Sizlere bugün bir şarlatan ve şemsiye arasında geçen öyküyü anlatacağım.
Şarlatan şemsiyeye gelir,kendisini yağmur,dolu kar,fırtına, bora,toz dumandan sisli havada korumasını ister.
Şemsiye 'hay hay' der.Ancak Şarlatana koşul koyar.Koşulda her korumada Şemsiye sapının tadını kemikleri ve iliklerine kadar his etmesini ister.
Çıkar yolu olmayan Şarlatan Şemsiyenin isteğine okey der.
Yağmur yağar ve gittikçe şiddetlenir. Şarlatan hemen Şemsiyenin korumasına sığınır. Öylece Şemsiyenin sapını ilk defa tadar.
Şarlatan, yağmur dindiğinde şemsiye sapının tadının verdiği dürtü ile sağa, sola yalpa vurarak Şemsiyeden ayrılır.
Daha sonraları dolu,kar,fırtına,bora, toz,duman sisli havalarda şemsiyeye sığınır. Her sığınışında Şarlatan Şemsiyenin sapının tadını kemiklerinde ve iliklerinde his eder.
Yağmur diner. Dolu kar yağmaz olur. Bora,fırtına durur.Toz ve dumanlı hava yok olur.
Hava açılır güllük gülistanlık, güneşli bir hava oluşur.
Şarlatan artık Şemsiyeye gereksinim duymaz ve ona kafa tutar.
Kürtçede bir deyim vardır. Bazı kişiler kendisine paha vermek için'EZ ÇI MERİM'deyimini kullanırlar.
İşte Şarlatanda Şemsiyeye Kafa tutarken' bak ben ne erkeğim' der.
Şemsiye Şarlatana yanıt vererek' doğrudur sen benim sapımın tadını kemiklerinde ve iliklerinde his eden o biçim bir erkeksin' der.
Kıssadan bir hisse
M.zeki BAYCAN