Hak-Par Genel Başkanı Sayın; Bayram Bozyel ile Özel Röportaj. Sayın, Bozyel’e Dengê Agirî Ekibimiz ve Şahsım Adına Teşekkür Ederim.
Halil İbrahim Cengiz
1-) Sayın Bozyel, birlik sorunu hep Kürdlerin gündeminde önem arz eden bir konu, Hak-Par’ın ise birliğe yaklaşımı biliniyor. Son olarak Diyarbakır’da yapılan Kürdistan Konferansı’nın hazırlayıcılarından biriydiniz. Konferansa dair izlenimlerinizi bizim ile paylaşır mısınız?
Bozyel; 17-18 Eylül 2011 tarihinde Diyarbakır’da gerçekleştirilen Türkiye’de Kürdistan Konferansı birkaç açıdan önem taşımaktadır. Birincisi, bu isimle Türkiye’de ilk kez yapılan bir toplantıdır. Bu konferansın en önemli yanı ise hemen hemen bütün Kürt yurtsever güçlerini -bildiğim kadarıyla- ilk kez bir masa etrafında buluşturmuş olmasıdır. Katılımcılar iki gün boyunca, zamanın elverdiği oranda gündeme ilişkin görüş ve önerilerini dile getirdi, medeni ve seviyeli bir tartışma süreci yaşandı. Bu yönüyle, Türkiye’de Kürdistan Konferansı, Kürt ulusal demokratik güçleri bakımından kotarılmış önemli bir kazanım olarak değerlendirilmelidir.
Çatışma ortamının gölgesi altında toplanması hiç kuşkusuz Konferans açısından olumsuz bir durumdu. Çünkü bu durum Konferansa olan ilgiyi azalttığı gibi, beklentilere yanıt vermesini zora soktu. Öte yandan bu alanda benzer deneyimlerin eksikliği, hatta yokluğu, doğal olarak Konferans sürecinde kimi aksaklıkların yaşanmasına yol açtı. Teknik açıdan Konferansın verimini olumsuz yönde etkiledi.
Kürt sorununun çözüm sürecine girdiği, yeni anayasa yapımı kapsamında Kürt sorununa çareler arandığı bir dönemde Kürt ulusal güçleri arasındaki yakınlaşma ve ortak tutum oluşturma arayışının hızlanması kaçınılmazdır. Parti olarak, yeni anayasa yapım süreci dahil, mevcut koşulları Kürt sorununun çözümü yönünde etkilemenin yolunun, Kürt yurtsever güçlerin sürece etkin ve birlikte müdahalesinden geçtiğini düşünüyoruz. Bu nedenle aramızdaki farklılıklara rağmen Kürt yurtsever güçleriyle yakınlaşma ve ortak tutum çabalarımızı sürdürmeyi son derece önemsiyoruz.
2-) Dört parçadaki Kürdistani güçleri kapsayacak ulusal konferans ya da kongre hep konuşuluyor. Hatta belirsiz olmakla birlikte bu sonbaharda Hewler’de yapılabilirliği bile tartışılıyor. Bu konuda herhangi bir çalışmanız var mı? Varsa bu çalışmalar diğer Kürdistani güçler ile belli bir koordinasyon çerçevesinde mi yürütülüyor?
Bozyel; Bilindiği gibi, partimiz adına benim de içinde bulunduğum bir heyet bu yılın (2011’in) Nisan ayında bu konuyu görüşmek üzere Kürdistan Bölgesi Başkanı sayın Mesut Barzani’ye bir ziyarette bulundu. Dört parçadaki Kürtleri bir araya getirecek Kürdistan Konferansı konusu kendileriyle paylaşıldı. Söz konusu görüşmede, bu yılın (2011’in) son aylarında Kürdistan Genel Konferansının toplanması konusunda karar kılındı. Ancak PKK’nin Temmuz ayı ortalarından itibaren silahlı eylemlere başlaması, ardından da Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlara başvurması sonucunda, sayın Barzani söz konusu Konferansın toplanma koşullarının ortadan kalktığını söyledi.
Böyle bir Konferansın toplanma koşullarının ortadan kalkmış olması olumsuz ve üzücü bir durumdur. Çünkü böyle bir Konferansa olan ihtiyaç ortadan kalkmış değil. Dört parçada yaşayan halkımızın politik güçleri arasında belli bir dayanışma, deney paylaşımı ve eşgüdüm sağlamak bir ihtiyaçtır. Söz konusu ihtiyacı karşılamak için Kürdistan Konferansı bir ilk adım olabilir. Ayrıca böyle bir Konferansın, Kürt halkının özgürlük davasına bölgesel düzeyde yeni bir ivme ve moral kazandıracağına kuşku yoktur. Kürtlerin dört parça düzeyinde yakınlaşması, giderek ortak ve barışçıl bir strateji oluşturmaları bölge devletlerini çözüm yönünde zorlayabileceği gibi, uluslararası kamuoyunun Kürt davasına olan ilgi ve desteğini artıracaktır. Bölgenin yeniden dizayn edildiği, Suriye’nin önemli gelişmelerle yüz yüze bulunduğu, Türkiye’de Kürt sorununun çözümü çerçevesinde tartışmaların yoğunlaştığı bir süreçte Kürdistan Konferansının toplanması daha çok yakıcılık kazanmaktadır.
