HALK YILLARDIR SORULARA VERİLECEK YANITI BEKLİYOR
23 Mart, 2012 06:35
•Güncelleme: 23 Mart, 2012 06:35
Siyasal İslam geleneğinden gelen politik yapılar, doğruları direk hedef alıp karşı cepheden vurma yerine, daha çok onların yanına yanlışlıkları koyarak gerçekleri saptırmayı esas alırlar. Boğuntuya getirme, yanlışla doğruyu ince çizgide yan yana koyma ve bu ince çizgide yanlışları doğruymuş gibi göstererek gerçekleri muğlaştırmaktadır. Kandırma ve hileyi esas alan göz boyama ve gerçekleri saptırmaya dayanan bu geleneğin temel felsefesi doğruları, yanlışların gölgesinde veya gerektiğinde yanlışların içine karıştırarak eritmek ve giderek yanlışları doğrular mahiyetinde ele alınmasını sağlamaktır.
Karayı ak,yanlışı doğru,sefaleti refah,karanlığı aydınlık olarak gösterme ve bunu topluma lanse ettirme konusunda başarılı bir performans göstermektedirler.Soğuk savaş döneminin ucuz liderliği budur. Şu anda Türkiye'nin üzerindeki esas vesayet AKP'nin demoğojik,kendine Müslüman,kendisine demokrat ve başkalarına ise ceberut olan zihniyet ve uygulamalarıdır.Şimdi AKP hükümeti bunu yapıyor.Hükümetin yaptıkları meşhur konuşmalarını nasıl dikkate alırsanız alın,gerçek şu ki yıllardır Türk ve Kürt halkının canına tak eden sorunların ve çatışmalı sürecin çözümü için henüz hiç bir şey söylemediler.İktidar ve muhalefet partiler ağza alınmayacak hakaretlerle siyasetin adeta çivisini çıkarıyorlar.
Kürt sorunu konusunda açıklamalarda bulunan Başbakan 73 milyon artık kan görmek, göz yaşı görmek değil,mürekkep görmek istiyor.Parmaklara barut kokusu değil,istiyoruz ki mürekkep bulaşsın.Askerden ve dağdan çocuğunun yolunu gözleyen anneler olmasın.
Başbakan kan ve göz yaşı dökülmemesi için yapılması gerekenlere ise hiç değinmeyerek ne tür adımlar atacağını da neden söylemiyor.
Başbakan 30 yıldır devam eden çatışma ortamının on binlerce cana, milyarlarca lira kaynağa mal olduğunu anlatarak, çatışmalı ortamın yanlış analizler, yanlış tespitler ve yanlış politikalar sonucunda, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğüne, kardeşliğine zarar verecek boyutlara kadar ulaştığını söylüyor.
10 Yıl boyunca hükümet olarak doğru tespitleri yapmak, çözüm yolunda doğru adımlar atmak için ne zaman büyük hassasiyet gösterdiler.
Başbakan AKP'nin sorunun çözümünü istediğini ancak başka odakların sorunun çözümünü istemediğini ileri sürüyor. Sırf AKP çözecek diye çözümü istemeyenler var. MHP bu süreçte bize destek vermedi. Aynı şekilde CHP en başından itibaren attığımız adımların karşısında oldu. BDP'de istismar alanı ortadan kalkacağı için çözümün karşısında oldu diyor.
Binlerce Kürt siyasetçiyi tutuklayan, sokakları işkence alanına çeviren, Avukatları, Aydınları, Gazetecileri tutuklayan AKP'nin politikalarına muhalefet eden her kesi içeriye atan sanki kendisi değilmiş,
Unutulmasın ki kendi alternatif çözümü geliştirme göçüne ve iradesine sahip bir halk vardır. AKP hükümeti her halde bu halkı kandıracağını ve susturacağını sanıyor. Kendine göre kavramlar kullanmanın ve demoğojinin tüm gerçeklerin üstünü örteceğini düşünüyor.
Yıllardır çatışmalı sürecin kurbanı olan Türk ve Kürt gençlerine yenilerinin eklenmemesi için neden adım atılmıyor? Yıllardır uygulanan ve sorunun büyümesine neden olan imha ve tasfiye yöntemlerini barışçıl yöntemleri esas alınmıyor? Türk ve Kürt halkı AKP'nin bu sorulara verilecek yanıtını yıllardır bekliyor. Türkiye'nin çok kimlikli, çok inançlı ve çok kültürlü bir ülke olduğunu unutmamak gerek, Ancak AKP hükümeti bu gerçeği anlamakta zorluk çekmektedir. Bir anayasal çözüm sürecinin oluşması ve sağlıklı ilerleyebilmesi için gerekli ilk şart ise, çatışmalı ortamın kesin olarak sona erdirilmeli. Yani ordu ve operasyonlarının durdurulması ve müzakerelerin başlaması lazım.
