Yüksekova Haber
Birinci bölümde “Barzani” isminin Kürdistan Devrimci Birliğine verilen ad olduğunu söyledik. Kırmızı başlık (şaşika sor) atalarımız Guti’lerden beri binlerce yıldır devrim sembolü olarak kullanıldığı için tercih edildi demiştik. Ardından verdikleri dur durak bilmeyen onurlu mücadeleyi anlatarak Mela Mustafa Barzani’nin liderleşme aşamasına geldik. Önder Barzani’yi rahmete kavuşma yıl dönümünde bu yazı dizisiyle anma ve anlamaya devam ediyoruz.
İkinci bölümde Irak ve Güney Kürdistan’da Osmanlı devletinin gittiğini yerine Britanya (İngiliz) devletinin geldiğini söylemiştik. Avrupalı Britanya, Ortadoğu’daki emperyal çıkarlarını sağlama almak için antiemperyal ve barışçı ve birleştirici Kürt liderler olan Mihrdad (2100 yıl önce kraldı), Selahaddin Eyyubi (825 yıl önce) ve Kerimxan Zend’in (265 yıl önce) torunlarını yok etmesi gerektiğini düşünüyordu. (Bu şahsiyetleri ve mücadelelerini burada sizinle paylaşacağız inşallah). Bu yok etme girişimi Mela Mustafa Barzani gibi haklar ve halklar adına mücadele edip baş eğmeyen, adil ve barışçı bir Kürt Lider daha ortaya çıkaracaktı. Ki bu adil, fedakâr, birleştirici ve halkların dostu atalarımızı saygıyla anmalıyız. Belirttiğim gibi Barzan bütün Kürdistan için aydınlanma ve uyanış merkezi olması hasebiyle emperyalistlerin düşüncesine göre Barzan düşerse Kürd halkı her yerde biter. Bu yazı dizisinin birinci ve ikinci bölümü okuduysanız ne demek istediğimi anlıyorsunuz demektir…
Evet yıl 1932, mevsimlerden Bahar.
Dünyanın süper gücü Britanya İmparatorluğu yeni silahlarının ordusuna verdiği gücü Kürtler üzerinde deneyecek. Önceki bölümde anlattığım gibi; tıpkı icat ettiği savaş uçaklarını ilk kez Kürtler üzerinde denediği gibi. Britanya ordusu, kendi mandası olan Irak ordusuyla Barzan bölgesine geldi. Önce teslim olmalarını istediğine dair bir mektup yazdı. Lakin Şeyh Ahmet Barzani’nin tabiriyle “Kendi dinleri ve Kürtlüklerini yok etmeye gelen Britanya’ya karşı bu şartlar altında sonsuza dek savaşacaklardı (…)”. Aynı zamanda Mustafa Barzani daha 9 yaşında iken ne olursa olsun “düşmana asla teslim olmayacağım” diye yemin etmişti. Barzani devrimcilerinden sadece 1000 kişilik bir Pêşmerge gücü gerilla taktikleri ile çarpışacak, diğerleri aileleri koruyup arka planda destek verecekti. İki kola ayrılan Kürdistan devrimcilerin bir bölümüne Ahmed Nadir Barzani, diğerine de Mela Mustafa Barzani komuta ediyor. İlk çarpışma 18 Mart 1932’de Mergesor’da meydana gelir. Komutan Amed nadir Britanya ve Irak ordusunu bozguna uğratınca Britanya savaş uçakları bombardımana başlar. Newroz ayı yani Mart bitinceye dek bombardıman sürekli devam eder. Nisan ayı itibarı ile düşman orduları Uçakların koruması altında artık ilerliyordu.
DOLA VAJİ DESTANI
Dola Vaji olarak anılan vadide Kürdisan savaşçıları Mela Mustafa Barzani komutasında bir destana imza atacaklar ki herkesi şaşırtacak, Mela Mustafa Barzani Kürdistanlıların kalbinde bambaşka bir yer edinir, bu destansı başarı stran ve şiirlere konu olur.