Böyle bir Konferansın toplanma koşullarının oluşması için başta PKK olmak üzere herkese görev düşmektedir. Partimiz bu Konferansın toplanması için, hem Türkiye’deki Kürt parti ve gruplarıyla, hem de Kürdistan Bölgesi Başkanlık Divanı ile diyalog içinde çabalarını sürdürüyor.
3-) Biz röportajımıza birlik sorununa dair sorulara öncelik vererek başladık son bir soru ile devam edelim. Bilindiği gibi Türkiye de Kürt hareketleri dışında diğer demokrasi güçlerini de kapsayacak bir birlik çalışması “Çatı Partisi” adı altında yürütülüyor. Basta Hak-Par’ın ismi de bu çalışmanın içerisinde anılırken, sonra Hak-Par “Çatı Partisi” çalışması içerisinde yer almadığını açıkladı. Ancak yayınlanan deklarasyon ve çağrılarda halen Hak-Par’ın ismi geçiyor. Bu konuda bir bilgi verir misiniz. Bu çalışmada yer almamanız bileşenler ile ilgili bir sorun mu?
Bozyel; Çatı Partisi oluşturma çabaları yeni değil. Biz HAK-PAR olarak da işin başından beri bu çalışmanın dışındayız.
Öncelikle bu yıl yeniden güncellenen Çatı Partisi konusunda bize getirilmiş herhangi bir önerinin olmadığını belirtmek isterim. Ancak bizim açımızdan sorun, bize öneri getirilmemiş olması değil. Projenin gerekliliğine inansak, kendimiz gider böyle bir girişim içinde yer almayı deneriz.
Parti olarak bizim önceliğimiz, Kürt yurtsever güçleri arasında bir ulusal birlik/duruş oluşturmaktır. Türkiye sol/demokrasi güçleriyle etkili bir işbirliği ve bu işbirliğini yansıtacak mekanizmayı oluşturmak bu öncelikli adıma bağlı olarak gündeme gelebilir. Kendi aralarında doğru dürüst bir strateji ve böyle bir stratejiyi hayata geçirecek uygun bir mekanizma oluşturmadan, Kürt yurtsever güçlerinin Türk sol kesimiyle birlik çabalarına girişmesini pek anlamlı görmüyoruz.
Öte yandan Çatı Partisi olarak nitelendirilen girişim, bileşenleri bakımından oldukça eklektik, amaçları bakımından belirsiz ve muğlâk bir görünüme sahiptir. Söz konusu proje bir ihtiyaçtan çok ısmarlama sonucu ortaya çıkmıştır ve Türkiye’nin temel sorunlarına yanıt vermekten uzak görünmektedir.
Bu konuyla bağlantılı belirtmem gereken bir nokta da şudur. Parti olarak birlikte iş yapacağımız, ittifak kuracağımız Türkiye kesimlerinde ideolojik paydalar aramayız. Bizim için demokrasi ve Kürt sorununa ilişkin yaklaşımları önemlidir. Gerçekten demokrat ve Kürt sorununun çözümünden yana olan bütün güçlerle, ideolojik yapılarına bakmaksızın, işbirliği yapabiliriz. Halkımızın ve Türkiye’nin ihtiyaçları bunun gerektirir. Masa başında üretilmiş, şablonlara sıkıştırılmış, geleneksel sol birlikler değil.
�
4-) Son dönemlerde gerek basında, gerekse siyasi çevreler ve kitleler nezdinde Hak-Par’ın ismi hiç olmadığı kadar çok telaffuz ediliyor. Siz bu ivmeyi neye bağlıyorsunuz?
Bozyel; HAK-PAR’ın sahip olduğu itibar ve prestij, en başta temsil ettiği istikrarlı mücadele yürüyüşünden gelmektedir. Siyasete ve elbette hayatta istikrarlı duruş, karşıtlarınızda bile saygı uyandırır. Söz konusu istikrarlı duruş sadece saygı kazandırmıyor, aynı zamanda birçok insanda güven hissini uyandırıyor.
HAK-PAR, olanakları bakımından oldukça zor koşullarda bir mücadele yürütüyor. Buna karşın hem Kürt sorunu bağlamında hem de Türkiye’nin temel meselelerinde adı en çok telaffuz edilen 4-5 parti arasında yer alıyor. Politik etkinlik bakımından, partimiz, kendisiyle kıyaslanmaz maddi ve kitle desteğine sahip partilerle boy ölçmektedir. İzlediğimiz istikrarlı tutumun yanı sıra, partimizin bu itibarı edinmesinde arkadaşlarımızın ve dostlarımızın fedakarlıkları büyük bir rol oynamaktadır. Çünkü partimiz bir dava partisidir ve ancak inç ve kararlıkla yoluna devam edebilir.
