Zargotina Kurdên Serhedê ve Marquez
Geçen hafta, sevgili Mehmet Gültekin'in "Serhat Kürtleri'nde Sözlü Edebiyat' anlamına gelen (Zargotina Kurdên Serhedê) adlı kitabını okumaya başladım. Gültekin, uzun soluklu önemli bir derleme yapmış hiç şüphesiz. Hani bir çırpıda okunan kitaplar vardır, bu kitap öyle bir çırpıda okunacak türden değil. Çünkü kaynak niteliği taşıyor, bir başucu kitabı desek sanırım abartı olmaz. Kitapta, 12.ci yüzyıldan başlayıp dengbêjlerin vasıtasıyla günümüze ulaşan 110 kilam var. Her kilamda Kürdistan tarihinde iz bırakmış bir yaşanmışlık var. Yazar'ın her bir kilamı kimden, nasıl aldığını da kaynak göstererek vermiş olması ne kadar ciddi ve titiz bir çalışma yaptığını gösteriyor. Kitabı fazla anlatmayacağım.
Yazılmayan ve yok sayılan isyan tarihimizde her bir merhalenin kilamlara nasıl nakşolduğunu görmek isteyenlere tavsiye ederim. Kürt sözlü edebiyatına kaynaklık eden Serhat bölgesi, şimdiye kadar binlerce kilamın, binlerce anlatının, yine yüzlerce dengbêjin yetiştiği büyülü bir coğrafyadır. Önceki hafta ölen Gabriel Garcia Marquez'in "Yüzyıllık Yalnızlık' romanında anlattığı Romenlerin aynısı Serhat'ta da vardı. Büyükannesinin anlattığı büyülü çirokları bizimkiler de anlatırdı. Bu hazineyi dünya edebiyatına Kürt aydınları mı taşıyamadı; yoksa zargotin (sözlü edebiyat) mı yetersizdi? Metafor ve imgelerle süslü çirokların o büyülü zenginliğinde kaybolmuş biri olarak birinci ihtimalin daha gerçekçi olduğunu düşünüyorum.
Dengbêj'e sordum bir gün: "Nasıl oluyor da bu kadar kilamı unutmadan hafızanda tutuyorsun?" diye. "Dinle o zaman" dedi ve ekledi: "Hali vakti yerinde olan bir beyin oğlu Huso varmış. Bir de günübirlik geçinen fakir Huso. Evlenme çağına gelen Nazê, babası tarafından zorla, beyin oğlu Huso'ya verilmiş. Oysa Nazê, gece-gündüz diğer Huso'yu düşünür, nefes gibi onu istermiş. Beyin oğlu Huso'yla evlendirilen Nazê yıllarca bu acıyla yaşamış. Dünya güzeli bir çocukları olmasına rağmen yüzü bir kere bile gülmemiş. Bunu fark eden Huso, Nazê'ye seslenip, 'bu böyle gitmez, dayanılır gibi değil, hazırlan seni babanın evine götüreceğim' demiş ve yola koyulmuşlar. Murat Nehri yakınlarına geldiklerinde, Huso kundaktaki çocuğunu Nazê'nin elinden alıp Murat nehrinden karşıya geçmesini isteyince, Nazê biraz sonra son nefesini vereceğini anlamış. Huso'ya dönerek, dokunaklı bir sesle 'Niyetini biliyorum, bari son isteğimi yerine getirmeme izin ver' demiş ve Huso û Nazê kilamını okumaya başlamış. Nazê'nin yanık sesi Murat'ın azgın dalgalarıyla eşsiz bir harmoniyle adeta dansa durmuş. Birden patlayan silah sesi, Nazê'nin o güzel sesi ve cansız bedeniyle Murat'ın baharla coşan dalgalarına karışmış."
Dengbêj, kısaca anlattığı bu gerçek hikayeyi bitirdikten sonra ellerini kulaklarına götürerek dinmeyen gözyaşları eşliğinde Huso û Nazê kilamını okudu. Bitirince gözlerini dikti gözlerime. "İşte her kilamın böyle bir hikayesi var" dedi, "Ben bir kilamı okurken aslında o hikayeyi de iliklerime kadar yaşıyorum. Şimdi sana soruyorum: Anlattığım bu hikayeyi unutmak mümkün mü ki, kilamı da unutayım?" Aldığım bu cevap, kilamların kuşaktan kuşağa yüzlerce yıllık nehir görevi gören bu yolculuğunu özetliyordu adeta. Unutulması da mümkün değildi dengbêjin dediği gibi.
Serhat kilamları veya dünyanın başka bir ucunda insanlığın en yalın hali olan bu anlatıcılık kültürü, aslında dünyada bir abide gibi iz bırakmış insanların beslendiği asıl kaynaktır. "Yaşar Kemal'i bir türlü Çukurova'dan çıkamadı" diye eleştirenler ve Kürt sözlü edebiyatını hakettiği yere oturtamayanlar daha on gün önce ölen Gabriel Garcia Marquez'in beslendiği kaynakları incelesinler yeter. Nobel edebiyat ödüllü Marquez öldüğünde bütün ajanslar, dünyada nam salmasına kaynaklık eden buyükannesine şu sözlerle atıfta bulunuyordu: "Marquez'in büyükannesinin ona anlattığı büyülü hikayeler, üzerinden otuz yıl geçse de 'Yüzyıllık Yalnızlık' romanında kendisini gösterecekti." Ayrıca bu roman, belki de Marquez'in Nobel edebiyat ödülüne uzanan yolun başlangıcı olacaktı. Mehmet Gültekin'in bu kitabına ve diğer sözlü edebiyat ürünlerine bir de bu gözden baksak mı, ne dersiniz?
Mehmet Gültekin
Kaynak: http://www.yeniozgurpolitika.org/index.php?rupel=nivis&id=5803