Tasvir ve benzetmede bir başka yöntem de vardır ki, o da, benzetmede
mübalâğa yapma yöntemidir. Bu yöntemde, benzetilenle kendisine benzetilen
yer değiştirirler ve her biri öbürünün yerini alır, her biri öbürünün rolüne girer.
Benzetmenin bu çeşidine tersine dönmüş benzetme de denilebilir. Örneğin,
sevgilinin yanakları güle benzetilirse, bu olağan bir benzetme olur; ama eğer gül,
sevgilinin yanaklarına benzetilirse, bu, benzetmede mübalâğa olur.
Benzetmenin bu çeşidi edebiyatı daha da güzelleştirir ve edebiyatın bir çeşit
süsü olur.
Eski Kürd Şairleri, şiirlerinde bazen bu yöntemi kullanmışlardır. Örneğin,
ölümüz Kürd şairi Melayé Cıziri, bu şiirinde sevgilisinin kaşlarını şöyle övmüştür:
Hilâle dedim ki yârin kaşlarına benzersin sen
Dedi ki ne haddime! At nalına benzerim ben
Görüldüğü gibi, Melayé Cıziri bu iki dizesinde, sevgilisinin kaşlarını hilâle
benzetmemiş tam tersine hilâli sevgilisinin kaşlarına benzetmiştir. Bu
benzetmenin anlamı şudur ki, O'nun sevgilisinin kaşları hilâlden daha güzeldi.
Ne var ki şair, o benzetmeyle de yetinmemiştir; sevgilisinin değerini daha da
yücelterek, onların karşısında hilâli at nalına benzetmiştir. İlginç olan
bir nokta da şudur ki O, tüm bu anlamı, bu benzetme ve mübalâğayı topu topu
iki dizede vermiştir. Bu da, O'nun büyük ustalığını ve sanatçılığını göstermektedir.
Ölümsüz Xani de,Mem û Zin de benzetmenin bu çeşidini büyük bir
ustalıkla kullanmış ve destanının sayfalarını bu çeşit benzetmeyle süslemiştir.
Örneğin, bilindiği gibi, Kürd mitolojik kahramanı Zaloğlu Rüstem yiğitliğin,
kahramanlık ve savaşkanlığın simgesidir; ünlü Arap şairi Hatem-i Tai de
cömertliğin simgesidir. Bir kahraman övüldüğü zaman, Rüstem'e benzetilip ''Rüstem gibidir''
denir; Bir cömert de övüldüğünde, Hatem 'e benzetilerek ''hatem gibidir '' denir. Ne var ki Xani'nin
yanında, Botan Beyi Zeydin Bey öyle cömerttir ki, Hatem O'nun cömertliğine muhtaç olur ve öyle
yiğittir ki, Rüstem O'nun kahramanlık ve yiğitliğine yenik düşer. 8. bölümde, Zeydin Bey'i överken
şöyle demiştir:
'' Hatem muhtaç olurdu O'nun cömertliğine
ve Rüstem yenik düşerdi O'nun yiğitliğine''
23. bölümde anlatmıştır ki, Sıti ile Tacdin'in düğünü sırasında, bazı kadınlar,
Sıti ve Zin'i süslemeye gitmişler; ama:
''Dikkatle baktıkları zaman taze yüzlerine
Kendileri utandılar kırmızı rengin yerine
Siyah sürmeyle bozmaya yetmiyordu güçleri
Huten ceylanlarının gözlerini andıran o gözleri''
Görüldüğü gibi, her iki bacının yüzleri kırmızı renkten daha kırmızı, gözleri de sürmeden
Daha siyah gösterilmiştir.
Normal durum odur ki rüzgâr ve fırtına alevleri söndürün; böyle bir
durumdan sözedilirse , bu olağan bir söz olur. Ama eğer gönüllerdeki sevgi,
rüzgâr ve fırtınayı yenen bir aleve benzetilirse, işte bu büyük bir sanat olur.
30. bölümde, Zin mumla konuşurken ona şöyle der:
''Benim gönlümden başıma vuran alevler
En şiddetli rüzgâra bile hükmederler.''
Kaynak:M.Emin Bozarslan Mem û Zin