Yaşar Gülen
Bilindiği üzere, BDP Dersim eski mebuslarından sayın Şerafettin Halis birkaç gün evvel parti yönetimine istifalarını sundular.
BDP çevreleri bu ayrılığın kişisel bir karar olduğunu ve ''mezhepsel hassasiyet'' ile bir bağının bulunmadığını ısrarla tekrar ettiler; lakin meselenin kişisel değil politik bir karar olduğu kısa sürede anlaşıldı.
Şerafettin Halis, kulislerde kısık sesle tepkilerini belirten birçok Kızılbaş soydaşımız gibi, A.Öcalan'ın Newroz mesajında Aleviliğe atıfta bulunulmamasından rahatsızdı!
İstifasından sonra, Radikal gazetesinde yayınlanmış bir makalesinde Sayın Halis İslam kardeşliği üzerinden gerçekleşecek bir uhuvvet kararnamesini Aleviler için bir soykırım beyannamesi olarak değerlendiriyordu!
Zanımca, Sayın Halis öyle sıradan bir politik figür değil, Dersim insanının iç dünyasına hitap edebilen ve yörenin duygularını yoğunlukla yaşayan önemli bir şahsiyet. BDP'nin tüm birimlerinde yer almış tecbüreli bir politikacı da ayrıca!
Halis'in tepkisi bireysel değil toplumsal bir duruma ışık tutmaktadır!
Bence Alevi meselesinde Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde faaliyet yürüten bütün siyasal partiler arasında en son eleştirilecek merci BDP'dir!
Çünkü; BDP birçok odağın düşünmeye dahi cesaret edemeyeceği kimi yaşamsal olanakları Alevilerin hizmetine sunmuştur ...
Örneğin;
Tek bir Alevi'nin yaşamadığı beldeye ''Alevi orjinli'' belediye reisi atamış, tek bir Alevi'nin varlığının hissedilmediği yerleşim birimlerinde teşkilat başkanı görevlendirmiş, Alevi nufusun %0.01 civarında olduğu birçok yerden Alevi mebus seçtirmiştir!
BDP Alevileri sözde değil özde kabullenmış, Alevilerin oyları üzerinden kendi baronluğunu ilan etmek yerine, (neredeyse hiç oy alamadığını bile bile) Alevilere sahip çıkmıştır!
BDP; Alevi kurum ve kuruluşlarının kamuoyunun gündemine getirdikleri tüm hadiseleri, kendi tabanı aracılığıyla kitleselleştirmiş ve kamuoyu baskısı oluşturmuştur!
Alevi Toplumu'nun inançsal özgünlüğü noktasında tüm sınırları zorlamıştır; ki yerleşik Kızılbaş-Kürt köyü olmayan Diyarbakır'da, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin gelmiş geçmiş en büyük Alevi Kurultayını yaptıracak kadar mevzuyu derinleştirmiştir!
Ve unutulmamalıdır ki;
BDP bu amme hizmetini oy ve çıkar kaygısıyla yapmamıştır!
BDP'nin Alevi halkımıza yönelik hiçbir icraatının dünyasal bir çıkarsaması olmamıştır!
Aksine;
BDP'nin çekirdeğini oluşturan ve bu harekete taze kan pompalayan en seçkin zümre, BDP'nin Alevilik hususunda aşırıya kaçan ve kimi zaman pro-sekülerliği dahi zorlayan fanatik-jakobenist duruşunu tenkit etmektedir!
Başta Sayın Halis olmak üzere ekseri Kürt-Kızılbaş önderlerinin bazı sabit algıları göze batmaktadır ...
1.Kürtlerin umum çoğunluğunun ''sosyalist devrim'' diye bir dertleri bulunmamaktadır ve beyfendi hazretlerinin Sosyal-Demokrat olarak gördükleri kesimlere Kürtler ''kemalist'' tabirini uygun görmektedirler!
2. Kürtleri bir araya getiren ülkü, Fransız aydınlanmacılığının kırıntıları değildir!
3.Kürtlerin tarihi Safevi-Osmanlı çatışmasından ibaret bir kısır döngü olarak ele alınmamalıdır!
4. Kürt Kimliği adına bugüne değin Marksist-Kürt entellerinin öne sürdükleri temel tez azınlıkları pohpohlamak ve tüm tarihsel süreci Şafi-Kürt karşıtlığına binaen inşa etmek üzerinedir; bu teori toplumda bir karşılık görmemiş ve halk nezdinde çürütülmüştür!
