Çözümün değil, şiddet politikasının parçası durumuna gelen ve bundan rahatsızlık duymadıkları her hallerinden belli olan AKP, BDP'yi minimelize etmeyi istiyor. Kürt sorununu kolektif haklardan soyutlayarak asgari bireysel haklar temelinde eritmek istiyor.
Öyle bir süreçte yaşıyoruz ki, kimin kime ne yapmak istediği belli değil. Bilinen bir şey var o da Türkiye'de toplum değişiyor ama sistem değişmiyor. AKP hükümeti demokratik karakterde değildir. Kürt sorununu çözme gibi bir politika da yoktur. Ancak karşısında direnen bir Kürt halkı vardır. Bu direnme gücünü etkisizleştirmek için tüm politik araçları kullanmaktadır. Zorla tasfiye politikalarına yönelmiştir.
Açılım ve sonrası politikalarda bu süreci dejenere ederek yozlaştırdı. Ciddiyetten uzak ve basit eğilimler çizerek olası bir çözümün önüne geçti. Esas itibariyle Kürtlerin muhalefetiyle enternasyonal dayanışma içerisinde olan Türk demokrat aydın insan hakları ve barış aktivitelerine bir gözdağı vermek ve bir tecrit yaratmak istiyor.
Kürt muhalefetiyle dayanışma içerisinde olan Türk demokrat kesimi arasında bir ötekileştirme yaratmak istiyor. Kürt meselesini bu tür operasyonlarla hedefe ulaşmak istiyorlar. Yıllardır tarihsel kesit olarak baktığımızda bütün operasyonların halkların özgürlük mücadelesini asla engelleyemeyeceği bu mücadelenin mutlaka suyun kendi yolunda olması gibi kendi yolunda süreceğidir. Bu tür operasyonların da aslında bir çıkmazın, bir iflasın eşiğinde olduğunu kanıtlayan operasyonlardır. Bu operasyonların bir nedeni de bir anayasa süreci vardır diyerek ortaya haksız bir anayasa yapmak olacaktır. Dün anayasa vatandaşlık bağıyla bağlı bir iman Türk'tü. Bugün dindar bir nesil yetiştirilmeye çalışılıyor. Dün milliyetçi bir gençlik yetiştiriliyordu. Bugün dindar bir nesil yetiştirme dayatmasıyla karşı karşıyayız.
Dün gencecik çocuklarımız okullardan alınıp Ankara'ya Anıtkabir'e götürülüyordu. Bugün de çocuklarımız Kâbe'ye Umre'ye götürülüyorlar. Türkiye şimdi tam da böyle bir gerçeği yaşıyor.
Başbakan dindar nesiller yetiştireceğiz diyor. Bu sözün neresinden başlasam bilmiyorum. Öncelikle şunu söylemem gerekiyor. Bu dindar nesiller AKP gibi olacaksa olmaz olsun.
AKP hükümeti bir yandan çocuk düşmanlığı yaparak BDP'li Belediyeler tarafından yoksul ve ihtiyaç sahibi Ailelerin çocuklarının eğitimine yardımcı olmak amacıyla oluşturduğu eğitim evlerine yönelik baskıları arttırdı. 300'e yakın öğrencisi olan, sınavlara hazırlanan Doğubayazıt'ta bulunan Orhan Doğan eğitime destek evi haksız ve geçersiz bir şekilde sadece siyasi olan bir kararla kapatıldı.
Demokratik laik bir devletin görevi dindar nesiller yetiştirmek değil. İnsan haklarına ve hukuka saygılı nesilleryetiştirmektir.
AKP hangi dine göre dindar nesiller yetiştirecek. Dindar nesiller yetiştirmek devletin altından kalkabileceği bir şey değildir. Vatandaşlar çocuklarını kendi dinine inancına göre yetiştirebilir. Ama bu devletin hele hele AKP hükümetinin üstüne vazife değildir. AKP yapsa yapsa Fetullahçı-ırkçı nesiller yetiştirebilir. Bunu AKP de bizim kadar bilir ama amacı suni- Müslüman milliyetçi tabana mavi boncuk dağıtmaktır. Kürt katliamını dini tütsülerle örtmektir. AKP'nin gerçek karakterini görmek için alim olmaya uygun süreyi beklemeye gerek yoktur. AKP'nin kayıtta görünen rengi Türkçü faşizm yeşil rengiydi. AKP'nin dindarlığı da diyanet işleri başkanlığının (DİB)hazırladığı devlet dini katkılı Cuma hutbeleri dinlemek ilen demokrasi kılıfıyla tekçiliği güncellemekten ibarettir. Zira bunlar için din bir tablet dindarlıkta toplumu tabletle yönetmektir.