İsmail Beşikçi ismi ile tanışmam kitapları sayesinde oldu. Özellikle Devletlerarası Sömürge Kürdistan kitabı 1990'lı yılların başlarında bir çok Kürt genci gibi benim de üzerimde büyük etki bırakmıştı. Yine Doğubayazıt'lı rahmetli olan Mustafa Özbay ve Mehmet Karahan'nın 12 Mart dönemindeki anılarından dinlemiştim Beşikçi'yi. 12 Mart 1971 yılında Diyarbakır Sıkıyönetim Askeri Cezaevi'nde bulunduğu döneme rastlayan anıları dün gibi hafızamda sıcaklığını koruyor. 1990'li Yılların başlarında Mustafa Özbay ve arkadaşlarının belediye meclisinde aldıkları karar ile İsmail Beşikçi adı Doğubayazıt'ın en büyük caddesi olan Çarşı caddesine verilmişti. O dönemde İsmail Beşikçi cezaevinden çıkmıştı. Haber kendisine iletildiğinde, sevindiğini ve teşekkürlerini Doğubayazıt halkına gönderdiği dönem halkın sevgi, saygısını ve ilgisini çekmişti. Daha sonraki dönemlerde 1994 yılında başa gelen DYP yönetimi İsmail Beşikçi caddesinin ismini Abdullah Baydar Caddesi olarak değiştirmişti. 1999 yılında yönetime gelen aydın ve demokrat çevre tekrardan meclis kararıyla caddenin ismini İsmail Beşikçi Caddesi olarak değiştirmişlerdi.
Beşikçi benim için her şeyden önce bir bilim insanıdır. Yaptığı araştırmalar bilimle ilgilidir. Beşikçi gerçeğe adanan bir yaşamın kendisidir. Beşikçi düşündüğü, sorguladığı ve bunun sonucunda yazdığı için, düşündüklerini ifade ettiği için ömrünün tam 17 yılını dört duvar arasında geçirmiştir. İsmail Beşikçi bir sosyolog olarak, tüm kitaplarında Kürtleri incelemeyi konu edinmişti. Beşikçi gerçeği olgularda arıyor. Ve resmi ideolojiye karşı amansız bir mücadele veriyor. Ceza tehditlerine, cezaevlerine, sürgünlere ve tüm olumsuzluklara karşın... Yıllar yılı süren cezalar, iddianameler İsmail Beşikçiyi daha özgür kılıyor. Kendini savunurken, gerçeği ifade ediyor, gerçeği ifade ettikçe daha da özgürleşiyor. Düzenin hiçbir bağı onu engellemiyor.
Yıllardır yazdığı eserlerinde özellikle bir konuyu tekrarlayıp duruyor. İsmail Beşikçi, Türk resmi ideolojisinin aksine Kürtler vardır diyor, bölünmüşler, parçalanmışlar, sömürge bile olmayan bir ulus statüsüne itilmişlerdir diyor.
1967 yılından itibaren Kürt sorununu işlemeye başlamasıyla kara bulutlar üzerine çökmüştü. O yıllarda hiçbir akademisyen Kürt konusunu incelemeye cesaret edemezdi. O dönem Kürt vardır demek suçtu ve bu suç cezai müedelerle sonuçlanırdı. Beşikçi'nin Erzurum Atatürk Üniversitesi'ndeki öğretim üyeliği sırasındaki araştırmaları, yazdığı kitaplar ve makaleler, ders notları hatta yazılı imtihanlarda sorduğu sorular ihbar ve soruşturma konusu olmuştu. Beşikçi'yi Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanlığı'na şikâyet etmeleri sonucunda İsmail Beşikçi bu yüzden tutuklandı ve görevden alındı. İhbar edenlerin hepsi mahkemede Muhbir Şahit sıfatıyla dinlendiler. Böylece Beşikçi için cezaevi, kitap yazma, araştırma yapma hep içiçe geçen yıllar başlamış oldu.
Kürtler Türkiye'de incelenmesi araştırılması yasak olan sosyal bir olguydu. Beşikçi, yasak olan bu olguyu inceledi ve vardığı bilimsel sonuçları açıkladı ve savundu. Kürtlerin varlığını kabul etmeyen devlet ise, bu bilim adamını cezalandırdı ve yıllarca hapiste yatırdı. Bununla da yetinmeyerek 38 eserinden 32' sini yasakladı. Yani vardığı bilimsel sonuçları da cezalandırdı. O doğruları söylemekten hiç korkmadı. Yıllarca hapiste kalmasına ve halen cezalandırılmaya devam edilmesine rağmen, Kürtlerle ilgili tezlerinden taviz vermedi. Bu onu büyüttü. Tarihe ve dünyaya mal olmuş bilim adamları ve aydınların yanında anılmayı hak etti. Beşikçi'nin Kürtler üzerinde araştırma yapması, Kürt sorununun bilinmesine ve tanınmasına epeyce katkıda bulundu.