Siyasal İslam geleneğinden gelen politik yapılar, doğruları direk hedef alıp karşı cepheden vurma yerine, daha çok onların yanına yanlışlıkları koyarak gerçekleri saptırmayı esas alırlar. Boğuntuya getirme, yanlışla doğruyu ince çizgide yan yana koyma ve bu ince çizgide yanlışları doğruymuş gibi göstererek gerçekleri muğlaştırmaktadır. Kandırma ve hileyi esas alan göz boyama ve gerçekleri saptırmaya dayanan bu geleneğin temel felsefesi doğruları, yanlışların gölgesinde veya gerektiğinde yanlışların içine karıştırarak eritmek ve giderek yanlışları doğrular mahiyetinde ele alınmasını sağlamaktır.
Karayı ak,yanlışı doğru,sefaleti refah,karanlığı aydınlık olarak gösterme ve bunu topluma lanse ettirme konusunda başarılı bir performans göstermektedirler.Soğuk savaş döneminin ucuz liderliği budur. Şu anda Türkiye'nin üzerindeki esas vesayet AKP'nin demoğojik,kendine Müslüman,kendisine demokrat ve başkalarına ise ceberut olan zihniyet ve uygulamalarıdır.Şimdi AKP hükümeti bunu yapıyor. Hükümetin yaptıkları meşhur konuşmalarını nasıl dikkate alırsanız alın,gerçek şu ki yıllardır Türk ve Kürt halkının canına tak eden sorunların ve çatışmalı sürecin çözümü için henüz hiç bir şey söylemediler. İktidar ve muhalefet partiler ağza alınmayacak hakaretlerle siyasetin adeta çivisini çıkarıyorlar.
Kürt sorunu konusunda açıklamalarda bulunan Başbakan 73 milyon artık kan görmek, göz yaşı görmek değil,mürekkep görmek istiyor.Parmaklara barut kokusu değil,istiyoruz ki mürekkep bulaşsın.Askerden ve dağdan çocuğunun yolunu gözleyen anneler olmasın.
Başbakan kan ve göz yaşı dökülmemesi için yapılması gerekenlere ise hiç değinmeyerek ne tür adımlar atacağını da neden söylemiyor.
Başbakan 30 yıldır devam eden çatışma ortamının on binlerce cana, milyarlarca lira kaynağa mal olduğunu anlatarak, çatışmalı ortamın yanlış analizler, yanlış tespitler ve yanlış politikalar sonucunda, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğüne, kardeşliğine zarar verecek boyutlara kadar ulaştığını söylüyor.
10 Yıl boyunca hükümet olarak doğru tespitleri yapmak, çözüm yolunda doğru adımlar atmak için ne zaman büyük hassasiyet gösterdiler. Başbakan AKP'nin sorunun çözümünü istediğini ancak başka odakların sorunun çözümünü istemediğini ileri sürüyor. Sırf AKP çözecek diye çözümü istemeyenler var. MHP bu süreçte bize destek vermedi. Aynı şekilde CHP en başından itibaren attığımız adımların karşısında oldu. BDP'de istismar alanı ortadan kalkacağı için çözümün karşısında oldu diyor.
Binlerce Kürt siyasetçiyi tutuklayan, sokakları işkence alanına çeviren, Avukatları, Aydınları, Gazetecileri tutuklayan AKP'nin politikalarına muhalefet eden her kesi içeriye atan sanki kendisi değilmiş,
Unutulmasın ki kendi alternatif çözümü geliştirme göçüne ve iradesine sahip bir halk vardır. AKP hükümeti her halde bu halkı kandıracağını ve susturacağını sanıyor. Kendine göre kavramlar kullanmanın ve demoğojinin tüm gerçeklerin üstünü örteceğini düşünüyor.
Yıllardır çatışmalı sürecin kurbanı olan Türk ve Kürt gençlerine yenilerinin eklenmemesi için neden adım atılmıyor? Yıllardır uygulanan ve sorunun büyümesine neden olan imha ve tasfiye yöntemlerini barışçıl yöntemleri esas alınmıyor? Türk ve Kürt halkı AKP'nin bu sorulara verilecek yanıtını yıllardır bekliyor. Türkiye'nin çok kimlikli, çok inançlı ve çok kültürlü bir ülke olduğunu unutmamak gerek, Ancak AKP hükümeti bu gerçeği anlamakta zorluk çekmektedir. Bir anayasal çözüm sürecinin oluşması ve sağlıklı ilerleyebilmesi için gerekli ilk şart ise, çatışmalı ortamın kesin olarak sona erdirilmeli. Yani ordu ve operasyonlarının durdurulması ve müzakerelerin başlaması lazım.