Uçaklar eşliğinde ilerleyen ordu Barzanilerin alanları bırakıp kaçtığını düşünür. Fakat bu kaçış değil bir taktik idi. Çünkü Mela Mustafa Barzani Peşmergeleri Dola Vaji’de uygun yerlere yerleştirmişti. Derken düşman ordusu 3 Nisan’da hazırlanan tuzağa düşüyor. Peşmergeler saldırıya geçerek Britanya-Irak ordusunu darmadağın edip bütün silah ve mühimmatlarına el koydu. Bir uçakta düşürüldü. Bu moral ile Kürtler Britanya’yı diğer alanlarda da bozguna uğratır. Öyle ki bu savaş taktiklerinin üstesinden gelemeyip çok fazla kayıp verdiği için Britanya ateşkes ilan ederek Şeyh Ahmed Barzani ile görüşmek istediğini söyler. Aslında Barzani’ler belirtilen buluşma yerinin tuzak amaçlı olduğu anlıyor ve Şeyh Ahmed şöyle cevap verir: “Yalancı Britanya’ya güven olmaz” cevabını veriyor. Kendilerine Şeyh Nureddin’i inandıran Britanya liderliği onu Şeyh Ahmedi ikna etmek üzere aracı olarak gönderir. Şeyh Nureddin şöyle der: “…Yüreğimiz sizinle şeyh hazretleri fakat anlayamıyorum nasıl olur da siz dünyanın yarısına hükmeden Britanya’ya karşı direnmeye karar veriyorsunuz. Sizi yok edecekler. Öyleyse teslim olun ve Allahın dileğini bekleyelim”. Şeyh Ahmed Barzani şöyle karşılık verir: “…Biz silahlarımız bırakıp evlerimize dönsek de onlar haklarımızın olmamasını, bize ait görüşlerimizin olmamasını istiyor. Bizim gibi küçük birliklerin Britanya’ya karşı sürekli direnmesi, onları ezmesi mümkün değil ve bunu biliyorum. Bilinmeli ki HAYAT ONURLU DURUŞTAN İBARETTİR. Ben Allah’ı ve vicdanımı hoşnut etmek istiyorum. Benim için önemli olan bu küçük imkânlarla İngiliz emperyalizmine ve onun işbirlikçilerine karşı savaştığımızı tarihe geçmesidir. İngilizler köylerimizi ateşe verebilir, yerle bir edebilirler, bizi yurtlarımızdan söküp atar, öldürebilirler. Ama bu şartlarda hiçbir zaman dostluğumuz kazanamadıkları gibi ebediyen onların düşmanı olacağız. Kararımız budur ve bu karardan dolayı pişman değiliz ”.
Çok etkilenen Şeyh Nureddin şöyle karşılık verdi: “Bütün kalbimle Allahın size zafer vermesini, size bereket bahşetmesini diliyorum. Keşke sizin tahammül ettiğiniz bu zorluklara ben de tahammül edebilseydim. Maalesef her insanın kendine has bir tahammül gücü var”.
Cevabını alan Britanya’nın savaş uçakları Barzan semalarında boy gösterir. Bu sefer farklı bombalar ve gazlar atılır Barzan’a. Özellikle çocuklar ölüyordu bu defa. Barzani liderliği tedbir olarak Kürdistan’ın Kuzeyine geçme kararı alır. Bunu öğrenen Britanya ve Irak ordusu cephede Barzani’leri yendiklerini halklara göstersinler diye kimsenin olmadığı alanlarda askeri manevralar yaparlar.
