Akşam Gazetesi Yazarı Tuğçe Tatari'nin Tek Suçu Kadın Olmak köşe yazısı
Melek Karaaslan'ın trajik hayat hikayesi ve hazin sonundan haberdar olmadıysanız eğer hemen bir özet geçelim.
Melek, Ağrı'nın Hamur ilçesinde yaşıyordu.
Yaşamını dayak yiyerek geçiriyordu. Sekiz sene önce yani henüz 16 yaşına yeni girmişken yan köyde çobanlık yapan Ferdi'ye 'vermişlerdi' onu.
Ferdi ailesiyle yaşıyordu.
Ve kendisi de dahil olmak üzere ailenin tekmili birden 'dayakçıydı'.
Sadece dayak atmakla yetinmiyor, eziyet ve işkence metodlarını da Melek üzerinde deniyorlardı.
Yine dayak yediği günlerden birinde evden dışarıya atıldı. Onun alışık olduğu bir muameleydi ancak bu sefer tek bir fark vardı. Melek ilk çocuğuna hamileydi. O gece evin kapısında tek başına doğurduğu çocuk kollarında öldü. Melek bir daha hiç eskisi gibi sağlıklı olamadı.
Bedeni ve ruhu o gece ağır hasar almıştı.
Ama bu durum Ferdi ve ailesinde bir değişikliğe neden olmadı. Hatta 'yarı deli' Melek daha sık dayak yer olmuştu.
Üzerinden pek zaman geçmeden art arda iki çocuk daha 'yaptırttılar' Melek'e..
Dayaklar da hız kesmeden devam etti.
Bulduğu her fırsatta yan köye, baba evine kaçtı Melek. Annesi gözyaşlarıyla bastı yaralı yavrusunu bağrına. Bir-iki gün kaldıktan sonra köyün büyüklerinin babayı 'uyarması' sonucu Melek 'namustur' gerekçesiyle dayakçılarına teslim edildi.
Bu hayat aynı hız ve acımasızlıkla sekiz yıl devam etti.
Birkaç aydır kızından haber alamayan aile meraklandı Melek'in ağabeyi Reis damadın evine gönderildi.
Reis evde kardeşini bulamadı, kayınvalide 'düğüne gitti' dedi. Oysa Reis'in sezgileri başkaydı. Tuvalete girmek istedi, kapıyı açtığında gördüğü manzara içler acısıydı.
Melek bir deri bir kemik kalmış, baygın yerde yatıyordu. Üstelik vücüdunda yaralar vardı, kurtlanmış yaralar.
Günlerdir kendi dışkısının üzerinde yattığı için kurtlanmıştı yaraları.
Kayınpederi pişkindi önce 'siz verdiğinizde bu kız böyleydi' deyiverdi, tuvalet konusu sorulunca da 'altına yapıyordu, napalım yani?' cevabını verdi..
Melek'i hemen hastaneye kaldırdılar. Sadece 1 hafta yaşadı.. Gencecik yaşında uçtu gitti. Gerçi kalsaydı daha mı iyi di?
Peki Melek'in suçu neydi?
Melek'in tek suçu Türkiye'de kadın olmaktı!
TER KOKUYORSUN!
Kaç kişi çıkıp da 'hayatımda hiç ter kokan arkadaşım olmadı' diyebilir.
Benim oldu ve hiçbir zaman 'ter kokuyorsun' diyemedim.
Kimi zaman kokunun şiddeti kırdı geçirdi ama yine de ses edemedim.
Arkadaşımı küçük düşürmek istemedim.
Ancak vicdanım da hiç rahat etmedi. Sosyal ortamda arkasından söylenen sözleri tahmin edip, özel hayatındaki başarısızlığı aklıma getirdikçe utandım kendimden 'ne biçim arkadaşsın sen' diye söylendim durdum.
Ama yine de sesimi çıkartamadım işte.
Durumdan haberdar olan diğer bir arkadaşımla 'adrese imzasız mektup' aşamasına gelmiştik ki, ondan geçen sabah 'çözümü buldum' başlıklı bir mail aldım.
Girdim baktım ve yüzümde güller açtı.
Bu bir internet sitesi hizmeti. Ter kokan arkadaşlarınıza adınızı saklı tutarak mail gönderiyor. Tek yapmanız gereken arkadaşınızın mail adresini vermek. Ayrıca mail gönderilen kişiye ter kokusundan kurtulmanın yolları da öneriliyor. Sizin de kırmaktan çekindiğiniz birileri varsa tavsiye ederim; terkokuyorsun.com
SESSİZ KALMAYIN
Gözaltında tecavüz tartışılıyor. Melek'in dramıyla alt alta gelince kadının ülkemizdeki durumu daha da netleşiyor.
Kadın; dövülen, delirtilen, tecavüz edilen, atılan, öldürülen, tüm hastalıklı arzuların üzerinde tatmin edildiği bir varlık.
İnsan değil, hayvan değil sadece bir varlık.
Karakolda, evde, okulda, işte her yerde kadının canı sıkılıyor.
Şanslıysa, parası varsa, dişli bir tipse oh ne ala; bu hayatı orta çaplı sıkıntılar, ezilmeler, haksızlıklar ve tacizlerle tamamlar ama garibansa hiç şansı yok.
Devlete sığınsa sonu belli.
Polise, komşuya, gazeteciye güveni yok.
Örnekleri görmüş bugüne kadar!
Tecavüze uğrasa 'kuyruk sallamadan olmaz', dayak yese 'ama senin de dilin çok uzun', evden atılsa 'hanımlığını bilseydin'..
Özetle Türkiye'de kadın da, adam da kadının düşmanı.
Hastalanmışız bir şekilde, kadına karşı fena düşmanlaşmışız. Bitmiyor derdimiz. Düzüyoruz, gebertiyoruz, parçalıyoruz ama bitiremiyoruz o büyük hıncı!
Çok hastayız..
Ama aramızda hastalıktan kendini sıyırmış olanlar da var.
Tecavüze uğradığınızda sıkıntının sizde olmadığını bilecek olanlar, dayağa her koşulda itiraz edenler, kadın olmasına rağmen kadından nefret etmeyenler!.
O yüzden de tüm 'mağdur', tüm 'istismar' edilen kadınları ses çıkartmaya davet ediyorum.
Utanmayın, sıkılmayın günah sizin günahınız değil!
Siz ses çıkartın biz o ırz düşmanlarını deşifre edelim. Toplumu 'onlardan' elbirliği ile temizleyelim!