Sadece kulağına hoş gelen kelimelerle cümle kuran bir siyasetçi bu ülkede yaşayan herkesin acısını anlayamaz. Sözcükleri seçme ve kullanım biçimi bir tek kendi hükümündeki amaca hizmet ediyorsa şayet bu ülkede yaşayan herkesin acısını anlamak mümkün değildir.
Şöyle bir söz var. Yaptığın ne kadar iyi olursa olsun yapabileceğinizden daha iyi değildir. Yeniliklere, özgürlüklere, eşitliğe, kardeşliğe elverişli hayatımızın en verimli dönemlerini kaygılarına, kuruntularına özellikle de bölünecez sloganına feda edenler birazda yaptıklarının ne kadar iyi olduğuna değil de, yapabilecekleri, yıkabilecekleri önyargı neticesinde varabilecekleri gerçeğe baksınlar artık. Bu gerçek onlara gittikleri karanlık yolun önünü erdemli bir duruşla kesmeyi öğretecek, başı boş duygulardan kurtaracaktır. İçinden geçtiğimiz süreç iç içe geçmiş bir durumu yaşamaktadır. Atılan adımlar, söylenen sözle ve uygulanan politikalar hepsi birbirine bağlı ve bir bütünü etkilemektedir. Birini diğerinden eksik tutacağımız bütünün parçaları gibidir.
Bir yay var ortada ve onu kullanan eller yön vermektedir. Bir yanda tüm asaleti ile yayı elinde tutan ve gerektiğinde yayın iplerini gevşeterek eylemsizlik yapabilecek kadar kendine güvenen bir el var. Diğer tarafta kalkanın arkasına sığınıp sınırsız bir yok olmayı dayatan sürekli açık arayıp ta nasıl tavsiye diye bekleyen başka bir el fırsat kollamaktadır. Bazen öyle yanılsamalı bir hale getirilmeye çalışılıyor ki gerçekler yaşadığımız yerin demokrasi fukarası Türkiye olduğu gerçeği bir an unutulmaya çalışılıyor. Yanlış yerde yanlış araçlarla doğruların aranmayacağını artık görmek gerek.
İktidardaki AKP hükümeti demokratik standartları yükselteceği yerde daha da baskıcı olmaya başladı. Hatta dahada ileriye giderek seçilmiş ve dışarıda kalmış BDP'li Belediye Başkanlarını cezaevine atmaktadır. Bununla da yetinmeyip görevden almaya yeltenmektedir. Düşünceyi ifade etmenin önündeki engelleri kaldıracağı yerde yasaları daha da katı bir şekilde uygulamaya devam etmektedir. Kürtlerin en ufak bir demokratik talepleri, barış talepleri, dil talepleri en sert bir şekilde bastırılmakta ve insanlık onuru ile bağdaşmayan yöntemlerle bastırılmaktadır. AKP yumuşak güçle, oyalama yöntemleri ile içi boş açılım taktikleriyle amacına ulaşmaya çalışmaktadır.
Gerek demokrasi adına olsun gerek özgürlük adına olsun ve gerekse de toplumun değişik sorunlarına ilişkin geliştirilen politikalar olsun hiçbirine tahammül göstermeyen AKP hükümeti kendi mantığının dışında gelişen bütün olay ve olguları yerli yersiz eleştirerek ortaya çıkan ve ortaya çıkacak olan gelişmeleri boşa çıkarmaya çalışıyor. Yürüttüğü politikalarla hem milliyetçi saflarına, hem de dini istismar ederek muhafazakar çevrelerin saflarına hem e Kürtlerin saflarına oynuyor.
AKP gerçekten çok kurnaz bir politika izlemektedir. Kendisinin bir çözüm olmadığı gibi devletin kendisine verdiği yeni Kürt politikasını inşa etme görevini de kendisi için kullanmaya çalışmaktadır. AKP'nin Kürt sorununu çözme konusundaki 10 yıllık performansı ve en büyük projesi çözümü, çözümsüzlük tasfiye etmek olarak ele alması ve bu çözümsüzlükte sorunu çözüyormuş gibi politikalarla kendisini iktidarda tutmaya çalışmasıdır.
Belli ki Kürt sorunu çözülmeden de ülkemizin hiçbir sorunu çözülmeyecek. AKP mevcut çözüm sürecine böyle yaklaştıkça da çözüm yönünde ciddi bir adım atılmayacak. Hepimizin işaret ettiği ortak bir şey var. Yeni sivil demokratik bir anayasadır. Bu sürecin barış sürecine çevrilmesi için AKP hükümeti bu süreci heba etmemelidir.