Barzaniler çarpışarak Hekari’ye gelirler. Zaten Hekari’deki Gerdi aşireti de Barzan Devrimci Birliğine üyeydi onların yanında Hekariyan halkı Barzani’leri bu sefer Türk ordusuna karşı korumaya alır. Türkiye Devleti Barzani’lere tuzaklı bir el uzatır ve komplo ile lider Şeyh Ahmed’i esir alarak Britanya’ya / Irak’a teslim eder. Mela Mustefa Barzani, Ankara’da girişimlerde bulunur, 1 yıl sonra 1932’de dönünce görecek ki Hekari halkı onun peşmergelerini olduğu gibi korumuş, o sıkıntılı dönemde bile silah ve mühimmatları Türkiye’ye karşı koruyabilmişti. Mela Mustafa Barzani Kuzey Kürtlerinin candan yaklaşımından övgü ile bahseder.
Mela Mustafa Barzani Peşmergelerinin başına geçerek şöyle bir açıklama yapar: “Eğer Şeyh Ahmed bırakılmaz ise gerilla tarzı savaş başlatacağız”. Bu yüzden Şeyh Ahmed’i Musul’a yerleşmek şartı ile serbest bırakırlar. Şeyh Ahmed burada Mela Mustafa Barzani’yi yanına çağırır, yanlış olduğunu bildiği halde bir emir olarak kabul edip gider. Britanya ve Iraklı idareciler Şeyh Ahmed’e şerefleri üzerine söz vermişlerdi. Musul’da Mela Mustafa Barzani’nin kahvesine zehir koyarlar. Zehir onu her ne kadar takatten düşürse de öldüremez. Bağdat’ta gözetim altında yaşamak üzere gönderilir. Barzani’ler silahlarına sarılarak gerilla savaşı başlatmak isterler. Ama Türkiye, Irak ve İngiltere’nin ortak-eşzamanlı saldırılarına direnemezler. Böylece Kürt Özgürlük Mücadelesi 2. Dünya savaşına kadar durur. Şunu söylemekte fayda var ki Irak’taki Arap aileler ve aşiretler Mela Mustafa Barzani’ye çok iyi bakarlar. Barzani bundan övgü ile bahseder. Hatta daha sonraki tarihlerde genç çocukları İdris ve Mesud’u Kürdistan’dan Irak’a gönderecek orada çok büyük bir Arap aşiret liderinin misafiri olacaklar. Ta o günden bu güne kadar, o evde Mesut Barzani ve abisi İdris Barzani’nin oturduğu koltuklar olduğu gibi duruyor, hiç kimseyi oturtmuyor. Hatta Saddam Hüseyin onlara misafir olup o koltuklardan birine oturmak istediğinde – belki denemek istemişti - o Arap lider Saddam’a: “Bu Mesut ile İdris’in yeridir, kimse oturamaz” demişti…
2. Dünya savaşı başlarken Kürdistan’da Hêvî Partîsî kurulmuştur (1943). Bu Kürt partisi Mela Mustafa Barzanî’yi düşmanlardan kaçırarak İran’a götürür. Mela Mustafa Barzani burada derviş kılığında gezer çünkü İran ve Irak devleti onu yakalayıp teslim edenlere yüklü bir para vereceğini duyurmuştu. Mela Mustafa Barzani İran Kürdistan’ında 30 kişiyi örgütleyip peşmerge yapar. Onlarla beraber Barzan’a döner. Döneceğini duyan Barzanlılar bayram havası yaşar. Hemen 750 genç silah bularak etrafında toplanıp bağlılıklarını sunarlar. Hiç durmadan Irak karakollarına saldırırlar. Irak birlikleri bir bir yeniliyordu ve artık peşmerge sayısı binlerce idi. Kürt parti, aydın ve ileri gelenleri de Barzani’yi önder olarak kabul ettiler. Bu yüzden Irak devleti ateşkes ilan ederek Şeyh Ahmed ve diğer Barzani’leri serbest bırakır, bir anlaşma imzalar.
Şunu belirtmeliyim ki Barzani bencil, diktacı davranmayıp demokratik bir tarzda Kürt Hevi örgütü ile iletişime geçerek onların anlaşma taslağını hazırlayıp kendisine gönderilmesini istiyor. Barzani’ye göre Hevi Örgütünü Kürt aydınları, okul okumuşları kurmuş, kendisi de askeri bir kişilikti. Onun için onları siyasi alanda ön plana çıkararak teşvik ediyordu. Bu yaklaşım tarzı aslında başlı başına bir makale konusudur. Evet, Hevi Örgütü ile istişare ederek taslak hazırlanıyor.
