SON DAKİKA

KİM FAŞİST, KİM DEMOKRAT, DÖNDE KENDİNE BAK!

30 Mart, 2012 06:39 Güncelleme: 30 Mart, 2012 06:39 KİM FAŞİST, KİM DEMOKRAT, DÖNDE KENDİNE BAK!

 

BDP Mecliste grubu olmasına rağmen dünyanın en yüksek barajı adaletsizliği nedeniyle parti olarak giremeyen, hazine yardımı alamadığı için eşit koşullarda yarışmayan BDP 12 Haziran seçimlerinde hem oy oranını hem de vekil sayısını en fazla arttıran parti oldu. BDP öncülüğünde oluşturulan emek, demokrasi ve özgürlük bloğu adaylarının seçim çalışmaları ve Kürt halkının onları sahiplenmesi taktire şayan bir durumdu. Bu başarı sadece Kürtler için değil Türkiye'nin tüm halkları için bir kazanımdı. Kürt halkı adaylarını özgürlük temelinde bağrına basmış ve onları meclise göndermiştir.

Meclise gönderdikleri Milletvekilleri kardeşçe yaşanılır özgür bir coğrafyayı oluşturmak için çalışmaktadırlar. Bu coğrafyada kimliği, dili, kültürü güvence altına alan yeni sivil bir anayasada emeği olacak onurlu barışın inşası için çalışmaktadırlar. BDP'li milletvekilleri görevinin ağır olacağının farkında. Türkiye'nin çözülmesi gerek siyasi yapısında ekolojik çevresine kadar değişim ve dönüşümünde rol almak ve bu rolü en başarılı bir şekilde ortaya koymaktadırlar.

Bilgi birikimleri, sosyo politik yapılarıyla ve arkalarında ki muazzam halk desteği ile bir Rönesans devri yaşatma çabalarındadırlar. BDP elinden gelen her şeyi yaptı. Silahları susturdu. Sırf demokratik evrensel eşit hakça bir düzen uğruna dünyada ki diğer yerlerde nasıl barış sağlanmışsa tarafları rencide etmeden eşit bir barış için her olanağı kullanmışlardır.

BDP'nin politikası bellidir. Milletvekilleri ve üyeleri katledilen, ağır bedeller ödeyen ama buna rağmen demokrasi mücadelesinden vazgeçmeyen bir gelenekten geliyor. Haziran seçimlerinden bu yana hükümet yetkililerinin açıkça itiraf ettiği gibi Kürt'lerin bütün kazanımlarını tasfiye etmek için entegre bir plan çerçevesinde çalıştıklarını söylemektedirler.

Nitekim Türk basını, özellikle yandaş ve Fettulahçı basın AKP hükümetinin bütün baskı zulmünü olağanlaştırmaya ve sorumluluğu yine BDP'ye yıkmaya çalışıyorlar. AKP hükümeti ve Başbakan televizyon ve basın karşısına çıkıp BDP'yi hedef alarak halka şikayet ediyorlar. Başbakan AKP'nin sorunun çözümünü istediğini ancak başka odakların sorunun çözümünü istemediğini ileri sürüyor. Sırf AKP çözecek diye çözümü istemeyenler var. Meselenin çözümü için son nefesine kadar mücadele edeceğini vurguluyor. Başbakan konuşmasının devamında kardeşlik vurgusuna sığınarak bizim bir çok noktada Kürt'lerle kardeşliğimiz var diyor.

Binlerce Kürt siyasetçiyi tutuklayan, sokakları işkence alanına çeviren avukatları, aydınları, gazetecileri tutuklayan herkesi içeriye atan sanki kendisi değilmiş gibi BDP'ye faşist diyor. Kimin faşist kimin demokrasi mücadelesi verdiğini vicdanlı ve demokratik kültürü olan herkes bilir. Ancak AKP baskıyla, psikolojik savaşla bu tür söylemlerini bazılarına inandırabilir. Bunlarda Kürt'lerin siyasi irade olmasını istemeyen şövenist ve kültürel soykırımcı zihniyette olanlar inanabilir. Demokratik olmak yönetime başkalarını da katmayı azınlık olanların haklarını da koruyup gözetmeyi gerektirir. Burada baktığımızda AKP'nin zihniyetinin demokratik olmadığını tersine heğemonik ve diktatöryal olduğunu açıkça görüyoruz. Söz konusu haksızlığın muhatabı olan partiler hükümetin sorumluluk olarak adım atmasını isterken AKP hükümeti ise şimdiye kadar yaptığı açıklamalarda sorumluluğu başkalarına atarak sorumluluk almaktan kaçındı.

Eğer bir kişi veya parti oy çokluğuna dayanarak istediği her şeyi yapmaya kalkarsa buna demokrasi değil çoğunluk diktatörlüğü denilir.

Yorum Ekle