SON DAKİKA

'Hayırlı Cuma'dan 'Hayırlı Nevruz'a (3)

RA nasıl Adams ve McGuinness'i yani Sinn Fein'i boşa çıkartmadıysa, Kandil'in de Öcalan'ı boşa çıkartmasını beklememeliyiz. Karayılan'ın açıklaması böyle anlaşılmalı. 11 Mart, 2013 16:43 Güncelleme: 11 Mart, 2013 16:43 'Hayırlı Cuma'dan 'Hayırlı Nevruz'a (3)

İRA nasıl Adams ve McGuinness'i yani Sinn Fein'i boşa çıkartmadıysa, Kandil'in de Öcalan'ı boşa çıkartmasını beklememeliyiz. Karayılan'ın açıklaması böyle anlaşılmalı.

 

CENGİZ ÇANDAR / RADİKAL

IRA ve Sinn Fein ile PKK ve BDP arasındaki paralelliklere işaret etmemizin nedeni, 'Kürt Sorununun Çözüm' sürecinin başlamış olmasıyla ilgili. Bizzat Tayyip Erdoğan, 'İmralı Süreci' nitelemesini sevmiyor; 'çözüm süreci' denilmesi için çağrıda bulunuyor.

IRA ve Sinn Fein ile PKK ve BDP arasında 'benzemeyenler' ve 'farklı' unsurlar, benzer ve ortak unsurlardan daha fazla olabilir. Bunu daha önce de dile getirmiştik. Ama 'çatışma çözümleri'nin hiçbirinde böylesine bir paralellik kurulabilecek başka bir örnek de yok.
Dikkat edin, 'çatışma çözümü' diyoruz. 'Kuzey İrlanda sorunu' artık çözüme kavuşturulmuş sayılıyor. Madem ki 'çözüm süreci'ne girdik, bunun kurdelesini kesen Başbakan öyle diyor, 'Kuzey İrlanda tecrübesi'nden yararlanmak gerekiyor. 1998'de 'Hayırlı Cuma Anlaşması'yla taçlanan söz konusu tecrübe, önemli dersler sunuyor.

Bir önceki yazımızda adını geçirdiğimiz IRA'nın eski liderlerinden olup, iki kez ömürboyu hapse mahkûm olmuş olan, iki kez hapishaneden kaçan, çok uzun bir açlık greviyle ün yapan ve daha sonra 'barış müzakereleri'nde Sinn Fein heyetinin içinde yer almış bulunan Gerry Kelly'den alıntılar yapmıştık.

Devam edelim; Gerry Kelly, Temmuz 2011'de Belfast'ta, 'Hayırlı Cuma Anlaşması'nın imzalandığı, Kuzey İrlanda'nın tarihi parlamento binası Stormont Şatosu'nda bizlere IRA-Sinn Fein konusunda şunları da söylemişti:

“İrlanda tarihinde fiziki güç kullanımı çok güçlü bir unsur olmuştur. IRA her zaman Sinn Fein'den daha güçlüydü. 'Cumhuriyetçi Hareket' terimi bir dizi örgütü ifade eder: IRA, Sinn Fein, Fienne Eireann, Cumann na mBan (Cumhuriyetçi Kadınlar'ın Paramiliter Örgütü), sosyal yardım kuruluşları ve diğerleri. Bunların tümü Cumhuriyetçi Hareket çatısı altına girmişlerdi. Sinn Fein bir aşamada yasaklanmıştı. Gerry Adams'ın televizyonda konuşturulmadığı ve konuşmalarının dublaj ile verildiği bir dönem olmuştu.
Tüm görüşmeler Sinn Fein tarafından yürütüldü, IRA görüşmelerin dışında tutuldu…”
Paralellik çarpıcı. İzleyelim:

'Kürt Sorunu'nun tarihinde de 'fiziki güç kullanımı', bir başka deyişle 'şiddet'; resmi terminolojide 'terör' çok güçlü bir unsur olmadı mı? Cumhuriyet tarihinde Türkiye sınırları içinde –Şeyh Sait, Ağrı Dağı ve PKK en büyükleri olmak üzere- 29 Kürt isyanından söz edilmiyor mu? 'Resmi Türkiye', bunlara 'Dersim Katliamı'nı da ekleyerek 'Dersim İsyanı'ndan söz etmiyor mu?
PKK, ortaya çıktıktan beri, hep, yasal alandaki Kürt partilerinden daha güçlü sayılmadı mı?
İrlanda'da 'Cumhuriyetçi Hareket' ne çağrışım yapıyorsa Türkiye siyaset jargonunda 'Kürt siyasi hareketi' de o anlamda kullanılıyor. 'Kürt siyasi hareketi' denildiğinde, bunun içinde 'PKK, BDP (ve selefleri), 2004'te kurulan PAJK (Partiya Azadiya Jinen Kurdistane) yani 'Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi, bir dizi STK, vs.' var.