Irak ile Kürt tarafı arasında 07 Mart 1944’te imzalanan anlaşmanın maddeleri:
1-) Rüşvet almak ve halka zulmetmekle ünlü memurların cezalandırılması.
2-) Kerkük, Süleymaniye, Erbil, Duhok, Akre, Şeyhan, Sincar, Zaxo (Zaho), Amidiye, Xaneqin ve Mandeli’yi kapsayan Kürdistan eyaletinin kurulması.
3-) Kürt bölgesinde Kürtçenin resmi dil olması.
4-) Her Irak devlet bakanının bir Kürt bakan yardımcısının tayin edilmesi.
5-) Kürdistan eyaletinden sorumlu bakanın Kürt olması.
6-) Zarar görenlere tazminat verilmesi.
7-) Okul, hastane, yol imaratı.
8-) Kürdistan’daki askeri, mali ve dış işleri ile ilgili görevlerin merkezi devletçe yürütülmesi.
9-) Sürgün edilenlerin bölgeye yeniden gönderilmesi, tutukluların serbest bırakılması.
O anlaşma yapıldığı günün akşamı Barzani şakayla Iraklı Bakan temsilciye “Eğer Kürt halkına hizmet etmezsen sana “Vezir-i Caş” ismini koyacağım” der. Gülüşmeler olur. “Caş” kelimesi Barzani’nin icadı idi ve günümüzde bile halkına ihanet edenler için kullanılır Kürtler arasında.
Aynı yıl Kürtlerle bu anlaşmayı yapıp kabul eden Irak iktidarı Britanya (İngiltere) tarafından yıkılır yerine yeni bir yönetim getirilir. İngiltere bu yeni yönetimin önüne Kürtlerle yapılan anlaşmayı iptal ettirme görevini koyar.
Lijna Azadiyê (Özgürlük Kurulu)
Önder Barzanî’nin teşviki ile bütün Kürdistan’ın güneyini temsilen bir kurul kurulur. Ve 1945’te topyekün direniş başlar. Bu sefer sadece Barzani birliği değil bütün Kürtler peşmergeleşemişti. İnanılmaz başarılara imza attılar. Her tarafta İngiliz ve Irak askerlerinin cesetleri çok fazlaydı. Kürtler, İngilizler ve dünya yine bu başarıya şaşırmıştı. Onca teknoloji, savaş uçaklar ve kalabalık ordular nasıl olur da Peşmergelere yenilir. Öyle ki düşman orduları cepheden kaçmak için kendini yaralıyordu.
Fakat Britanya bazı aşiret liderlerine yüklü paralar verir onları Pemergeye karşı savaştırır. Çokça Kürt aşireti para için Britanya-Irak tarafına geçer. Öyle bir şey ki Peşmerge ile aşiret savaşına dönüştü durum. Şeyh Ahmed Barzani şöyle bir öneride bulundu: Savaşta avantaj bizde ama kazansak da karşı cephede katletmemiz gerekenler bizim Kürt insanlarımız. Her halükarda Kürtler zararda. O zaman savaşı durdurup geri çekilme Kürtler için en faydalısı. Böyle bir durum, Kürdü Kürde kırdırma durumu iki defa daha meydana gelecek ve bu yüzden çekildikleri için Barzani’leri hatalı ilan edenler olacak. Hatta bazıları ağır sözler kullanacaktır.
