başladı ama bir türlü de kan çıkmıyordu.Ca-
nım yandıkça ben de daha çok bağırıyor ve damın baca penceresinden ağlamamı daha çok işittirme-
ye çalışıyordum. Belki on kez kafama taşla vurdum ama o kan da bir türlü çıkmadı ve sonunda an-
nem başını tandırdan kaldırıp bacaya bakarak,
-Çocuk ne deli danalar gibi öğürüp duruyorsun!,beni oraya getirme ha ,yoksa gelir kafanı kır mayayım!
demez mi?
Bir tatlı söz için ben kafamı kırmaya çalışırken annem de kızıyor ve gelip kafamı kıracağını söylüyor
du. Hem ağabimden yediğim sopa hem de kendi kendime yaptığım işkence boşa gitmişti.
6 aralık 2012.İstanbul
Reşit YAMAN yazıyor