İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarında Kürtler için önemli bir kültür ve siyaset merkeziydi. Bu nedenle, yakın dönem Kürt tarihi ve edebiyatı açısından büyük önem taşıyor.
Dönemin bütün Kürt örgütleri, dernekleri ve yayınları İstanbul merkezlidir. Dünyanın ve imparatorluğun içine girdiği çalkantılı dönemde, Kürtler bir yandan siyasi örgütlülük için uğraş verirken, bir yandan da kültür ve edebiyat alanında önemli çalışmalara imza attılar. O dönem açısından Kürt dili ve edebiyatına büyük emekler verenler arasında, bütün yaşamını adadığı ulus tarafından ne yazık ki çok az bilinen Kürt aydını Hemzeyê Mûksî (Müküslü Hamza) yer alıyor.
Hakkında çok az bilgi bulunan Hemzeyê Mûksî, 1892 yılında Van'ın Miks (Bahçesaray) ilçesinde dünyaya gelir. Miks, Van ve İstanbul'da eğitim görür. Miks'te Mir Hasan Veli Medresesi'ni, Van'da Horhor Medresesi'ni, İstanbul'da da İstanbul Üniversitesi Fars Dili ve Edebiyatı bölümünü ve Medreset'ül Vaizin'i bitirir. Ardından, 6 Şubat 1329'da (1914) vaiz yetiştirmek üzere açılan medrese olan Medresütü'l -Vâizîne girerek, burada da eğitim alır ve 1918'e kadar Üsküdar'ın Ömerli kazasında ilkokul öğretmenliği yapar.
Hemzeyê Mûksî, o dönem İstanbul'da kurulan birçok Kürt örgütüne üye olur. Kürdistan Teali Cemiyeti içerisinde de faal olarak çalışmalar yürütür. Hêvî çevresi tarafından desteklenen Rojî Kurd dergisi, 6 Haziran 1913 yılında Hemzeyê Mûksî'nın yönetiminde yayın hayatına başlar. Ancak dergi çok geçmeden İstanbul yönetiminin tepkisini çeker ve 30 Ağustos 1913'te yayın hayatına son verilir. Hemzeyê Mûksî, bu derginin yerine 5 Ekim 1913'te Hetawi Kurd dergisini yayınlar. Fakat bu dergi de çok yaşamaz ve siyasi baskılar sonucu 1914 yılında kapanır. Hemzeyê Mûksî, 1918 yılında ise Halil Hayali ile birlikte Jîn dergisini yayınlar.
Dergiye yazanlar arasında Said-i Kurdi de vardır. Dönemin önemli Kürt aydınları ile yolu burada kesişir. İstanbul Üniversitesi'nde Farsça eğitim alan Hemzeyê Mûksî, burada Memduh Selim Bey, Halil Hayali ve Bedirhaniler gibi önemli aydınlarla tanışır. Ancak Hemzeyê Mûksî'yi en çok etkileyecek isim Said-i Kurdi'dir.
Üniversiteden arkadaşı olan Prof. Ali Nihat Tarlan'ın ablası Adalet Hanım'la evlenir, Menije adlarında bir kızları olur. O yıllarda Kürt edebiyatıyla yakından ilgilenen Hemzeyê Mûksî, Kürt şairi Ehmedê Xanî'nin Mem û Zîn adlı eserinden çok etkilenir. Bu eserin önemini kavrayan Hemzeyê Mûksî, eseri yeni kuşaklara aktarabilmek için kolları sıvar. Mem û Zîn'in, İstanbul yönetimi tarafından sakıncalı eserler arasında gösterilmesi nedeniyle, ilk önce yurtdışından yayın yapan Kurdistan gazetesinde yayınlandığını söylense de, eserin kitap olarak basılması Kürtler açısından son derece önemli bir dönüm noktasıdır. Hemzeyê Mûksî, yalnızca bu çalışmasıyla bile tarihe ismini yazdırmayı başarmıştır.
