Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, çift rektörlü yeni üniversite modelini açıkladı. Her üniversiteye biri akademik, diğeri idari iki rektör öneren Gül, O yöneticilerin, üniversiteleri başarılı şirketlerin yöneticileri gibi idare etmesi lazım dedi.
Gül, memleketi Kayseri'de eğitim muhabirleriyle sohbetinde, siyasi yarıştan çok daha sert geçtiğini söylediği mevcut rektör seçim sisteminden son derece rahatsız olduğunu belirterek, Rektör seçimlerinin çok doğru yapıldığı kanaatinde değilim. Bu çok üzücü gerçekten. 20 yıl siyaset yaptım, siyasette görmediğim şeyleri rektör seçimlerinde görüyorum dedi.
ŞİRKET GİBİ YÖNETİLECEK
Hürriyet Gazetesi'nden Esra Kaya'nın haberine göre; bu durumun üniversitelerde büyük yaralar açtığını belirten Gül, öngörülen yeni sistemi şöyle anlattı:
Bazen insanların CV'lerine bakarsınız içiniz gider, sonra bir bakarsınız ki çok iyi bilim adamıdır ama idareciliği yoktur. Onun yerine ben, mütevelli heyetinin olması, akademik rektörle yöneticinin ayrı olması gerektiğini düşünüyorum. O kişiler, üniversiteleri başarılı şirketlerin yöneticileri gibi idare etmeli. Üniversitelerin finansmanı konusunun da yeniden düşünülmesi gerekiyor. Birine 200 milyon veriliyor, diğerine 50 milyon.
Üniversite yöneticilerinin karar vericilere yakınlığıyla ilgili oluyor. Objektif şeyler çıkmıyor. YÖK bu konuda da çalışıyor. Sınav sistemlerinin çok şeffaf ve önceden bilinir olması gerekir. Birden bire bize 20 milyon nüfus gelmiyor ki. Dolayısıyla 2-3 sene sonra yapılacakları tespit edebiliriz. Son yıllarda biraz kafa karıştırıcı şeyler oldu. Dışarıdakilerle kendi üniversitelerimizi mukayese ettiğimde çok üzülüyorum, ama ümitliyim, son yıllarda kendilerine geldiler. Biz nelere uğraşıyormuşuz, dediler. Üniversitelerin asli görevi eğitim, o çok kaybolmuştu, geldi.
Eski YÖK yönetimi, 'TÜBİTAK'la işbirliğine giremezsin' diye talimat vermiş, Bilkent, Boğaziçi, ODTÜ gibi özgüveni olan üniversiteler haricinde kimse işbirliği yapmıyordu. TÜBİTAK'a müracaat edip 'Ben 6'ncı Çerçeve Programı'ndan su projeye talep ediyorum' diyemiyordu. Hocalarımız o zaman AB'ye de karşıydı. Dışişleri Bakanı'yken YÖK'e gittiğimde, sendikalar, partiler, iş dünyası hatta TSK'nın bile karşı görünse bile AB'yi desteklediğini, bir üniversitelerin katkısının olmadığını söyledim, çok mahçup oldular. Ntvmsnbc