Zamanla bazı şeyler değişti. Beşikçi yetmişli ve seksenli yıllarda tamamen tecritliydi. Üniversite çevreleri ondan kaçarlardı. Ancak zamanla değişen çok şey gibi Kürtler ve İsmail Beşikçi algılanmasında da değişimler oldu. Beşikçi'nin gerek araştırmaları gerekse tavrı, artık üniversitelerin sosyoloji kürsülerinde örnek olarak gösteriliyor. Geçtiğimiz yıl İstanbul'da Sabancı Üniversitesi tarafından Üniversitelerde Düşünce ve Araştırma Özgürlüğü konulu uluslar arası bir sempozyum yapıldı. Toplantının ilk günü İsmail Beşikçi Oturumu idi. Ankara'da da benzeri bir sempozyum yapıldı. Beşikçi bir hoca olarak üniversiteden kovuldu. Ama O, bilimsel araştırmaları, bilim insanına yakışan tavrı, ödün vermezliği ve direnciyle çoktan kovulduğu akedemiyaya geri döndü. Burada şu soru akla geliyor; O'nu ihbar eden profesörlerin adını, toplumu bir yana bırakalım, üniversite camiasından kaç kişi biliyor?..
05.05.2012 tarihinde İstanbul'da İsmail Beşikçi Vakfı (İBV) ve İsmail Beşikçi Araştırma Kütüphanesi'nin açılış törenine herkes davetliydi. Bende çok sayıda katılanlardan biriydim. Kütüphanenin birçok araştırmacıya önemli kaynak olma hedefi taşıdığını belirten İsmail Beşikçi, Dünyanın en büyük serveti kitaplardır değerlendirmesinde bulundu. İsmail Beşikçi Vakfı, İsmail Beşikçi'nin kitaplarının akıbetinin ne olacağı sorusundan doğmuş. İlk önce kütüphane fikri üzerinde tartışmalar yürütülmüş, daha sonra bu düşünce vakıf kurma fikrine dönüşmüş. 2011 yılında somut adımlar atarak Vakfı kuruluşuna karar verilmiş. Vakıf senedi hazırlanıp ve mahkemeye tescil için başvurulmuş. Tescil işi umduklarından da çabuk gerçekleşmiş. 7 Ocak 2012'de Vakfın kuruluşunu ilân edilmiş. Tescil işlemi daha önce gerçekleştiği halde, ilanını Hoca'nın doğum gününe rast getirmiş vakıf yöneticileri.
Törenin yapıldığı salonun girişinde Beşikçi'nin kitapları sergilenirken, aydın, yazar, siyasetçilerin yoğun katılımı vardı. Kürtçe ve Türkçe olarak Vakıf ile ilgili bültenler dağıtıldı. Açılış konuşmasını ise Vakıf Başkanı İbrahim Gürbüz yaptı. Vakfın planlarını ayrıntılı olarak aktaran Gürbüz, "Bu vakıf araştırmacılara büyük kaynak olmayı baş hedefi yapmıştır. Kütüphanemizde Beşikçi'nin bütün eserleri ve çalışmaları mevcuttur. Tamamlanmış çalışmalarımızın hazırlıkları tamamlandığında Türkiye'nin karanlıkta kalan yıllarına ulaşılır kılmayı hedefliyoruz" dedi. Gürbüz'ün konuşmasından sonra Beşikçi'nin yıllardır verdiği mücadeleyi anlatan sinevizyon gösterimi yapıldı. Gösterimin ardından konuşan Beşikçi ise, hazırladığı kitap ve dergilerden ötürü zaman zaman evine ve çalışma ofisinde aramaların yapıldığını söyledi. Bütün aramalarda kitapları ve dergilerine sürekli el konulduğunu hatırlatan Beşikçi, "Biz bu gün kurduğumuz bu vakıfla bütün arşivlerin korunma altına alınmasını sağlayacağız. Neyi araştıracağını bilen arkadaşlar, rahatlıkla vakfın kütüphanesiyle araştırmasını yapabilecek. Bütün kütüphane araştırmacılar için önemli bir yere sahip olacak" dedi.
