Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi'nde gerçekleştirilen 'Arap Baharı ve Türkiye'ye Yansımaları' konferansında konuşan Prof. Dr. İhsan Süreyya SIRMA, İslam ülkelerinde yaşanan 'Bahar Bayramı'nın Türkiye'de bilinmeden ve anlaşılmadan konuşulduğunu belirtti.
Nezehat Çeçen Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen konferansa Rektör Prof. Dr. İrfan ASLAN, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet BİBER, Prof. Dr. İhsan Süreyya SIRMA, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Konferansın açılışında konuşan Rektör Prof. Dr. İrfan ASLAN, üniversite olarak çok çeşitli programlar yapıldığını ve bu etkinliklerin yapılmaya devam edileceğini belirtti. Prof. Dr. ASLAN, Üniversitemizde Türkiye'nin yetiştirmiş olduğu nadide ve güzide insanlar, çok değerli konferanslar verdi. Bunlardan bir tanesini de bugün dinleyeceğiz. Son dönemin gündeminde olan ve herkesin üzerinde tartıştığı bir konuyu bugün dinleyeceğiz. Bu konuyla ilgili bilgi edinmek hepimiz için daha iyi olacak diye düşünüyorum. Böylece bu konuda herkesin kafasında olan istifhamlar giderilmiş olacaktır dedi.
Arap Baharı ve Türkiye'ye Yansımaları konferansında konuşan Prof. Dr. İhsan Süreyya SIRMA, 'Bahar Bayramı' olarak nitelendirilen sürecin tüm dünyada konuşulduğunu ama Türkiye'de bilinmeden konuşulan bir konu olduğunu kaydetti.
Batı ülkelerindeki gazetelerin İslam coğrafyasındaki olaylara gazetelerinde hergün yer vermelerine karşın Türk basınında bu konuda bir şey bulmanın çok zor olduğunu ifade eden Prof. Dr. SIRMA, Türkiye'nin çevresindeki meselelerle ilgili yeterli bilgiye sahip olunamadığını söyledi. Tunusla birlikte başlayıp Mısır, Yemen, Libya ve son olarak Suriye ile devam eden Arap Baharı'nın gelişim sürecini anlatan Prof. Dr. SIRMA, şöyle devam etti:
Önce neden buraya gelindi. Önemli olan budur. Bugün Mısır, Tunus, Libya ve Suriye'de cereyan eden olaylar, önemli değil. Olayların neşet ettiği yer ve sebepler önemli. Kur-an'ı Kerim'deki Sad ayetini anlamaz isek İslam coğrafyasında ve dünyada cereyan eden hadiseleri bilemeyiz. Bu ayette Hz. Davut'a insanlar arasında hak ve adaletle hükmetmesi emrediliyor. Yani Allah, seçtiği peygamberle bile diyor ki 'adil olun, insanlar arasında tefrika yapmayın.' Hz.Muhammet (S.A.S) ve Dört Halife'den sonra devlet işlerinin istişareyle yapılmayıp, Emevilerle birlikte saltanat sisteminin kurulması İslam alemindeki sorunların da temelini oluşturdu. Eğer bunu anlamazsak Mısır'da hatta Türkiye'de cereyan eden hadiseleri anlayamayız. Bu yönetim tarzı, Emevi'de, Abbasi'de ve ve Osmanlı'da da aynı şekilde devam etti. 19'uncu yüzyıla kadar gelindiğinde ise Osmanlı devleti hariç, tüm Müslüman toprakları batılılar tarafından sömürge haline getirildi. Böyle olunca Müslüman düşünürler emperyalizmden kurtulmanın yollarını aramaya başladı. Ama İslam dünyası düşünürleri çalışırken Batı dünyası sömürgeleri de 'B' planını hazırlıyorlardı. Şu an Arap Baharı diye sunulan olaylardan bazılarında batılıların alternatif planlarını görmek mümkün. Bugün İslam dünyası sömürge halinde. Eğer haktan yana olursak, bütün insanları aynı hak sahibi kabul edersek bu zulüm ortadan kalkar. Dünyada iki milyar Müslüman var. Ama hepsi birbinin düşmanı. Niye? Batı oyununu güzel oynuyor da onun için. Müslümanlar birbirinin hak ve hukukuna riayet ederse, İslam alemine güzel günler gelecektir.
Konferans, Prof. Dr. BİBER'in Prof. Dr. SIRMA'ya plaket takdimi ile sona erdi.