5. Şafi Kürtlerin Alevi kardeşlerini hakir görme, küçümseme, onları her türlü hak ve hürriyetten men kılma gibi bir gizli planları yoktur, hele BDP içerisinde böyle bir düşünce hiçbir zaman olmamıştır!
6. Alevilerin varoluş kaygılarını ve sistem merkezli korkularını Şafi kimliğiyle zıtlaşmak üzerine kurgulayan Ulusalcı-Kürt tahakkümü milletimizin ortak konsensüs oluşturabilmesinin önündeki en büyük engebedir!
7. Yediden yetmişe tüm Alevi toplumumuza ezberlettirilen kimi resmi ideoloji yalanlarına, demokrat kimliğe sahip birçok Alevi dostumuzunda sığınmaları düşündürücüdür; ''Şeyh Said'in misafirlik esnasında Pir Seyit Rıza'nın kendisine sunduğu eti yememesi, yada Şark'ta 40000 Kızılbaş'ın Şafi Kürtler tarafından hunharca katledilmeleri'' gibisinden şehir efsanelerinin habire gündemde tutulmaları ve bu tür ajitasyonlar aracılığıyla Alevi halkımız arasında içten içe bir mezhebofaşist ajitasyona zemin hazırlanması gözden kaçırılmamalıdır!
Alevi hassasiyeti adına öne sürülen savlar, duygusal açıdan anlaşılır olmakla beraber, olgusal açıdan yersiz ve niteliksizdir!
Kürt aydınları ise; maalesef ki bu hadise de duruş ve konum olarak tutarlı ve yapıcı bir tavır sergileyememiş, içimizde yaşatılmak istenen bu kardeş kavgasına daha şimdiden (Aleviler saflarında) taraf olmanın yolunu tutmuşlardır!
Tarih bize birçok şeyi öğretmiştir!
Hürriyet kavramını; azınlığın daimi hakimiyeti ve çoğunluğun mutlak mağduriyeti üzerine şekillendiren hiçbir hareket Ortadoğu haritasında var olamamıştır!
Ayrıca, Ortadoğu topraklarında yaşayan hiçbir halk ta Kürtler kadar kendi azınlıklarına positif ayrımcılık ve demokratik temsiliyet hürriyeti sunmamıştır!
Asıl özeleştiri vermesi gereken BDP değil, BDP'nin tüm hizmetlerinden istifade etmesine rağmen kuyruğunu bir türlü altıok hançerinden kurtaramayan malum zihniyet tarafgirleri olmalıdır!
Kendi seçmen kitlesinin ezici çoğunluğunu oluşturan Müslüman Kürt nufusa iki cümle insani hitabette bulunmuş diye A.Öcalan'ı eleştirmek ve bu vurgu üzerinden BDP'yi gayr-i resmi ''Alevi düşmanlığı ile bağdaştırmak, etik ve ahlaki değildir!
Aleviler Cem Evi istemiştir, BDP kendi eli altında olan tüm siyasal sahada bu talebi misyon edinmiştir!
Aleviler Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yürürlükten kaldırılmasını dile getirmişlerdir; en büyük siyasal desteği BDP vermiştir!
Aleviler belirli illlerde Alevi orjinli vatandaşların baskı gördüklerini kamuoyunun gündemine getirmiştir, BDP oralara temsilciler gönderip, partisel olarak bu vukuatları ülke gündemine taşımıştır!
Alevi yazar kitap yazmıştır, dağıtımını BDP yapmıştır!
Alevi kardeşim dernek açmıştır, ilk ziyaretçisi BDP'dir!
Başta BDP'nin en sadık seçmen tabakası olmak üzere tüm bölge insanı Alevilerin milyonda biri kadar Şafi Kürtlerin hassasiyetlerine BDP tarafından teveccüh gösterilmediğine vakıftır!
Durum bu kadar aleniyken BDP'yi ''İslamcılık'' üzerinden sopalamak vicdani ve mantıki değildir!
Bu kırıcı dil, Alevilere siyasal alanda olumlu hiçbir avantaj da sağlamayacaktır!
Kızılbaş-Kürt aydınına düşen en temel vazife; sağlanan bunca ortama rağmen neden Alevi-Kürt demografisinde Kürt kimlik bilincinin bu denli güçsüz ve aciz , buna karşılık kültürel asimilasyona gönüllü katılımın ise bu denli yoğun olmasına kafa yormak olmalıdır!
Kaynak: http://www.haberdiyarbakir.com/bdpnin-alevi-sorunu-1958yy/#ixzz2WOlHY6gk