Van Gölü birçok yönüyle keşfedilmeyi bekliyor!
Tarihi 600 bin yıla dayanan ve Türkiye’nin en büyük, dünyanın ise üçüncü büyük gölü olan Van Gölü, sırları ile birlikte keşfedilmeyi bekliyor. Kentin uzun yıllardır sırtı dönük yaşadığı ve her anlamda yeterince faydalanamadığı Van Gölü, turistik olarak fırsata dönüştürülmesinin yanında şu sıralar da dipteki mikrobiyalitleri, tarihi eserleri, batık gemileri ile su altı dalışın merkezi olmak için ilgi bekliyor.
Uzun yılar boyunca büyük uygarlıklara başkentlik yapmış olan Van’da önemli izlere rastlamak mümkün. Dünyanın en büyük sodalı, Türkiye'nin de en büyük gölü olma özelliğini taşıyan Van Gölü'nde bilim insanları yıllardır araştırmalarını sürdürüyor. Özellikle sualtı dalgıçlarla yapılan araştırmalarda birçok uygarlığa ait önemli izlere rastlandı. Bilim insanları Van Gölünün özellikle sualtı dalış turizmine kazandırılması gerektiğine dikkat çekiyor. Urartular dönemine ait olduğu tahmin edilen yaklaşık 3 bin yıllık kale, Rusların 1914 tarihinde Van’ın işgaliyle birlikte yapımına başladığı 3 gemiden biri olan ve Van Gölü’nde yük ve yolcu amaçlı kullanılan batık şilep ve dünyanın en büyük mikrobiyalitleri sualtı dalış turizmine açılmayı bekliyor. Bir dönem Van Gölü Canavarı efsanesi nedeniyle dünyanın en önemli dalgıçlarının ve kaşiflerinin gelip incelemeler yaptığı Van Gölü uzun yıllardır gerek barındırdığı kıymetli madenleri gerekse içindeki keşfedilmeye açık batıklarla dalışların yeni merkezi olarak dikkat çekiyor. Türkiye’nin doğal ve kültürel kaynaklar bakımından zenginliği ve bu zenginliklerin turizme amaçlı kullanımından elde edilebilecek kazanımlar dikkate alındığında, su altı dalış turizminin Türkiye turizmi açısından önemli bir nitelik taşıdığını ifade etmek mümkün. Türkiye’de su altı dalış turizminin gerçekleştirilebileceği birçok destinasyon olmakla birlikte su altı dalış turizmi ile ilgili bilimsel temellere dayalı bir gelişim süreci yaşanmadığı ve konu ile ilgili yürütülen bilimsel çalışmaların oldukça sınırlı olduğu görülmekte. Bu doğrultuda araştırmanın amacı, uluslararası açıdan önemli bir su altı dalış destinasyonu olarak kabul edilen Van Gölü, derinliklerinde büyük uygarlıklara ait sırları barındırıyor. Özellikle çeşitli uygarlıklara ve medeniyetlere başkentlik yapmış Van'da birçok uygarlığın izlerine rastlamak mümkün. Dünyanın en büyük sodalı, Türkiye'nin de en büyük gölü olma özelliğini taşıyan Van Gölü'nde bilim insanları araştırmalarını sürdürüyor. 600 bin yıl yaşında olan Van Gölü, uzun yıllar içinde kimi zaman alçaldı kimi zaman yükseldi. Suyun alçaldığı ve şu an göl tabanı olan bazı yerler binlerce yıl önce yerleşim yeri olarak kullanıldı.
DALGIÇLARIN İLGİSİ BÜYÜK
Van Gölü'ndeki bu değişim ise şu an içindeki sırları barındırıyor. Dünyanın en büyük mikrobiyalitlerinin tespit edildiği Van Gölü'nde, 2017 yılında Urartular dönemine ait 3 bin yıllık kale de tespit edildi. Büyük heyecan uyandıran bu görüntüler, dalış severlerin ilgisini uyandırdı.
VAN GÖLÜ'NDE GEÇMİŞ UYGARLIKLARIN İZLERİ VAR
Van'da yaşayan birçok uygarlığın, çok büyük olması nedeniyle 'Yukarı deniz' diye tabir ettiği Van Gölü'nün çok orijinal bir eko sistem olduğunu belirten araştırmacılar, “Van Gölü 600 bin yaşında ve bu süre içinde kimi zaman alçalıyor kimi zaman yükseliyor. Göl kapalı bir eko sistem. Yağışlarla gelen su, yaz aylarındaki buharlaşmayla beraber gölden uzaklaşıyor. Ve böylece gölün bir su bütçesi oluşuyor. 600 bin yıl boyunca göl değişim süreci yaşadı. Van Gölü'nün yükselip alçaldığı dönem içinde insanlar şu an göl tabanı olan yerlerde yerleşim yerleri kurup, burada yaşadılar. Van Gölü'nün altında geçmiş uygarlıklara ait birçok izler var ve turizme kazandırılmalı.” Diyor.