Kürtlerin yıllarca verdikleri mücadele sonrasında kazanımlar elde ettiğini sözlerine ekleyen Beşikçi, yaşananlar ile resmi tarih arasında fark olduğuna dikkat çekerek, "Bu kütüphane, yaşananlar ile resmi tarihte verilenler arasındaki farkları yapılan araştırmalarla ortaya koyacak. Bu kütüphaneyle geçmiş hakkında bilgi sahibi olunacak. Bizler tekrardan geçmişi araştırıp, tekrardan kuracağız" dedi. Türkiye'deki Kürt sorunun artık uluslararası bir sorun olduğunu da sözlerine ekleyen Beşikçi, AKP Hükümeti'nin bu sorunu tam olarak anlayamadığını ve bu yüzden inkar ve asimilasyon politikalarını yürüttüğünün altını çizdi. Son olarak Kürtçenin seçmeli ders olma tartışmalarına değinen Beşikçi, "Kürtçenin seçmeli ders olması hükümetin sorunu iyi anlamadığının en somut göstergesidir. Kürtçe, Türkler, İngilizler ve Almanlar için seçmeli ders olabilir, ama Kürtler için olmaz. 20 milyonu aşkın bir nüfusu olan bir halkın dili seçmeli değil zorunlu dil olması gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.
Beşikçi'nin konuşmasından sonra ise, Prof.Celile Celil, BDP Milletvekili Zenderlioğlu ve Sur Belediye Başkanı Demirbaş kısa konuşmalar yaptı. Prof. Celile Celilin yaptığı Kürtçe konuşmada, İsmail Beşikçi için Türkçe olarak Seni Seviyorum dedi. Zenderlioğlu da Beşikçinin Kürtler hakkındaki çalışmalarını anlattı. Demirbaş ise Diyarbakırdan bir müjde verdi katılımcılara. Diyarbakırlı bir işadamının kendi yerini İsmail Beşikçi Vakfına hediye ettiğini açıkladı. Ayrıca İsmail Beşikçi ile 1970'lı yıllarda cezaevinde kaldığı bir arkadaşı bir anısını anlattı. Cezaevine yeni gelenler İsmail Beşikçi'yi sormuşlar. İsmail Beşikçi tanıtılmış. İçlerinden birisi demiş ki: bu küçük biri, İsmail Beşikçi büyük bir adamdır, bu olamaz. Bu küçüktür, İsmail Beşikçi değildir demiş.
İbrahim Gürbüz'ün bağışladığı iki dairede İsmail Beşikçi Araştırma Kütüphanesi kuruldu. 20 bin kitap 3 bin dergi ve gazete cildinden oluşan modern bir kütüphane ortaya çıktı. Kitap ve dergilerin kataloglaması bitmiş durumda. İsmail Beşikçinin kitapları altı kamyon ile Ankara'dan İstanbul'a gelirken İsmail Beşikçi her kamyonla gelmiş. Kitaplarının yanından ayrılmamış. İsmail Beşikçi daha öncede kitaplarını taşımış ve her taşımada kitaplarının sayısının arttığını belirtti. İskilip'ten Çoruma, Çorumdan Erzurum'a, oradan Ankara'ya taşımış. 1990'lı yılların başlarında tekrardan İskilip'e, 2000'li yılların başlarında da İskilip'ten Ankara'ya taşımış. Ankara'dan da İstanbul'a taşımış ve taşımanın artık son bulmasını diliyor. Her taşımada kitaplarının sayısının fazlalaştığını anlatıyor konuşmasında.
İsmail Beşikçi Vakfı tüm siyasi kurum ve kuruluşlara eşit mesafede duran bir yapıdır. Görevi bilim, kültür ve sosyoloji alanında araştırma yapmaktır. Sivil ve demokratik bir kurumdur.
İsmail Beşikçi Vakfı'nın amacı, Vakıf Senedi'nin 3. Maddesinde İsmail BEŞİKCİ'nin adını, düşüncelerini ve çalışmalarını yaşatmak; bilimsel, kültürel ve sosyal araştırmalar yapmaktır şeklinde formüle edilmiştir. Vakfın yönetiminde yer alanlar, İsmail Beşikçi, İbrahim Gürbüz, İshak Tepe, Talat İnanç ve Abdullah Baranın yanı sıra Ruşen Arslan ve Ahmet Önal da yönetime katılarak çalışmalara başlamışlardır. Vakfın yurt içi ve yurt dışında (Stockholm, Köln, Berlin, Stuttgart, İstanbul ve Diyarbakır) tanıtım toplantıları gerçekleşmiş son üç ayda.
Vakfın hedefleri kısa, orta ve uzun vade diye planlanmış.
Kısa vade deki hedefler:
1- İsmail Beşikçi Araştırma Kütüphanesi'ni araştırmacıların hizmetine sunulacak.
2- Arşiv ve Dokümantasyon Merkezini kurulacak.