MAHABAD CUMHURİYETİ
1946’da Kürtler İran’da Mahabad Cumhuriyetini kurmuştu. Barzani Devrimci’leri kardeş kavgası sürmesin diye avantajlı durumdayken, Mahabad Cumhuriyetine gidiyorlar. İran Kürtleri onları büyük bir sevinçle karşılıyor, gerçek anlamda iyilik yapmada yarışıyorlar birbirleriyle. Evlerini, mal ve mülklerine ortak ediyorlar Barzanileri. Barzaniler oraya gelinceye kadar Britanya havadan bombalamıştı ve yaralılar, hastalar çoktu. Onun için Mahabad Cumhurbaşkanı Qazi Muhammed seyyar bir hastane yaptırır. Diğerleri de 49 köye taksim edilir. Barzani Kürt devletine ve cumhurbaşkanına bağlılıklarını ifade ederler. Böylece 15 yaşından 60 yaşına kadar ki Barzani devrimcileri Mahabad’ın merkezine Newroz kutlaması ve modern savaş eğitimi için çağrılır. Barzani’lerin uyandırdığı olumlu etki ve coşku ile Mahabad dışından 10.500 Kürt genci gelip bağımsız Kürdistan ordusuna katılır. Mela Mustafa Barzani artık Bağımsız Kürdistan’da ordu komutanıydı.
KARAWA SAVAŞI
İran Ordusu Karawa dağına ordusuyla top ve tanklarını yerleştirerek Mahabad bölgelerini bombardımana tabi tutuyordu. Mahabad ordusu yerine sadece Barzani devrimcileri göndermede ısrar eder General Mustafa Barzani. Çıkan savaşta İran ordusu yenilerek Barzani peşmergelerinden kaçar. Eve bütün silah ve mühimmatlarını, tanklarını bırakarak, arkalarına bakmadan kaçarlar. 80 İran askeri ölürken 120’si esir alınır. Peşmergelerden ise sadece 1 hafif yaralı vardı. Bölge Kürtleri hayretler içinde kalmıştı çünkü Barzani’lerin bu derece başarılı olduklarını tahmin edememişlerdi. Qazi Muhammed ile Mela Mustafa Barzani kahraman Barzani savaşçılarını tebrik etmeye giderler. Bölük komutanı şöyle der Qazi Muhammed’e: “Tarihe söylüyorum. Bu kahramanlar ölümden korkmuyor. Kendilerine verilen görevi yerine getirmek için hayatlarını hiçe sayıyorlar. Kürt halkı böyle evlatlara sahip olduğu için ne kadar övünse azdır. Bunlar Kürtlerin ümitlerini asla boşa çıkarmazlar”. Ve Barzanilere Qazi Muhammed tarafından kahramanlık madalyası verilir.
Barzani’ler mücadele ettikleri süre içinde Kürt gerillalarına PEŞMERGE diyordu. Mahabad Cumhuriyeti kurulduğunda verilen mücadele ve gösterilen kahramanlıkları kabul eden Qazi Muhammed de kendi askerlerine PEŞMERGE ismini verdi. Bu Kürtlerin birliği, ortak duyguları paylaşması için önemliydi. Peşmerge kelimesinin anlamı ise “peş” ön, önde, “merg” ise can demektir. Bu Kürtçe mantığı ile “canını önüne koyan” anlamına gelir. Ama Türkçe mantık ile “Canını ortaya koyan” olarak söylenir. Bu isim yoksul bir Kürt çaycısının önder Barzani’ye önerisi sonucunda kabul edildi diye biliyorum ama kesin değil.
Derken tifo salgını Barzani’ler arasında baş gösterir. 2000’i aşkın Barzani ölür. Orada her köyde birkaç Barzani mezarı var.
Mesut Barzani 1946’da bu Kürt devletinin özgürce dalgalanan Kürdistan bayrağı altında doğar. Ki Mesut Barzani’nin şöyle bir sözü var: “özgürce dalgalanan Kürdistan bayrağı altında doğdum ve şimdi dalgalanan özgür Kürdistan bayrağının inmemesi için can vermeye hazırım”.
