“Ölüler, ayrılıkçı ölüler. Türk mü acep Kürt müydüler?”
Üzerime taşlar dökülürken gözlerini tanıdım ölümün. Soğuk ve dayanılmaz ürkütücüydü yerin altından gelirken. Göz kapakları bir daha açılmadı beşikte yatan nazlı gülümün.
Acı nasıl anlatılır ki, kelimeler de toprak altında kalırken. İki elim başımda şuursuz düşünürken… Elif’im yanı başımda, yüreğim kandan atlara dönüşürken… Nasıl kurulur ki cümleler, taşlar bir bir dökülürken?.. Nasıl nefes alınır ki, Elif’im nefessiz kalırken?..
Kıyamet, provasını yapıyordu. Yer gök kasvetini kusuyordu. Toprak tir tir titriyordu. Bu büyüklük karşısında ayakta kalmak gerçekten zordu.
Yer sesini kesince birden duyuldu insanların sesi. Tozlar dağılınca dağıldı perdeler? Toprak bağdaş kurunca haykırdı yürekler:
-Annem, babam, kardeşim, dostlarım nerdeler?
Küçük bir çocuk yıkıntılar üstünde şuursuzca koşuyordu. Yaşlı bir ceset, gözyaşlarını siliyordu.
Kalkınca tüm perdeler, yardıma gelenler de göründü. Kıvıl kıvıl insanlar, hep bir duaya koşuyordu. Yüreğini eline alanlar enkazı kazıyordu. Zelzelenin kalbine insanlığı taşıyordu. Nefes alan her kalple birlikte yardımseverler şuursuzca coşuyordu.
Tırlar gördüm, dizi dizi; ardından yüklü kamyonlar. Türkiye’nin dört bir yanından gelen sıcak yüzlü çadırlar. Koliler gördüm, yığın yığın koliler… Türkiye’ye kalkan ellerde; dua ve binlerce şükürler!
Birinde ise şuursuzca bırakılmış taştan beyinler! Bunlar dedim yardım taşları mı?! Baktım ne kadar da küçük, taş beyinlerin yaşları!
Sordum taşlara ayıramadı ölüleri! Türk mü Kürt mü tanımadı birileri? Cesetler bile dile geldiler. Mini mini taş beyinlere tükürdüler!
Bu bir simge oldu ibret alana! Allah zeval vermesin geride kalana!
Cesetler bir bir çıkıyordu kıyama. Ölüler dedim, ayrılıkçı ölüler. Türk mü acep Kürt müydüler? Bir bir üzerime yürüdüler.
-Şu görünen Türk kafatası, dikkat edin, ihtimamla bakın!
-Şu kürdün burnu değil mi? Sakının!
-Ya şu eli ayıramadım?
- Kürdün eline daha çok benziyor. Baksanıza özgürlük işareti yapıyor!
-Çabuk içeri atın!
-İşte size asil bir Kürt gözü! Müzeye, en üste!..
-Beyler, bağırsakları çözemedik! Irkçılık Kurumuna gönderin. İnceletin! Soyunu sopunu bulun!
-Sakın ha, çıkan Türk cesetlerden kendinizi kollayın!
-Yeni çıkan Türk’ü sabuna yollayın!
-Şu ölü Kürdü de öldürün bölücülük yapmasın!
-Birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyulan bu günde öcüler ülkemizi kapmasın!
İki öğretmenin gördüm gözlerini. Gökyüzüne ölüm gibi bakıyordu. Biri Niğdeli diğeri Ercişli; cam kırıklarıyla oynuyordu.
Tâ uzaklara daldı gözlerim.
Kucağımda yatan minik kızımı özledim!