İstiklal Marşımız, milli marş olarak kabul edileli tam 93 yıl geçti.
Rabbim sonsuza kadar daim eylesin.
Bizi istiklal marşına götüren İstiklal mücadelesi bilinmeden, İstiklal Marşı'nı anlamak mümkün değildir.
Bu nedenle öncelikle İstiklal Mücadelesinin ruhunu kavramamız gerekir.
İstiklal mücadelesi verenler, anadan, babadan, yardan, serden, makamdan, mansıptan, maldan, mülkten vazgeçmiş yiğitlerdi.
Mücadeleye başladıklarında tek dertleri başta Allah'ın rızası sonra da memleketin bekasıydı.
Hiçbir kuldan hiçbir beklentileri yoktu.
Tek beklentileri Allah'tandı. O da şehadetti.
Herkes biliyordu ki; "Allah yolunda öldürülenler, ölü değildir."
Herkes emindi ki; şehitlerin de şehit olmak için yola koyulanların da mükafatını yüce Allah verecekti.
Yüceler yücesinin mükafatı dururken kulun mükafatına talip olmak zaten düşünülemezdi.
İstiklal mücadelesi bu ruhla başlamış ve bu ruhla sonlanmıştır.
İstiklal mücadelesinin marşı da aynı ruhla yazılmalıydı. Zaten başka türlü yazılması da mümkün değildi.
Dünyevi ve maddi bir beklentiyle İstiklal Marşı yazılamazdı. Bu nedenledir ki, dönemine göre çok büyük bir para olarak kabul edilebilecek 500 Liralık ödül konulunca, Mehmet Akif, şiir yazmamış; kendisine neden şiir yazmadığını soranlara: "para ile İstiklal Marşı mı yazılır?" Diye çıkışmıştır.
Ne zaman ki kendisinin kazanması halinde ödülden feragat edebileği söylenince; O, ruh ve his adamı, memleketin her sıkıntısını birer hafakan olarak ta yüreğinde yaşayan büyük insan, büyük şair yazmaya başlar.
Her satır yüreğinden kopup gelince ortaya bir şaheser çıkar.
Bu şaheser, mecliste okunduğunda oybirliği ile Milli Marş olarak kabul edilir.
Aradan yıllar geçer. Mehmet Akif ölüm döşeğindedir. Kendisine İstiklal Marşı hatırlatıldığında:
" O şiir bir daha yazılamaz, onu kimse yazamaz. Onu ben de yazamam. Onu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lazım. O şiir benim değildir. O, milletin malıdır. Allah, bir daha bu millete Istiklal Marşı yazdırmasın." Der.
İstiklal mücadelemiz beklentisizce verildi.
Istiklal Marşımızda da zerre kadar riya, şan-şöhret beklentisi, ikbal endişesi yoktu.
Istiklal mücadelesini başarılı kılan, İstiklal Marşımızı ölümsüzleştiren ruh işte bu ruhtur.
İstiklal Marşımızın kabulünün yıldönümünde bizlere düşense : "acaba biz neredeyiz ve neyin peşindeyiz?" Sorusunu kendimize sormak ve vicdanımızın bize verdiği cevabı duyabilmektir.
İstiklal Marşımızın kabulünün 93.yıldönümü kutlu olsun.