Yasal Sinn Fein'in bir dönem yasaklandığı gibi, bizde de HEP, DEP, DEHAP, HADEP, DTP kapatılmadı mı? Bu çizgi bugün BDP olarak devam ediyor.

Kuzey İrlanda örneğinde, Türkiye'deki süreç ile kıyaslandığında ilginç bir 'benzemezlik'e gelirsek, bu, Kuzey İrlanda'da müzakerenin IRA namına Sinn Fein ile yürütülmesine karşılık, Türkiye'de BDP'nin dışarıda tutulmak istenmesidir denebilir.
“Türkiye'nin Sinn Fein'i” olarak Abdullah Öcalan'ı tanımlamış olmam, Türkiye'deki sürecin kendine özgü bu yanına dikkat çekmek içindi. Burada 'muhatap' bizzat Abdullah Öcalan.
Gerry Kelly'nin, Sinn Fein'in, daha doğru bir deyişle 'İrlanda Cumhuriyetçi Hareketi'nin 'görüşme deneyi'nden çıkarttığı ve bizlere aktardığı 'müzakere ilkeleri'ne ilişkin ders ise şuydu:
“Bilinmesi gereken şudur: 1) İstediğini elde etmelisin 2) Bunu, bir uzlaşmaya varmadan elde edemeyeceğini bilmelisin 3) Amacından ayrılmamalısın.”
Tam bu noktada, 'Kuzey İrlanda Sorununun Çözümü'nde Britanya hükümetinin bir numaralı müzakerecisi konumunda, çok büyük rol oynamış Jonathan Powell'ın bize Londra'da söylediklerini hatırlayalım:

“Her şeyden önemlisi süreçtir. Süreç olmazsa, boşluk doğar ve boşluk, şiddetle doldurulur. İşte Ortadoğu'nun görüntüsü. (Filistin-İsrail sorunu) Bu bağlamda, barışın, üç aşağı beş yukarı toprak tavizini kapsayacağını biliyoruz. Ama oraya doğru gidecek bir süreç ortada yok. Şimon Peres, bu durumu şöyle açıklamıştı: 'İyi haber, tünelin sonunda ışığın gözüktüğü. Kötü haber ise ortada tünel yok.' Ben bunu bisiklet teorisi olarak adlandırıyorum. Süreç, bisiklet üzerinde pedal çevirmek gibidir. Pedal çevirmediğiniz an bisiklet devrilir. Her zaman bir sürece ihtiyacınız vardır…”

Türkiye'de 'bisiklet teorisi'nin yürürlükte olacağı cinsten bir dönemin eşiğindeyiz. 'Süreç' devam etmek zorunda. Her şeye –tüm kaçınılmaz iniş-çıkışlarına- rağmen,
Murat Karayılan, Abdullah Öcalan'ın kendilerine intikal eden öneriler ve bunların dayandığı 'tezler'den söz ederken şöyle konuştu:

“Biz de anlamaya çalışıyoruz. İşin gerçeğini ifade edersek biz de belirli noktalarda anlamakta zorlanıyoruz ve anlamaya çalışıyoruz… (Abdullah Öcalan) 'Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, her şey yenilenecek, köklü değişime kavuşacak' perspektifiyle yola çıkmış bulunuyor. Bu, bizi çok yakından ilgilendirdiği gibi Türkiye'deki herkesi de bütün Kürdistanlıları da ilgilendiriyor… Dolayısıyla herkesin bu konuda görüş belirtmesi hakkı vardır. Ama burada, ne yapılmak ve nereye varılmak istendiğinin de görülmesi önemlidir. Burada kesinlikle tüm tarafların kazanacağı yepyeni bir çözüm çerçevesi söz konusudur…
Biz PKK olarak bunu anlamaya ve buna anlam biçmeye çalışıyoruz. Çünkü bizim için hemen algılanması ve hemen gerekenlerin yapılması öyle sıradan basit bir şey değildir.”
Evet, basit değil ama Kuzey İrlanda'da 'Hayırlı Cuma' ya da diğer adıyla 'Belfast Anlaşması'nı IRA'nın kabullenmesinden çok daha zor da değil.

'Belfast Anlaşması', 10 Nisan 1998'de imzalandı. IRA, anlaşmaya uydu. Silahlarını bir daha ateşlemedi. Silahların ortadan kaldırılarak resmen susturulduğunun ilan edilmesi, Temmuz 2005'te gerçekleşti ve bunun ardından IRA'nın varlığı da sona erdi. IRA, Sinn Fein'e dönüştü.

IRA, nasıl Gerry Adams ve Martin McGuinness'i 'yani Sinn Fein'i' boşa çıkartmadıysa, Kandil'in de Abdullah Öcalan'ı boşa çıkartmasını beklememeliyiz. Murat Karayılan'ın açıklaması böyle anlaşılmalı.

Ve 'gerçekçi' bakışla şunu fark etmeliyiz: Nevruz 2013'e doğru, 'tarihi günler'in eşiğindeyiz…

Yorum Ekle