3- Web sitesinin hazırlanması gerçekleşecek.
4- Vakfın yayın şirketinin kuruluşunu örgütlemesi. Şirket kuruluşu gerçekleşmiş. (İsmail Beşikçi'nin arkadaşı Yılmaz Öztürk ile mektup ve kartlarından oluşan bir kitap yayınlandı. Bu kitap vakfın yayın dizisinin birinci kitabı ). Şirketin adi Roni Yayın.....Ltd Şirketidir.
5- Beşikçi'nin bütün kitaplarının Türkçe basımları yapılacak.
6- İsmail Beşikçi ödül törenleri düzenlenecek.
7- Yaşam Radyo'nun yeniden yeni bir formatla yayını başlatılacak.
8- Konferans, panel, sempozyumlar düzenlenecek.
Orta vadede ki hedefler:
1- İsmail Beşikçi kitaplarının Kürtçe, İngilizce, Almancaya çevirisi yapılacak
2- Kitaplar dijital ortama aktarılacak
3- Vakıf bünyesinde bir dergi çıkarılacak
4- Burs verilecek
5- Diyarbakır' da bir mülk alımı gerçekleştirilecek.(Diyarbakırlı bir iş adamı kendi yerini hibe etti.)
6- Kültür merkezi, enstitü, araştırma merkezleri açma
7- Beşikçi'nin İskilip' teki evi etnografik kültür evine dönüştürme
Uzun vadede ki hedefler:
1- Müze oluşturmak
2- Üniversite kurmak
Vakfın, gerek Türkiye de, gerek Avrupa de, gerekse Kürdistan' da tüm muhalif kurumlarla ortak projeler yapma kararı var. Ancak devletlerden ve devlet yanlısı kurum ve kuruluşlardan destek kabul etmeme prensip kararı da var.
Tören kokteyl ile son bulmadan önce İsmail Beşikçi kitaplarını imzalıyordu. İsmail Beşikçi Vakfı Yayınlarından çıkan, Geçmişe Tanıklık, İsmail Beşikçi- Yılmaz Öztürk Mektupları adlı kitabını alıp, imzalattırdım. Şöyle yazmış, Bahar, Nihat ve Rubar Agiriye, dostlukla, mutluluk dileğimle... 05 Mayıs 2012 imza. Kitabın arka kapağında hocanın şu cümleleri yazılı, 12 Mart ve 12 Eylül rejimleri döneminde ve daha sonra çeşitli sıkıyönetim tutukevleri ile çeşitli cezaevlerinde kaldım. Bütün bu süreleri boyunca Yılmaz hep yanımdaydı, hem maddi olarak, hem manevi olarak. Gerek sıkıyönetim tutukevlerinde, gerek Adalet Bakanlığına bağlı cezaevlerinde, Yılmaz mektuplarıyla, telgraflarıyla, bizzat ziyaretleriyle, maddi destekleriyle hep yanımda olmuştur. Bu mektupların çok değerli olduğunu düşünüyorum. Kırk yıla yakın yaklaşan bu süre içinde yazılan bu mektuplarda, Türkiye'nin toplumsal, siyasal ve ekonomik panoramasının çizildiği söylenebilir. Gerek eve, gerek fakültelere, gerek sıkıyönetim tutukevlerine, cezaevlerine normal posta yoluyla gelen mektuplarda çok önemli, çok değerli toplumsal ve siyasal eleştirilerin yapıldığı görülmektedir. Yılmazın maddi desteğini kabaca da olsa hesaplamak mümkün olabilir, ama manevi desteğini, değerli mektuplarını vs hiç bir ölçüte vurmak mümkün değildir.
Büyülü bir ortamı geride bırakırken bir yazı yazma düşüncem vardı. Bu tarihi güne sahip çıkanlara bir ses olmak istiyordum. Kısaca şunu vurgulamak istiyorum, İsmail Beşikçi, ömrünü bilime, mazlumlara ve özellikle de Kürtlere adamış bir Sosyolog. Beşikçi'nin Kürtler üzerinde emeği büyük. Bu nedenle biz Kürtlerin, O'na minnet borcumuz var. Beşikçi aynı zamanda bilimin yüz akı, aydınların onuru ve insanlığın vicdanıdır. Beşikçi ödünsüz duruşuyla, kararlılığıyla tartışmasız bir yaşam manifestosudur.
Beşikçi, yaşamının 17 yılından fazlasını Kürtlerle ilgili araştırma yaptığı için hapiste geçirdi. Bu Vakfı yaşatmak da başta Kürtlerin olmak üzere, İsmail Beşikçi Vakfı'nın kuruluşunu sevinçle karşılayan herkesin görevidir.