İran Kürdistan’ında Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) kurulmuş ve bu sayede önemli adımlar atılmıştı. Bundan hareketle KDP-Irak kurmayı önerdi Barzani. Parti istekleri ile halkın istekleri farklı olmayacak şekilde kurulması kararlaştırılır. Türkiye, Irak ve İran için Mahabadı istila bahanesi olmasın diye Barzani Irak Kürdistanında kurulmasını ve kongresinin yapılmasını ister. Bağdat’ta yapılan kongre ile başkanlığa Mahabad’daki Mustafa Barzani seçilir.
Sovyetlerin İran’dan çekilmesi ile İran bağımsız Azerbaycan üzerine gider ama Azeri askerleri savaşmadan kaçar. Bu yenilgi Mahabad dâhil Kürt aşiretleri içinde paniğe sebep olur. Kürt aşiretleri İran’a mektup yazarak Mahabad Kürt Devletini savunmayacaklarını, İran’ı destekleyeceklerini söylerler. Elde sadece merkezi ordusu kalmıştı. 16.11.1946’da Mustafa Barzani Cumhurbaşkanı Qazi Muhammed ile istişare etmek üzere yanına gider. Qazi Muhammed: “…Bütün ağa ve beyler bana ihanet edip İran’a bağlılıklarını bildirmişler. Eğer direnirsek boşu boşuna çok Kürt kanı akar ki zaten bu durumda yenileceğiz. Ben savaşmadan canımı feda edeceğim”.
Barzani de: “Biz Kürdistan için canımızı feda etmeye hazırız, fikrim direnmekten yana ama savaşmama emrini veriyorsan iraat edeceğim. SEN KÜRTLERİN TARİHTEKİ İLK CUMHURBAŞKANISIN BİZMLE GEL BİR BARZANİ DEVRİMCİSİ KALDIĞI SÜRECE SENİ KORUYACAĞIZ, SENİ DÜŞMANILARIN ELİNDE GÖRMEK İSTEMİYORUZ. SEN BİZİM İÇİN KUTSAL BİR SEMBOLDUN” der.
Qazi Muhammed savaşsız teslim olma kararını verdikten sonra “Allahtan seni korumasını ve başarılı kılmasını diliyorum. Belki de benim hayatım vatandaşlarıma feda olacak, onlara gelebilecek kötülükleri hafifletecektir. Beni yakalayıp öldürürlerse Kürt vatandaşlarıma yapılacak vahşetin dozu belki hafifler” dedi ve koynundan Kürdistan Bayrağını çıkarıp şöyle dedi: “Bu Kürdistan’ın sembolüdür. Sana emanet ediyorum çünkü bana göre onu en iyi koruyabilecek kişi sensin”.
Barzani devrimcileri Mahabad Cumhuriyetinden çekilir. Haberi alan İran ordusu Mahabad’a girer Qazi Muhammed idam edilir. Daha sonra İran ordusunun generali Xumayini anılarında şöyle yazacaktı: “Eğer Barzani’ler Mahabad’dan çıkmasaydı Mahabad’a giremez, askerleri silahsızlandıramazdık”.
Mela Mustafa Barzani ailelerini Barzan’a göndererek, 560 peşmergesi ile SOVYETLER BİRLİĞİNE doğru uzun tarihi bir yürüyüş yapar. İşte buraya dikkat edin yolda karşılaştığı devletlerle çarpışarak amacına ulaşır. Örneğin yolda çıkan savaşlarda 271 İran askeri öldürülür ve 4 Peşmerge şehid olur. Yol üzerindeki Kürt aşiretler Barzani’lere destek veriyordu. Aras Nehrine ulaşan Barzani devrimcileri öbür taraftaki Sovyet birliklerinden sığınma hakkı ister. Bu savaşçıların karşı tarafa geçmesi bir süreç işi idi. Bu bekleyiş Kürdistan’da bir heyecana sebep olur. Acaba Kürt devrimciler Sovyete geçebilecek miydi? Geçemezlerse arkadan gelecek saldırılara maruz kalacaklardı. Cevap geldi. Peşmergelerin önemli bir kısmı yüzme bilmediği için kendisi onları yüzerek karşıya geçiriyordu. Ve Peşmergelerin Aras Nehri’ni geçerek Sovyelere geçtiği, kabul gördükleri haberi ulaşır. Bayram havasına giren halk o günlerde doğan çocuklara ARAS ismini koyar. Bugün bile Kürdistan’da “Aras” isimli genç yaşlı çok sayıda insan var.
