Kültür evrenseldir. Her halk, tarihi boyunca yarattığı bütün ürünler, eserler ve manevi değerlerle insanlık kültürü dediğimiz hazineyi bin bir renkle doldurur. Ortaya öyle bir mozaik çıkar ki siz ondan tek bir rengi çekip koparmaya kalktığınız zaman bütün insanlık kültürüne karşı vahşet çağının yaratıkları haline gelirsiniz.
İnsan dile sahip olmasaydı, düşünceye de sahip olamazdı. Biz konuştuğumuz dilin somut kelimeleriyle onların en yüksek biçimi olan kavramlarla kategorilerle düşünüz. Her insan doğumundan başlayarak öğrendiği anadiliyle düşünür o sayede konuşur. Dilimiz olmasaydı yalnızca ilkel seslerle, haykırışlarla birbirimizle ilişki kuracaktır. Ve bu ilişki hep aynı tür ilişki olarak kuşaktan kuşağa niteliksel olmayan nice değişiklerle kendini tekrar edecekti.
İnsanın dilini yok etmek, onu yüz binlerce yıl ötelere tarihin mezarlığına gömmek anlamına gelir. Bir halkın dilini yok etmek, o halkın ruhunu kaybeder. Yaşayan ölülere döner. Bir dilin varlığı için o dili konuşan toplum veya toplulukların varlığı şarttır. Hatta sadece o dili konuşan toplumun varlığı yetmez. Bir dilin yaşaması için ait olduğu halk tarafından yaşamın her alanında kullanılması şarttır. Her toplum ve birey kendi duygu ve düşüncelerini en iyi bir şekilde kendi anadilinde ifade eder. O halde bu ülkede yaşayan Kürtler, duygu ve düşüncelerini en iyi bir şekilde ana dilleri olan Kürtçe ile ifade edebileceklerine göre yaşamın her alanında bu dili kullanma hakkına sahiptirler. Yani evde, sokakta, çarşıda, pazarda ve tüm kurumlarda yaşamlarını kendi anadilleriyle sürdürmelidir.
Buna karşı çıkanlar insanlık suçunu işlemiş olurlar. Çünkü bir halkın dili baskı, zorla yada farklı bir şekilde asimile süreçlerine tabi tutularak unutturulmaya çalışmak insanlık suçu kapsamına girer. Kürt diline sınır çizmek belli alanlara sıkıştırmak bir dile yapabilecek en büyük saygısızlıktır.
Eğer Kürtler varsa ki, vardır da o zaman onların dilini yasaklayarak nasıl toplumsal barışı sağlayacaklar.
AKP, Kürtçenin bütün lehçelerini devlet televizyonlarında, özel televizyonlarda ve gazetelerde hatta seçim çalışmalarında kullanıyor, ama Kürtlerin Kürtçeyi serbest olarak kullanmasına izin vermiyor. Daha doğrusu AKP Kürtlerin kendi dilini resmiyette kullanmasına engel oluyor. Kürtçe eğer bütün kurumsal alanlarda kullanılmazsa, eğitim ve ekonomi dili haline getirilmezse sosyal barış nasıl sağlanır?
Bir halk dilsiz olabilir mi?
Ne diyorlar iki dilli yaşam ülkeyi böler halbuki dünyanın hiçbir ülkesi çok dilli yaşam var diye bölünmemiştir. Tekçi zihniyetler, asimilasyoncu politikalar, imha ve inkara dayalı siyasetler ülkeyi böler. Demokratik Kürt siyasetinin iki dilli yaşam projesi ve çözüm önerileri bu ülkeyi bölmez, aksine daha çok demokratikleştirir ve birlikte yaşamanın zeminini güçlendirir. Ne yazık ki Başbakan'ın ve diğer siyasetçilerinin kullandıkları dil bütünleştirici değil, bölücü ve ötekileştirici bir dildir. Tekçi, inkarcı ve demokratik olmayan bu dil, toplumu ve ülkeyi ayrıştırıcı bir dildir. Bu ülke zaten çok dilli, çok kültürlü, çok dinli ve çok inançlı bir ülkedir. Yeni bir şey icat edilmiyor. Bu coğrafyada yıllarca beraber ve birlikte yaşayan halkların kendi dillerini, kültürlerini, inançlarını ve dinlerini özgürce yaşamaktan daha doğal ne olabilir ki?
Bu ülkeyi, bu tekçi, kışkırtmacı, inkarcı ve asimilasyoncu dil bölmeye götürebilir. Halbuki demokratik Kürt siyasetinin dili, barışın, özgürlüğün, demokrasinin ve birlikte yaşamanın dilidir. Bunun değeri iyi bilinmelidir.