Tekin Fıraz KESKİN
Dünya giderek modernleşirken buna bağlı olarak toplumlar giderek de değişimler yaşar. Toplumlar ilk oluştuğu andan itibaren, yani yerleşik olarak topluluk haline ilk geldiği zamandan itibaren özgün nitelikler taşır kendine. Giderek bir değişim içinde olur, giderek bir değişimin asimilasyonu içerisinde ve onun yönünde olur. Ve tüm bu değişimler modern anlama gelen bir yön ve kendine kattığı bir özgünlük yanı sıra kendinden verdiği özgün kaybedişin tarafında giderek günümüze değin var olmuştur.
Amerikalılar kot pantolondaki taşlama yırtmaçlığı, New York'un ücra köşelerinde zencilerin paslanmış ve yırtılmış olan elbiselerinden moda alarak günümüzde moda olan taşlanmış kota pantolonları giymekte ve modern halde toplumda en çok tüketilen, ilgi gören modalar olmaktadır. Modanın çıkış yönüne baktığımızda yadırgayıcı bir yön bulamayız elbet; ama söz konusu moda da en çok modern olan olunca toplumda önemli bir konu haline gelmesi gerek diye düşünüyorum. Bizim parasızlıktan kesemediğimiz sakalımız serseriye moda olmuş (Yılmaz Güney) bu söz elbette günümüzü iyi bir tarif edici konu olan modanın bir anlatıcısı olmuştur. Toplumlar kendi geleceğini kendi tayin eden bir birliktelik oldukları için, kendi kendini yönetme halini de gerçekleştiren cemaattir. Ama kendini dışa teslimiyetçi bir yönetme şekli ile değiştiren bir şekildir aslında toplumlar, yani Büyük Güç dediğimiz emperyal devletler, her şeyin elinde bulunduran güçler toplumu kendine göre değiştirmektedir. Katı olan her şey buharlaşıyor, kutsal olan her şey dünyevileşiyor ve en sonunda insanlar yaşamın gerçek koşullarıyla ve diğer insanlarla ilişkileriyle yüzleşmeye zorlanıyor. Modern burjuva toplumu, böylesine kudretli üretim ve mübadele araçlarının bir araya getirmiş olan bu toplum, yer altı güçlerini kontrol edemez bir büyücüye benziyor( Karl Marx) buna baktığımız zaman Marx'ın sözleri birçok şeyi günümüzde olan şekli ile doğrulamaktadır. Yer altı güçleri, modern tarifi ile Büyük Güç dediğimiz devletler bunu kendine uyarlayarak çok iyi şekilde sürdürebilmektedirler.
Günümüz Türkiye bakarsak; Neden ülkenin doğu tarafı fabrikasız ve orda yaşayan toplumlar işsiz? Sorusu aslında çok basit şekilde anlatıyor nedenini ve kendi gücünü ülkeyi geliştirmek acısından o toplumları bertaraf edilebiliyor. O zaman bu ülkenin gelişmesi için Doğu out duruma gelebiliyor. Ama gelişmek isterken nemalandığın bir tarafını alabiliyorsun modası ile. Moda; bazen orada giyinen bir puşiden çıkarken bazen de bir büyük şehrin çöpçüsünden doğabiliyorken sen de batıdan gelişebiliyorsun ve ülken gelişebiliyor. Sanatçılar bir zamanlar puşi takana Terörist, yırtmaçlı giyinene fakir dedikleri gibi, şimdi de puşi takana ve yırtmaçlı giyinene de ENTEL diyebiliyor. Evet işte acizane durum da bu olsa gerek; Türkiye doğudaki denizden kum alıp batıdaki denize kum verdiği sürece de bu toplum gelişmeyen bir toplum olarak yansıyacaktır. Böyle bir toplumun oluş süreci kendini ve özgünlüğünü gösterebiliyor. O zaman bir yanın modern olsa ne yarar. Kendi özgün halinden kayıp olabiliyor ve kendi modanın sinemasını yapmanın gelişmişlik olmayacağını anlaması acısından gösterebileceği bir eşitlik olması gerekir.Emperyal güçlere teslim, özgünlükten yoksun bir toplum yaratmak toplumun ilk oluşum sürecinden beri her zaman var olmuştur. Toplumlar bu yolla gelişmişlik düzeylerini feik halde yaratabiliyorlar ve asimilasyon olabilmektedir.Her zaman bir özgün toplum yaratmak adına, gelişen bilinçli gençlik ,egemen güçlere boyun eğmeyen bizlere bir nefes alabilme penceresi açmak umudu ile.