HAK-PAR’a olan ilginin bir nedeni de onun Kürt sorunun çözümünde barışçıl çizgiyi temsil etmesidir. Savaştan ve şiddetten bunalan halkın, bu nedenle, barışçıl çözümü savunan partimize ilgisinin artması doğaldır.
Ancak esas sorun, partimize olan bu ilgi ve güveni örgütlemek, örgütlü güce çevirmektir. Çünkü dengeyi değiştirecek, sonucu belirleyecek partimizin örgütlülük düzeyi ve kitle desteğidir. Sürecin bu yönde geliştiğine dair güçlü işaretler var. Önümüzdeki süreç, partimize olan ilginin yoğun bir desteğe ve katılıma dönüşeceği bir süreç olacak.
5-) Hak-Par, kadroları bakımından yeni sürece ne kadar hazır, kendisini nasıl konumlandırıyor?
Bozyel; Diğer olanaklarının aksine HAK-PAR Kürt hareketinde çok güçlü ve deneyimli bir kadroya, oldukça zengin ve yol açıcı bir mücadele birikimine sahiptir. HAK-PAR’ı oluşturan politik kadroların tümü uzun yılların zorluklarının üstesinden gelmiş, kendi alanlarında birikimli ve güven duyulan insanlardır.
Partimizin yaşadığı zorlukların nedeni kadrolarımız niteliğinden kaynaklanmıyor. Bizim sıkıntımız şiddet ortamının yol açtığı kutuplaşmadan, başka bir ifade ile konjonktürden kaynaklıdır. Konjonktürün değişmesine bağlı olarak partimize düşecek rolün artması kaçınılmazdır. Partimizin, sürecin önümüze çıkaracağı tarihi görevlerin altından kalkacak birikim ve kararlılığa sahip olduğuna hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
6-) Kürt sorunu gündemdeki yerini koruyor, her gecen gün biraz daha yakıcı bir seklide kendisini dayatıyor. Sorunun çözümüne dair tartışmalar da doğal olarak revaçta. Siz parti olarak federal çözüm modelini programınıza almış ve bu talebi Anayasa Mahkemesi’nde yaptığınız savunma ile aklamışsınız. Ancak Kürtlerin önemli bir kesimi halen bu ivedi kazanıma rağmen sorunun çözümüne dair “Demokratik Özerklik” gibi çok daha geri bir pozisyonda bir çözüm modelini dayatıyorlar. Siz bu paradigmayı neye bağlıyorsunuz?
Bozyel; Özerklik de Kürt sorununun çözümü için önerilecek bir çözüm formülüdür elbet. Bizim açımızdan önemli olan şey, özerklikten ne anlaşıldığı sorunudur. Başka bir ifade sorun özerkliği savunup savunmamak değildir. Örneğin BDP ve çevresine dönük eleştiriler onların özerklik projesini savunmaktan kaynaklı değil. Eleştirinin nedeni, özerklik formülünün anlaşılmaz bir hale getirilip sulandırılmasıdır. Diğer yandan Kürt halkı gibi yirmi milyona varan bir etnik/ulusal toplumun Türk halkıyla eşitliğinin nasıl sağlanacağı sorunudur. Özerklik formülünün bu bakımdan yetersiz olduğu ve eşitlik sorununu çözemeyeceği ortadadır. Bu açıdan federasyon formülü hem gerçekçi, uygulanabilir hem de eşitlikçi bir formüldür.
7-) Son olarak Suriye’de Kütler ile dayanışma çerçevesinde Türkiye’deki Kürtlerin üzerine düşen görevler sizce nelerdir ve geçtiğimiz günlerde şehid düşen Kürd İlerici Hareketi lideri Mişel Temo’nun katledilişini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bozyel; Suriye’de yaşanan çalkantı Kürtler için tarihi fırsatlar doğurmaya gebe görünüyor. Suriye’de Kürt halkının özgürlüğüne kavuşması, Türkiye’de ki Kürt sorununun çözüm sürecini hızlandıracak kaçınılmaz olarak. Özetle Suriye Kürtleriyle dayanışmak hem insani hem yurtsever görevlerimiz arasındadır.
Bilindiği gibi bir süre önce partimizin de içinde bulunduğu Suriye Kürtleri ile Dayanışma Komitesi kuruldu. Bu Komite Suriye’de ki gelişmeleri yakından izliyor ve duruma göre açıklamalarda bulunuyor. Suriye Kürtleriyle dayanışma içinde olduğunu ilan ediyor. Moral destek sunuyor.
Şimdiye kadar Suriye Kürtleri rejim karşıtı gösterilere katılmakta biraz temkinli davrandılar. Ancak Rejim bu temkinli yaklaşıma rağmen Kürdlere olan düşmanlığını saklamıyor. Mişel Temo’nun katledilmesi Esad rejiminin psikolojik açıdan kontrolü kaybettiğini ve tam bir çözülme içine girdiğini gösteriyor.
Bizi kırmayıp röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için ekibimiz adına size teşekkür ederim.