Geçen sezon Fenerbahçe'nin Avrupa'daki uzun soluklu yürüyüşündeki temel görüntü, Aykut Kocaman'ın, ekibine geçmişin İtalyan takımları türünden bir karakter vermesiydi (hatta Lazio eşleşmesinde kimin daha 'İtalyan' olduğunu da görmüştük). Yani Sarı-Lacivertliler zor gol yiyor, serideki bir maçı genellikle berabere bitiriyor ve diğer randevuda asıl olarak sonuç alıp yoluna devam ediyordu (hoş, bu takım kimliğini Lucescu'nun üslubuna benzetenler de vardı ama fark etmez, Rumen hocanın da bu mantaliteyi İtalya deneyimlerinde kazandığı muhakkaktı).
Peki bu takımı, bir başka deyişle Kocaman'ın mirasını devralan Ersun Yanal, Arsenal karşısında iki maçlık seride neler yapabilir, turu geçmek adına ne türden hamlelere soyunabilir?Rakip Arsenal olunca işin rengi değişiyor tabii. Çünkü İngiliz ekibi son derece hızlı oynayan, dinamik bir yapıya ve genç isimlerle donatılmış bir kadroya sahip. Sarı-Lacivertlileri geçen sezon var eden şey oyunu yavaşlatmak, soğutmak, sabırlı olmak ve rakibin gardını düşürebildiği kadar düşürebilmekti. Yanal ise Kocaman'ın aksine nispeten hızlı ve tempolu bir futbolun temsilcisi olarak göze çarpıyor. Geçmişte çalıştırdığı takımlara göz atıldığında çabuk kontraya çıkan, dönüşte kaptırılan toplarda çoğu 'Yugoslav faulü' karakterli hamlelerle rakibi durduran, genelde seyredilmesi zevkli oyun anlayışına sahip ekipler görüyorduk (somut örnek vermek gerekirse, Milli Takım serüvenindeki en güzel maç da Danimarka'yla deplasmanda 1-1 berabere kaldığımız mücadeleydi). Yanal'ın işte bu tempolu üslubu, Arsenal gibi bu işi kendinden iyi yapan bir takım karşısında handikapa dönüşebilir. Çünkü İngiliz ekibinin istediği, açık, tempolu, kendi mantalitesine yakın ama bu işi kendisi kadar iyi yapamayan bir rakiptir. Çünkü böylesi bir denge oyununda usta ayakları, sistemi özümsemiş ve montajını tamamlamış vidalarıyla avantajlı olacağı aşikârdır. Ayrıca Yanal'ın açık ve tempolu futbolunun, sezon başı oturmamış bir Fenerbahçe örneğinde, Salzburg karşısında bile sorun yarattığını; Sarı-Lacivertlilerin yetenekli ama onun ötesinde tecrübeli ayakları ve kaleci Volkan'ın 'Çok özel' performansıyla turu geçtiğini gözledik.
Peki Kocaman'ın üslubuyla Arsenal engeli aşılabilir miydi? Aslına bakılırsa Fenerbahçe, İngiliz ekibi türünden bir rakiple geçen sezon karşılaşmadı, dolayısıyla böylesi bir testi de yaşamadık. Ama en azından strateji açısından Kocaman'ın üslubu 'güzel oyun' adına değil ama 'sonuç' adına daha akılcı görünüyor. Öyle ya da böyle, Fenerbahçe bu turu geçebilir. Çünkü nihayetinde kadrosundaEmre, Meireles, Kuyt, Yobo gibi Premier Lig deneyimi yaşamış, Webo gibi La Liga'da boy göstermiş, Bruno Alves gibi de Porto formasıyla çok sayıda üst düzey maç oynamış isimler var.Sow ve Emenike'nin koyacağı katkılar da hesaba katılmalı.
BAYERN'İ EVİNDE YENMİŞTİ
Arsenal'ın son görüntüsüne ise Emirates Cup'ta tanık olduk. İlk maçta Napoli farka gidebilecekken 2-0'da durdu ve nihayetinde Wenger'in öğrencileri 2-2'yi yakaladı. Galatasaray maçı ise bize doğru okumalar sunacak bir randevu değildi çünkü ortada 'Drogba faktörü' vardı ve Fildişilinin sıradışı performansı bütün bu okumaları ve mantıki yaklaşımları tersyüz edecek bir yapı barındırıyor.
Wenger'in ekibini asıl tehlikeli bir kimliğe büründüren unsur ise Premier Lig'de uzun süredir zirve yarışının uzağına düşmesi ve taraftara 'teselli ikramiyesi' kabilinde sadece Şampiyonlar Ligi heyecanını sunabilmesi. Bu açıdan 'Gunners', Devler Ligi biletini çok çok önemsiyor. Ayrıca geçen sezonki maceralarına, 'Şampiyon' Bayern son vermişti. Ama şu notu da düşmek lazım: Geçen sezon almadık kupa bırakmayan Heynckes'in öğrencileri, Devler Ligi'ndeki serüveninde evleri Allianz Arena'daki tek yenilgiyi (0-2) Arsenal'den almışlardı.
Not: Spor basınımızın çok sevdiği bir klişeyi bu eşleşmede kullansak nasıl bir manzara ortaya çıkardı, bakalım: Arsenal'in bilgileri Dos Santos'tan... Kuyt, Arsenal için Van Persie'yi aradı. Ama galiba en güzeli şu olurdu: Sabri, Arsenal'in son durumunu Volkan'a anlattı!..