“VAN GÖLÜ'NÜN SIRLARINI ARAŞTIRIYORUZ”
Urartular dönemine ait olduğu tahmin edilen yaklaşık 3 bin yıllık kale, Su Altı Görüntü Yönetmeni Tahsin Ceylan tarafından görüntülendi. Bu görüntüler, bilim insanlarına da önemli bir yol haritası oluşturdu. Van Gölü'nde 10 yıldır çalışmalar yürüttüklerini ve gölün gizemlerini, sırlarını araştırdıklarını anlatan Van YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, Van Gölü'nün Adilcevaz açıklarında bulunan kalenin de geçmiş uygarlıkların göl seviyesi düşükken burada yapmış olduğu izlerden eserlerden birisi olduğunu söyledi.
VAN GÖLÜNÜN ATINDA YATAN TARİH
Akkuş, “2017 yılında Van Gölü'nde bulduğumuz gizemlerden birisi Adilcevaz'da yaşayan dalgıç Cumali Birol'un keşfettiği daha sonra da bizim sualtı görüntüleme cihazlarıyla beraber tespit etmiş olduğumuz Van Gölü'nün altındaki devasa kaledir. Bunu 2017 yılında duyurduk. Aradan geçen süre içerisinde yapmış olduğumuz dalışlara devam ettik. Bu bölge geçmişten bu yana çeşitli büyük uygarlıkların yerleştiği kurulduğu bölgeyi oluşturuyor. Çünkü adeta doğu ile batı arasında bir köprü konumunda. Birçok uygarlık burada büyük eserler bırakmışlar" dedi.
KALENİN KESİN TARİHİ ARAŞTIRILIYOR,
Kalenin kesin tarihini sualtı arkeologlarının yapacağı çalışmalarla belirleneceğini anlatan Akkuş, kalenin kimler tarafından kullanıldığı ne amaçla yapıldığının da detaylı bir şekilde araştırıldığını söyledi. Akkuş, “Ama şu anda var olan bir gerçek, Van Gölü'nün altında 3-4 kilometrelik bir alana yayılmış surlarıyla, burçlarıyla, figürlerle, odalarıyla beraber devasa bir kale bulunduğudur. Bu kaleyi buradaki eko turizme kazandırmamız lazım. Tabi öncelikle korumamız, daha sonra da buraya dalgıçları çekmemiz lazım. Çünkü koruyamadığımız her bir eseri kaybetmeye mahkumuz. Türkiye'de dalış sporu ile ilgilenenlere de sesleniyorum. Van Gölü, sırlarla, mucizelerle dolu. Bu sırları keşfetmek istiyorsanız yaz aylarında hepinizi Van Gölü'ne bekliyoruz" diye konuştu.
RUSLARA AİT BATIK GEMİ İLGİ ODAĞI OLDU
Van Gölü’nde 3 yıl önce keşfedilen Rus yapımı batık yük gemisi su altı kameralarıyla görüntülendi. Görüntülenen batık tekne yıllar geçmesine rağmen tarihin izleri silinmemiş. Dünyanın en büyük sodalı ve Türkiye’nin en büyük gölü olan 600 bin yıllık geçmişe sahip Van Gölü’nün sırları ortaya çıkarılıyor. Van Gölü’nde daha önce batık Rus yapımı yük gemisinin yanı sıra su altı şehri ve dünyanın en büyük mikrobiyalitlerinin keşfedilmesi büyük heyecan oluşturmuştu.
RUSLARA AİT ŞİLEP GÖRÜNTÜLENDİ
Rusların 1914 tarihinde Van’ın işgaliyle birlikte yapımına başladığı 3 gemiden biri olan ve Van Gölü’nde yük ve yolcu amaçlı kullanılan şilep (yük gemisi), koyun taşıdığı sırada 1958 yılında batmıştı. Reşadiye açıklarında batan yük gemisi, 3 yıl önce keşfedildi. Daha önce sadece dış dokusu görüntülenen geminin bu kez içi de görüntülendi. Dalış eğitmeni Ecz. Serkan Ök’ün rehberliğinde 8 dalgıç ekibi, ilk kez içini görüntülediği tarihi batık geminin Van Gölü’nün sodalı suyundan dolayı tahrip olmadan günümüze kadar geldiğini gözlemledi. 40 metre uzunlukta ve 6 metre genişliğinde olan batık geminin, kaptan köşkü ve ahşap donanımının çürümeden ilk günkü gibi olması ise gözlerden kaçmadı.