Hemzeyê Mûksî, Kürd Tamim ve Maarif Cemiyeti'nin üyesi olarak aktif faaliyetlerde bulunmuş, cemiyetin sonradan sorumluluğunu üzerine aldığı dergilerden Jîn'in sorumlu müdürlüğünü yapmış. Jîn dergisi Osmanlı sınırları içerisinde bulunan bütün Kürtlere hitap eden bir dergiydi. Ulusal bir karakter taşıyıp, Kürt kültür yaşamına damgasını vurmuştur. İlk Kürtçe piyes, derleme ve folklor çalışmaları bu dergide yayınlanmıştı. Dergi dönemin hükümetlerinin sert baskılarıyla karşılaşmış, kimi sayıları sansürlü olarak çıkmıştır. Hatta Kürt basınında sansürlenerek çıkan ilk dergidir.
Burada tekrardan Mem û Zîn'e dönelim. 3 Mayıs 1919'da yayımlanan kitaba Hemzeyê Mûksî tarafından yazılan önsöz, 22 Mayıs 1919'da Jîn'in 19. sayısında da yer alır. Kitap, Arap harfleriyle Kürtçe olarak Kürd Tamim-i Maarif ve Neşriyat Cemiyeti (Kürd Eğitim ve Yayınları Yaygınlaştırma Derneği) tarafından yayınlanır. İstanbul'daki Necm-i Istikbâl matbaasında basılan kitaba yazdığı önsözü Hemzeyê Mûksî, 'Hemze' olarak imzalar.
Mem û Zîn, ilk baskısından itibaren sürekli baskılarla karşılaşmış, eser toplatılmış, eseri yayınlayanlar hakkında zaman zaman çeşitli davalar açılmış. Mem û Zîn'e yönelik baskılar Osmanlı Devleti hükümeti dönemi ile sınırlı kalmamış, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun ardından da devam etmiştir. Rus doğubilimci B. Nikitin, Kürt Meselesi başlıklı makalesinde, 1925 ayaklanmasında Hemzeyê Mûksî'nin da tutuklanarak Diyarbakır İstiklal Mahkemesi'nde yargılandığını belirtip, Mem û Zîn'in ulusal niteliğine vurgu yapar: Xanî'nin başlıca eseri, nâşiriyle beraber İstiklal Mahkemesi'ni ziyaret eden Mem û Zîn'dir. Millî bir meseleden mevzuunu almış olan eser Kürd cidal-i halâsının bir remzidir.
Dönemin Türk hükümeti, kitabı toplatarak yakar, dağıtımını ve satışını yasaklar. Reisicumhur İsmet İnönü imzalı yasak kararı şöyle: Ahmedi Hani tarafından yazılan ve İstanbul'da Necmi İstiklal Matbaası'nda basılan Mem û Zin adlı kitabın yasak edilmesi ve elde edileceklerinin toplattırılması kararlaştırılmıştır. 13 Nisan 1950.
Yıllar sonra 1968'de M. Emin Bozarslan'ın Latince alfabeyle İstanbul'da yayınladığı Mem û Zîn, aynı akıbete uğratılır. Önce toplatılır, ardından beraat eder. Otosansürlü bu baskının ardından yazar tarafından 1996'da yeniden düzenlenen sansürsüz baskı yasaklanıp toplatılır.
