Yıllardır süregelen kanlı, katliamlı, faili belli cinayetler, hukusuz ve haksız tutukluluklar ve ardı arkası kesilmeyen zorunlu göçlerin ardından, tam da barış sürecine girip derin bir oh çektiğimiz anda, yine eli kanlı zalimlerin sahneye çıktığı yeni senaryolarla nutkumuz kesiliyor.
Çokta yabancısı olmadığımız eli-kolu kopmuş çocuklar, yerinden yurdundan sürülen yüzbinlerce insan ve kurşuna dizilmiş onlarca günahsız insan bedeniyle örülmüş tümseklerle dolu görüntülerle sarhoş oluyoruz.
Kalp atışlarımız kenti ritminin dışına çıkmış, kanımız damarlarımızda donmuş durumda. Yazın kavurucu sıcağında helak olan onlarca geleceğin ardına dizilmiş gözlerimizden, usul usul gözyaşları damlıyor.
İçimizden geldiğince haykırıp, bildiğimiz bütün küfürleri edelim. Dilimiz döndüğünce lanetlerin tamamını yağdırıp, hepsini bir defada tüketelim. Tükensin ki bir daha geleceğimiz olan çocuklarımıza kötü bir mirasımız kalmasın.
Seher vaktinde ötüşen kuşlar yerine, vızıldayan kurşunların önüne siper olup güneşin çocuklarına bir bayram hediyesi olarak özgürlüğü götürelim.
Artık Kürdistan coğrafyasında, Roboski, Zilan, Halepçe, Dersim, Maraş, Sivas, Rojava ve daha adını sayamadığımız onlarca katliamların benzerleri yaşanmasın. Bir bütün olalım ve tek beden de birleşelim.
Yeter artık yeter.
Hangi tarafa çevirsem kafamı, derin bir hüzün kaplıyor yüreğimi. Ne zaman sayfalarını karıştırsam bir gazetenin, tüylerim kıyafetlerimi delip geçiyor her seferinde.
Ne zaman derin düşüncelere dalsam titremeye başlıyor bedenim. Kopan her fırtınanın, esen her yelin ve kulak zarımı param parça eden her çığlığın ardında çok derin öykülerin yattığını biliyorum çünkü.
Mezopotamya'nın kavurucu zaman serüveninden, ortadoğu cehennemine yol alan hayallerimizin tam orta noktasında; din, dil, cins, ırk ayrımının tavan yaptığı ve inanç kisvesi altında bedenleri param parça edilmiş çocukların yüzlerinde donmuş gözyaşlarına kilitleniyor gözlerim.
Hangi din, hangi vicdan, hangi hukuk yada hangi yasa sözüm ona allahın adını kullanarak mübarek ramazan ayının ortasında bir kadına orta yerde tecavüzü reva görüyor.
Bu hangi kitabın hangi ayetinde, kaçıncı sayfasında yazıyor ?
Ey zalimler, ey yüreği çöllerinde insafsızlıkla kavrulmuş kanı beş para etmez yobazlar sürüsü, hangi allahın adını anıyor, hangi kitaba kılıf uyduruyorsunuz.
Sizi kavurmak geliyor içimden, güzel umutlarımı sırtıma yüklemek ve savaşın tam ortasında göğüs kafemesimle bütün çocuklara kalkan olmak istiyorum. Bütün cellatların terden, tozdan, kandan ve nefretten katmerleşen lanet tenlerini, boncuk gözlü, esmer tenli Kürt çocuklarının gülüşleri ile param parça etmek istiyorum.
Bugün Kürtlere ve Alevilere reva görülen, asırlardır süre gelen bir senaryonun devamıdır.Vicdan sahibi hiç kimse bu hukuksuzluğa göz yumamaz.
Hele ki,
Bahardan bahara koştuğumuz son bir kaç yılda, eli kanlı aktörlerin dört nala koştuğu ortadoğunun tozuyla arap ülkeleri allak bullak olmuş durumdayken.
Artık kandırılmaya, heyran-kurban politikalara yer vermeyelim. Kıssasa kıssas olsun. Kardeşlik istiyorlarsa kardeş olalım, kan, gözyaşı ve katliam istiyorlarsa gerekirse düşman olalım. Ama ne olacaksa artık mertçe olsun, kahpece değil.
Çünkü bunların hiçbiri bir çocuğun gözyaşından daha değerli değildir.
Segwan Roni