SON DAKİKA

XANÎ'DE BENZETMEDE MÜBALÂĞA

XANÎ'DE BENZETMEDE MÜBALÂĞA 09 Aralık, 2013 03:59 Güncelleme: 09 Aralık, 2013 03:59 XANÎ'DE BENZETMEDE MÜBALÂĞA

 

Tasvir ve benzetmede bir başka yöntem de vardır ki, o da, benzetmede

mübalâğa yapma yöntemidir. Bu yöntemde, benzetilenle kendisine benzetilen

yer değiştirirler ve her biri öbürünün yerini alır, her biri öbürünün rolüne girer.

Benzetmenin bu çeşidine “tersine dönmüş benzetme” de denilebilir. Örneğin,

sevgilinin yanakları güle benzetilirse, bu olağan bir benzetme olur; ama eğer gül,

sevgilinin yanaklarına benzetilirse, bu, benzetmede mübalâğa olur.

Benzetmenin bu çeşidi edebiyatı daha da güzelleştirir ve edebiyatın bir çeşit

süsü olur.

Eski Kürd Şairleri, şiirlerinde bazen bu yöntemi kullanmışlardır. Örneğin,

ölümüz Kürd şairi Melayé Cıziri, bu şiirinde sevgilisinin kaşlarını şöyle övmüştür:

 

“Hilâle dedim ki yârin kaşlarına benzersin sen

Dedi ki ne haddime! At nalına benzerim ben”

 

Görüldüğü gibi, Melayé Cıziri bu iki dizesinde, sevgilisinin kaşlarını hilâle

benzetmemiş tam tersine hilâli sevgilisinin kaşlarına benzetmiştir. Bu

benzetmenin anlamı şudur ki, O'nun sevgilisinin kaşları hilâlden daha güzeldi.

Ne var ki şair, o benzetmeyle de yetinmemiştir; sevgilisinin değerini daha da

yücelterek, onların karşısında hilâli at nalına benzetmiştir. İlginç olan

bir nokta da şudur ki O, tüm bu anlamı, bu benzetme ve mübalâğayı topu topu

iki dizede vermiştir. Bu da, O'nun büyük ustalığını ve sanatçılığını göstermektedir.

 

Ölümsüz Xani de,”Mem û Zin” de benzetmenin bu çeşidini büyük bir

ustalıkla kullanmış ve destanının sayfalarını bu çeşit benzetmeyle süslemiştir.

Örneğin, bilindiği gibi, Kürd mitolojik kahramanı Zaloğlu Rüstem yiğitliğin,

kahramanlık ve savaşkanlığın simgesidir; ünlü Arap şairi Hatem-i Tai de

cömertliğin simgesidir. Bir kahraman övüldüğü zaman, Rüstem'e benzetilip ''Rüstem gibidir''

denir; Bir cömert de övüldüğünde, Hatem 'e benzetilerek ''hatem gibidir '' denir. Ne var ki Xani'nin

yanında, Botan Beyi Zeydin Bey öyle cömerttir ki, Hatem O'nun cömertliğine muhtaç olur ve öyle

yiğittir ki, Rüstem O'nun kahramanlık ve yiğitliğine yenik düşer. 8. bölümde, Zeydin Bey'i överken

şöyle demiştir:

 

'' Hatem muhtaç olurdu O'nun cömertliğine

ve Rüstem yenik düşerdi O'nun yiğitliğine''

 

23. bölümde anlatmıştır ki, Sıti ile Tacdin'in düğünü sırasında, bazı kadınlar,

Sıti ve Zin'i süslemeye gitmişler; ama:

 

''Dikkatle baktıkları zaman taze yüzlerine

Kendileri utandılar kırmızı rengin yerine

Siyah sürmeyle bozmaya yetmiyordu güçleri

Huten ceylanlarının gözlerini andıran o gözleri''

 

Görüldüğü gibi, her iki bacının yüzleri kırmızı renkten daha kırmızı, gözleri de sürmeden

Daha siyah gösterilmiştir.

Normal durum odur ki rüzgâr ve fırtına alevleri söndürün; böyle bir

durumdan sözedilirse , bu olağan bir söz olur. Ama eğer gönüllerdeki sevgi,

rüzgâr ve fırtınayı yenen bir aleve benzetilirse, işte bu büyük bir sanat olur.

30. bölümde, Zin mumla konuşurken ona şöyle der:

 

''Benim gönlümden başıma vuran alevler

En şiddetli rüzgâra bile hükmederler.''

Kaynak:M.Emin Bozarslan  Mem û Zin

Yorum Ekle