DUYGULANDIRAN DALIŞ
Yaptıkları çalışmalara dair açıklama yapan dalış eğitmeni ve rehberi Ecz. Serkan Ök, 3 yıl önce Tahsin Ceylan tarafından görüntülenerek keşfini yaptıkları Rus yapımı Akdamar şilebinin bu kez iç kamaralarını görüntülemek için bir dalış gerçekleştirdiklerini belirtti. Dalış ekibiyle önce dış, daha sonra iç kamaralarını incelediklerini ifade eden Ök, “İç kamarada oksijen tüpü, kaptan kamarasında yer alan kaptanların ayakkabılarına kadar görüntüledik. Bizim için çok gizemliydi. Çok duygulandığımız bir dalış oldu” dedi.
“HER DALIŞIMIZDA AYRI KEŞİFLER YAPIYORUZ”
Van Gölü’ne her daldıklarında yeni keşifler yaptıklarını dile getiren Ök, “600 bin yıl yaşında olduğu belirtilen Van Gölü’ndeki bu batık tarihi bir batıktır. Van Gölü’nün bunun gibi birçok şeyi barındırdığına inanıyoruz. Gölde batık şehirler, gemiler ve dünyanın en büyük mikrobiyalitleri var. Ekibimizle her dalışımızda ayrı keşifler yapıyoruz” diye konuştu.
“VAN GÖLÜ’NÜN SODALI SUYUNUN KORUYUCU ÖZELLİĞİ VAR”
Van Gölü’nün sırlarını ortaya çıkarmaya ve dalış etkinliklerine devam edeceklerine dikkat çeken Ök, “Gemi 1958 yılında hayvan taşıdığı sırada batıyor. Bu gemi ihtilal dönemi sonrası geçişinde bir dönem yolcu taşıyormuş. İhtilalde cephane taşımacılığında da kullanılıyor. Battığı sıra sol tarafından yara alıyor ve 60 koyun burada telef oluyor. Herhangi bir insan ölümü yaşanmadı. Ölüm olmaması nedeniyle keyifli bir dalış yaptık. O günün tekne personelinin kalıntılarını, yaşadığı odaları gördüğümüzde duygusal anlar yaşadık. Van Gölü’nün sodalı suyunun koruyucu bir özelliği var. Geminin iç kısmı ve kaptan kamarası ahşaptı. Ahşap donanımlar karada olsaydı şu ana kadar çoktan çürümüştü. Gölün koruyucu özelliğinden dolayı iç kamaraları, dümeni de dahil ilk günkü gibi duruyor.” İfadelerini kullandı.
DÜNYANIN EN BÜYÜK MİKROBİYALİTLERİ VAN GÖLÜ'NDE GÖRÜNTÜLENDİ
Van'da bulunan dalış eğitmenleri ve dalgıçlar, Van Gölü'nde biri 50 bin yaşında diğeri ise yaklaşık 70 bin yıllık olduğu tahmin edilen, dünyanın en büyük mikrobiyalitlerini tespit etti. Sualtı Görüntüleme Yönetmeni Tahsin Ceylan tarafından görüntülenen mikrobiyalitler 23,4 metre boyunda. Dalış Eğitmeni Serkan Ök, bunun Van'da dalış turizmine büyük katkı sunacağını belirterek, "Şu ana kadar bizim yaptığımız çalışmalarda en büyük mikrobiyalit 18 metre civarındaydı ve 50 bin yaşında olduğunu tahmin ediyoruz. Dünyanın en büyük mikrobiyalitlerini barındıran Van Gölü içerisinde, 23.4 metre boyunda yine en büyük mikrobiyaliti bulmuş olduk. Bu çok heyecan verici bir şey" dedi.
3 BİN YILLIK MİKROBİYALİTLER
Dünyanın en büyük sodalı gölü, 3 bin 712 kilometrekarelik yüzey alanıyla da Türkiye'nin en büyük gölü olma özelliği taşıyan Van Gölü'nde her geçen gün bilim insanlarını heyecanlandıran ve yeni araştırmalara sevk eden keşifler yapılıyor. Bir süre önce 18 metre civarında ve 50 bin yaşında olduğunu tahmin edilen dünyanın en büyük mikrobiyalitinin tespit edildiği Van Gölü'nde yeni bir rekora ve keşfe imza atıldı. Sualtı Görüntü Yönetmeni Tahsin Ceylan ve Dalış Eğitmeni Serkan Ök tarafından son günlerde yapılan dalışlarda 23.4 metre boyunda 68-70 bin yaşında olduğu tahmin edilen yeni bir mikrobiyalit tespit edilerek görüntülendi.
