SON DAKİKA

Palalı tatilde, bayrak satıcısı cezaevinde!

Gezi eylemleri sonrasındaki onca afili komplo teorisinden sonra bayrak satıcısının başına gelen adaletsizliği nasıl açıklayacağız? 16 Temmuz, 2013 05:05 Güncelleme: 16 Temmuz, 2013 05:05 Palalı tatilde, bayrak satıcısı cezaevinde!

Gönül ister ki şu yaz aylarında Kenan Doğulu'nun denize girerken çekilen fotoğraflarına bakıp bunca yıldır bizlerden gizlediği göbeği üzerine geyik çevirelim. Biz orta yaşa merdiven dayayan erkeklerin 'göbeğini içine çekme' sanatı ve gayreti üzerine şöyle hakara makara bir yazı yazalım. Ya da ne bileyim mesela Başbakan Erdoğan'ın makam arabasında 10 dakika konuştuğu kadının esrarı üzerine bir iki komplo teorisi üretelim. Şafak Pavey'in neden CHP İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adayı olması gerektiği üzerine 10 maddeyi alt alta sıralayalım. Olmadı şu güzelim yaz aylarında Gümüşlük'te yapılan denizdeki yaratıcı 'direnipduru' eylemi üzerine kalem oynatalım. Gümüşlük'te yürüyüp balıkçı restoranlarındaki müşterilerin alkışladığı minimal gezi direnişini dilimize dolayalım. Olmadı ünlü çiftlerin aniden boşanmaları üzerine anlatılan onlarca dedikoduya dalalım.

Felsefe yapalım, aşk üzerine yazalım, hayatın anlamını anlamama üzerine bir yazı döktürelim.

Olmuyor, olmuyor, olamıyor...

Gönül ister istemesine ama karşınıza Gezi eylemleri sırasında tutuklanan gençlerin, öğrencilerin ve gariban bir bayrak satıcısının eşinin söyledikleri çıkınca bunların hiçbirini yapamıyorsunuz.

Kilitlenip kalıyorsunuz.

Neşeniz, zamansız dalından koparılan bir çiçek gibi soluyor. Onca konu hakkındaki hınzır sözleriniz daha dudaklarınızdan dökülemeden boğazınıza takılı kalıyor.

İlk hedef öğrenciler
Gördüğünüz, duyduğunuz ve çaresiz kaldığınız adaletsizlik karşısında güneşli yaz günlerinde içiniz kararıyor. Sıcak hakikatin buzlu gerçeğinde eriyip gidiyor.

Gezi olayları sonrasında havada uçuşan onca komplo teorisinden sonra hükümet bir cadı avına çıktı. Çıktı çıkmasına ama ortada tutuklanacak cadı bulmak kolay değil! Başbakan Erdoğan'ın onca “Yargı gereğini yapacaktır” talimatından sonra yargı yana yakıla kara koyun peşine düştü. Sahi kimdi bu Gezi olaylarını çıkartanlar, fatura kime kesilecek, kimin üzerinden bundan sonra böyle şeylere kalkanların başına neler gelebileceği üzerine dersler verilecekti?

İlk hedef, her zamanki gibi eylemlere katılan öğrenciler oldu. Apar topar bir iki tanesi hiçbir örgütle bağlantısı olmamalarına rağmen alelacele kararlarla tutuklanıp cezaevlerine atıldılar. Öğreniyoruz ki ortada somut bir örgüt mörgüt olmadığı için zavallı çocuklar adli suçluların kaldığı koğuşlara atılmışlar. CHP'nin son dönem belki de en hayırlı işini yapıp tek tek cezaevlerini dolaşan milletvekili Veli Ağbaba'nın birebir yaptığı görüşmelerden anladığımız kadarıyla 'terörist' eylemcilere adli suçlular meydancılık yaptırıyorlarmış. Gezi Parkı eylemlerine katılma suçuyla cezaevine atılan bu gençler adli suçluların baskısı ile çamaşırlarını zorla yıkayıp, tehditlerle ayak işlerini yapmak zorunda bırakılıyorlarmış.
Ben hep bizim cezaevlerimizin ceza içinde ceza yeri olduğunu söyleyip dururken tam da bunu kastediyorum işte. Tutuklanmak bir ceza ama tutuklanınca bir de gittiğiniz koğuşlarda, disiplin cezası denilen keyfi idare kararlarından bir kez daha cezalara çarptırılıyorsunuz.
Gezi olaylarının en hazin hikâyesi de bu tutuklanmalar sonrasında gariban bir bayrak satıcısı işportacının hikâyesinde karşımıza çıkıyor.
Bayrak satıcısı Ali Sarıçiçek'in tek suçu yanlış yerde bayrak satmaktı. Eşi Merhamet Sarıçiçek'in anlattıklarından anladığımız kadarıyla işsiz oğlu ile Ali Sarıçiçek birkaç hafta önce AK Parti'nin Kazlıçeşme mitinginde bayrak satmışlar sonra da kendilerini Taksim Meydanı'nda bayrak satarken bir TOMA'nın önünde bulmuşlardı. TOMA'nın suyunu yiyen oğul kaçmayı başarırken Ali Sarıçiçek hayattaki tek sermayesi Türk bayraklarına sarılmış polise kaptırmama telaşı içindeyken yakalanıp tutuklanmıştı.

Gezi olaylarının kukuletalı faiz lobisi, Alman bilmemnesi, şusu busu sonrasında elde kala kala tutuklamak için gariban bir bayrak satıcısı kaldı! Merhamet Sarıçiçek'in sözleri bir yaşam mücadelesinden süzülmüş öfke ile suratımıza tokat gibi çarpıyor.

7 kişilik örgüt
Okuma yazma bilmeyen insanların, geçim derdinde 7 kişilik bir ailenin ve hayata tutunmaya çalışan böylesine gariban bir hikâyenin geldiği nokta karşısında hayata hiçbir şey olmamış gibi devam etmemizin imkân ve ihtimali yok.

Hadi biz çocuklarımıza bunu anlatırken bu adaletsizliği birilerini suçlayarak açıkladık diyelim peki ama Gezi eylemleri sonrasındaki onca afili komplo teorisinden sonra bu gariban bayrak satıcısının başına gelen korkunç adaletsizliği bu ülkeyi yönetenler çocuklarına nasıl açıklayacaklar?

Merhamet Sarıçiçek'in dediği gibi palalı bir saldırganı hoşgören, kollayan, yurtdışına kaçırılmasına kol-kanat geren bir adalet anlayışı ekmeği derdindeki gariban bir bayrak satıcısının cezaevine sürüklenme öyküsünü hangi kelimelerle izah edecek?

Bu yaz adli tatille beraber vicdanlar da tatile çıktı anlaşılan.

Sefiller romanından, Kafka romanlarından, Gulag filmlerinden ödünç alınmış çok büyük vicdan yaralarının açıldığı bir yazı yaşıyoruz.
Utanarak hatırlayacağımız bir yaz bu…

 

 

Yorum Ekle