Hemzeyê Mûksî, cumhuriyetin ilanıyla birlikte siyasal ve kültürel çalışmalarını sürdüremez hale düşer. Kürt kimliğinin resmen inkar edildiği, gazete ve derneklerin yasaklanarak kapatıldığı bir dönem başlar. Hemzeyê Mûksî dr öğretmenlik mesleğine döner. 1925'te öğretmenlik yaptığı Mardin'in Ömerli İlçesi'nde tutuklanarak, isyana öncülük edenlerin yargılandığı Diyarbakır'a götürülür. Diyarbakır Şark İstiklal Mahkemesi'nde tam olarak hangi suçlamayla yargılandığı ve ne kadar ceza aldığı konusunda kesin bilgiler yok. En yaygın kanı, Hemzeyê Mûksî'nin Mem û Zîn'i yayınladığı için 10-15 yıl hapis cezasına çarptırıldığı yönde. 1925'te Şark İstiklal Mahkemesi'nde savcılık yapan ve Birinci Umumi Müfettiş olan Avni Doğan, 1943'te hazırladığı 'Kürt Raporu'nda bu konuya az da olsa değinmiştir. Doğan, Mem û Zîn'in milliyetçi bir karakter taşıdığı, 1925 ayaklanması sırasında ayaklanmanın liderleri tarafından, ayaklanmaya katılanlara milliyetçilik bilincini aşılmak amacıyla okunduğunu, bunun da Istiklal Mahkemesince tespit edildiğini belirtir. Hasan Hişyar Serdî de anılarında 1925 ayaklanmasında kendilerine verilen cezayı çekmek üzere gönderildikleri Niğde'ye giderken Harput'ta eski bir kiliseden cezaevine dönüştürülen bir yerde kaldıklarını, burada Hemzeyê Mûksî'yi ve Mehmet Şefik Arvasi'yi gördüğünü kaydeder. Hesen Hişyar anılarında ayrıca Şefik Arvasi'nin de Melayê Cizirî'nin Dîwan'ını bastırdığı için 10 yıl hapis cezasına çarptırıldığını söyler. Celadet Bedirhan, Melayê Cizirî'nin Dîwan'ının 1919'da İstanbul'da bastırıldığını ifade eder. Said-i Nursi'nin bu her iki öğrencisi de bu dönemde Kürt kültür yaşamına bu çalışmalarıyla önemli katkılarda bulunmuştur.
1928 yılında genel afla birlikte Kastamonu cezaevinden çıkan Hemzeyê Mûksî, bir süre Mısır ve Lübnan'da kalır, ardından da Güneybatı Kürdistan'a gider. Burada Xoybûn çalışmalarına katılan Hamza, aktif bir üye olarak Hesîcê'de kurulan Xoybûn komitesinde yer alır.
Mûksî, 5 Nisan 1958'de Hesîcê şehrinde kendi evinde hayata gözlerini yumar. İsteği üzerine Dugir köyünde, Kürt yurtseverlerinin yattığı mezarda toprağa verilir. Bu mezarlıkta uzun yıllar birlikte çalıştığı Dr. Ahmed Nafiz, Haco Ağa, Arif Abbas, Miktad Cemilpaşa, Abdurrahman Eliyê Unis, Xûwêtli Hacı Musa Bey, Hasan Ağa Haco ile birlikte yatmaktadır. Mezar taşını ise ünlü Kürt şair Hejar yazmıştır. Hejar, Suriye'de sürgünde olduğu zaman Hemzeyê Mûksî'nin mezarının baş kısmına bir şiir yazmış, ayak kısmındaki mezar taşında ise Mûksî'nin kimlik bilgileri ile ölüm tarihi yazılmıştır. Yakın bir tarihte Suriye'deki bir Kürt siyasal örgütü tarafından bu mezarlıktaki mezar taşları onarılmış, mezar taşındaki yazılar ise aynen yeniden yazılmıştır.
Kaynakça:
- Mehmet Bayrak, Kürtler ve Ulusal Demokratik Mücadeleleri, Öz-Ge Yayınları, 1993/Ankara, S. 105
- Mehmet Bayrak, Kürdoloji Belgeleri II, Öz-Ge Yayınları, 2004/Ankara,
- Prof. Dr. Qanatê Kurdo, Tarixa Edebyeta Kurdî, Ikinci Basım, Öz-Ge Yayınları, 1992/ Ankara
- Lewendi, Mahmûd-Malmîsanij, Li Kurdistana Bakûr û li Tirkiyê Rojnamegeriya Kurdî (1908- 1992), Öz-Ge Yayınları, Ikinci Basım, Ankara/1992, S. 82, 85-86
- Hasan Hişyar Serdi, Görüş ve Anılarım (1907-1985), Med Yayınları, İstanbul/1994, S. 291