Geçtiğimiz günlerde İÇ Üniversitesi'nde yolsuzluk başlığıyla bir haber okudum.
Haberin detaylarını merak edip baktığımda okuduklarıma inanamadım.
Hatta kendi kendime kızıp, İstanbul'da oturup buralardaki hırsızlığı çözmüşler diyerek söylenip durdum.
Ardından, İstanbul'da oturup buralardan para karşılığı haber yapanları hatırlayınca, kesin vardır bunda da bir bit yeniği diyerek araştırmaya karar verdim.
İşe haberi yapan insanları araştırmakla başladım.
İnsanları hırsızlıkla suçlayanların, FİKİR HIRSIZI olduklarını görünce bir kez daha şoka uğradım.
Fikir hırsızlığına gelmeden önce, Üniversiteyle ilgili konudan bahsetmek istiyorum size.
Hırsızlık yapılmış, ihaleye peşkeş çekilmiş birde yabancı bir firmadan bu iş karşılığında hibe alınmış diye yazan kadının ardından haberin doğruluğunu araştırdım.
Birde ne göreyim, hanımefendinin yazdığı sözde ihale usulsüzlüğü ile ilgili iddialara konu olan malzemeler, haber yapıldığı zaman ihale askısındaymış.
Komik değil mi?
Kadına inansak, adamlar ihaleyi yapmış, peşkeşi çekmiş, hatta paraları bile alıp harcamışlar.
Ama hanımefendinin bahsettiği sözde hırsızlık yapılan ihale, daha Kamu İhale Kanunun resmi sitesinde bile yayınlanmamış.
Ortada ihale yok sadece hazırlığı var.
Yani, ihale daha yapılmadan, bizim acar muhabirimiz aldığı paranın karşılığında, bilmeden etmeden atmış iftirayı.
Ohh ne ala
Al parayı, at iftirayı.
Bu kadın daha öncede yaptı aynısını.
ATSO'yla ilgili bir ton saçma sapan iddia da bulundu. Onunda sebebi PTT şubesinden hesabına yatırılan paraydı.
Anlayacağınız, kendine Gazeteciliği meslek edinmeden, birilerini karalayıp para kazanmayı meslek edindi.
Oturduğu yerden karaladı durdu şehrin en muhterem insanlarını.
Kanıma dokunuyor böyle insanların varlığını bilmek.
Tiksiniyorum.
Bunların yüzünden mesleği bıraktım.
Utandırdılar beni GAZETECİYİM demeye.
Daha ağır şeyler yazardım da, kadın olması frenliyor beni.
Buna rağmen, birini karalayıp para almakla, bedenini satmak arasındaki farkı görmezden gelemiyorum.
Düşünüyorum İkisi de aynı şey.
Ha para alıp yalan haber yapmışsın,
Ha para alıp, fahişelik.
Birinde bedenini satmışsın, diğerinde mesleğini.
Aynı şey ikisi de kardeşim.
Neyse gelelim bizim acar muhabirin gazeteciliğine
Yazdığı köşe yazılarına bir bakın anlarsınız ne demek istediğimi.
Merhaba yazısını yazarken, konuşamadığı Türkçeyi kaleme nasıl aldığına bir bakın
Derğerli Arılı büyüklerim kardeşlerim, selamların en yücesi olan Allah'ın selamı ile siz değerli Ağrılı Hemşehrilerimi selamlıyorum. Bu yeni gazetemiz Ağrı Yankı Gazetesi ilgili sizleri bilgilendirmek için aşağıda aşağıda kaleme alacağım sözleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bildiğiniz gibi bir ay öncesine kadar güzel bir gazete olan Ağrı Gazetesinde Genel Yayın Müdürü Olarak Çalışmaktaydım. O gazeteyi çok benimsedim çünkü bir Ağrı gazetesi idi hem Ağrılı Hemşehrilerime hizmet veriyordu hemde bende bir Ağrılı olarak ve bir bayan olarak Türkiyedeki gidişat malumunuz,
Şimdi böyle bir yazı yazıp, ardından edebiyat ödülü alacağını zanneden ahmaklara kızmamak elde mi sizce?
Bu hanımefendinin ilk yazısı,
Asıl hırsızlığı diğer yazılarında.
Böyle bir yazı yazan kadından, Nobel ödülü alacak yazılar yazacağını beklemek saflık olur demi?
Aynen öyle,
Hanımefendinin diğer yazılarını alıp google'de ararsanız yazıların kime ait olduğunu göreceksiniz.
Şimdi bu zatı muhtereme sesleniyorum.
Ya sen çıkıp aldığın paraların karşılığında yaptığın haberler için özür dilersin, ya da ben sana özür diletmesini bilirim.
Senin haddine mi? bu şehrin namuslu insanlarına iftira atmak?
Hem birilerini hırsızlıkla suçlayacak, hem de benim yazılarım diye imzanı attığın haberleri ve köşe yazılarını çalacaksın.
Kimse de atını oynatmana dur demeyecek.
Ohh ne ala memleket.
Asıl hırsız sensin. Hem de sen fikir hırsızısın.
Hakkında açılan tazminat davalarını nasıl ödeyeceksin merak ediyorum.
Satacağın bir kalemin bile yok nasılsa