“DÜNYANIN EN BÜYÜK MİKROBİYALİTİNİ GÖRÜNTÜLEDİK”
Mikrobiyaliti görüntüleyen Sualtı Görüntü Yönetmeni Tahsin Ceylan, bunun heyecan verici olduğunu söyledi. Van Gölü'nün sırlarını aralamaya devam edeceklerini belirten Ceylan, "Van Gölü ile ilgili hikayem Van Gölü canavarını aramakla başladı. Daha sonra Van Gölü ile ilgili birçok çalışma yaptık. Van Gölü'nün sırları konulu bir kitap çıkardık. Van Gölü'nde sadece bir dalış okulu var. Bu konuya üzüldüğümüzü belirtmek isteriz çünkü Avrupa'da küçücük yerlerde göllerin kıyılarında bile birçok dalış okulu var. Koca Van Gölü'nde sadece bir dalış okulu var. Bizler de buradaki ekiple birlikte dünyanın en büyük mikrobiyalitini görüntüledik. Mikrobiyalitin kendisi bile tek başına bir eko sistem, yaşayan bir organizma. Dallanmış budaklanmış ve yüzeye yakın bir noktaya gelmiş" dedi.
YÜZEYDEN GÖRÜLDÜ
Yeni keşfettikleri mikrobiyalitin yüzeye yakınlığının bir metre olduğunu belirten dalış eğitmeni Serkan Ök, mikrobiyalitin büyüklüğünün heyecan verici olduğunu ve bu mikrobiyalitlerin Moskova’daki yapıları andırdığını söyledi. Ök, "Van Gölü 1650 metre yükseklikte bir irtifa dalış noktası. Biz burada dalış okulumuzu açtıktan sonra farklı bölgelerde dalışlar yaparak dalış noktaları belirlemeye çalışıyoruz. Yine yakın çevremizden aldığımız duyumla yüzeyden görülebilen bir mikrobiyalite gittik. Hazırlıklarımızı tamamlayıp dalış yaptık. Şu ana kadar bizim Van Gölü'nde yaptığımız çalışmalarda en büyük mikrobiyalit 18 metre civarındaydı ve 50 bin yaşında olduğunu tahmin ediyoruz. Bunun ise en derin noktası 24,5 metre ve yüzeye olan seviyesi 1 metre. Yani yaklaşık 23,4 metre boyunda bir mikrobiyalit. Dolayısıyla dünyanın en büyük mikrobiyalitlerini barındıran Van Gölü içerisinde de yine en büyük mikrobiyaliti bulmuş olduk. Bu çok heyecan verici bir şey. Ve tahminimize göre 68-70 bin yaşında. Mikrobiyalitin büyüklüğü heyecan verici. Yapısı Moskova’daki yapıları andırıyor. İnanılmaz güzel bir oluşumu var. Ekip olarak çok mutluyuz. Dünyaya bir katkı sağladığımıza inanıyorum. Van Gölü'nde dünyanın en büyük mikrobiyalitleri var. Sadece bunu görmek için bile çoğu insan buraya gelecektir" diye konuştu
“'DÜNYADAKİ BÜTÜN DALGIÇLARIN İLGİSİNİ ÇEKECEK BİR YER'”
Su altı fotoğrafçısı Mehtap Akbaş Çiftçi ise son yıllarda Van'da çok fazla dalış gerçekleştirdiklerini bunların hepsinin görüntüleme amaçlı olduğunu belirterek şunları söyledi: "Mikrobiyalitler dünyanın enlerinden bir tanesi ama onun haricinde Van'ın su altı turizmine katkı sunacak arkeolojik açıdan da çokça eserler var. Batıklar, kaleler, Selçuklu döneminde kalma mezar anıtlar var. Dolayısıyla bu anlamda sadece Türk dalgıçların değil dünyadaki bütün dalgıçların ilgilisini çekecek bir yer.”
MİKROBİYALİT
Mikrobiyalitler gölün altından çatlaklardan çıkan kalsiyum ve zengin suların etrafında ve siyano bakterilerin valtlerin toplanmasıyla oluşmaya başlıyor. Göl karbonatlar yönünden zengin, sudan da kalsiyum çıkıyor. Kalsiyum karbonat çıktığında kireç taşı ve kalkerler oluşmaya başlıyor, silikatlar oluşmaya başlıyor ve katman katman yukarıya doğru büyüyor.