Aslında Stalin döneminde iyi muamele görmezler. Stalin’den sonra yönetime Kruşçev gelince Mela Mistefa Barzani kısıtlı haklara sahip özelliği olmayan bir sığınmacıydı. Böyle bir kimlikle başkente gider ve Sovyet lideri ile görüşme istediğini söyler. Oradakiler şaşkın bakışları altında bir görevliyi ikna eder. O da canla başla girişimlerde bulunur görüştürmek için. Kruşçev ile görüşürken şunu der: “Ben Mela Mustafa Barzani, Lenin’in partisine mazlum bir halkın sorunlarını anlatmaya geldim. Çünkü parti programınızda mazlumdan yana olduğunuz yazılıyor(…)”.
BARZAN’daki durum
Irak hükümeti 18 yaşından büyük bütün Barzani’leri cezaevlerine atmış, aileleri Irak’ın Güneyine sürgün etmişti. Irak hükümeti Şeyh Amed Barzani’ye “Eğer Irak kralı kabulümüzdür, af istiyoruz” şeklinde bir mektup yazarsa özgürlük ve rahatlıklarına kavuşacakları teklifini sunar.
Barzani’nin cevabı şu olur:
“Şunu iyi anlamanızı istiyorum, ben idam mahkûmuyum. Şimdi ve her zaman ölmeye hazırım. Asla yaptıklarımda pişman olmam. Ne yaptıysam ulusum için yaptım. Siz İngiliz uşaklarından af dilemem mümkün olamaz. Allah’tan başka kimseden af dilemem”.
Irak kralı Nuri Said bu cevap üzerine “Öyleyse ölünceye dek bu zinandan hücresinde kal” der. Şeyh Ahmed Barzani de: “Ben Nuri Said’in sonu gelinceye dek burada kalacağım”. İşte bu duruş insanı kendine hayran bıraktırmaya değer…
Bir sonraki bölümde Irak’ta Komünist Partisi devrim yapacak. Mustafa Barzani Irak’ın bir lideri ve Kürdistan Ulusal Başkanı sıfatı ile Irak’a davet edilecek. Bağdat’ta Kürt, Arap ve diğer halk kitlelerince coşkuyla karşılanacak. Kerkük, Musul ve diğer şehirlerin Kürdistan olduğu kabul edilecek, Kürtçe resmi dil olacak, Irak Hükümetinin yaptığı nüfus sayımında Kerkük’ün %80’i Kürt çıkacak. Ardından özellikle Türkiye ve İran’ın girişimleri ile Kürtlerin hakları birer birer ellerinden alınacak, Kürtçe kitap bile yasaklanacak. Bu yüzden 11 Eylül 1961’de bir devrim olacak ki Kürt tarihine “Şoreşa Îlonê” olarak geçecek. Bu bütün Kürdistan parçalarında ulusal bilinç ve uyanışa vesile olacak.
(Devam edecek…)
I. Bölüm
II. Bölüm
Kaynak:
- Mihemed Barzanî’nin anlatımları (Mela Mustafa Barzanî’nin öz yeğeni)
- Şehit Seid Boseli ve Mihemed Xalid Boseli (Çocuk yaşlarından itibaren Barzani’lerle mücadele eden, Özgürlük Savaşçıları, Peşmerge komutanı amcalarım)
- Barzani ve Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi, Yazar: Mesut Barzani, Doz Yayınları.
- Barzani, Sırraç Bilgin, Doz Yayınları
- Kürtler, Izady, Doz Yayınları
- Nezir Seid Boseli, kendisi KDP’de yönetici olup ders ve toplantı notlarından istifade ettim.