SON DAKİKA

Gezi eylemlerini bitirme formülü

Taksim'de toplanma ve polisin toplananları son derece sert bir şekilde dağıtması kısırdöngüsünü aşmanın tek bir yolu var: Diyalog. 10 Temmuz, 2013 04:50 Güncelleme: 10 Temmuz, 2013 04:50 Gezi eylemlerini bitirme formülü

Gezi eylemlerini bitirme formülü

 

isterseniz iki basit tespit ile başlayalım. Dünyanın hiçbir yerinde büyük bir şehrin ortasında kalan tek yeşil alanın AVM yapılması düşünülemez. Böyle bir şeyi düşünen siyasetçiler varsa bile halka sorar, 'ben yaptım oldu' diyemez. Bu bir.

İkincisi, dünyanın en gelişmiş, demokrasinin, hukukun sıradan hayatın amentüsü kabul edilen ülkelerinde bile en büyük şehrin anameydanı barikatlarla kapatılıp 14 gün boyunca işgal edilemez. Buna hiçbir hukuk devleti izin vermez, hiçbir demokrasi hoş görmez. Bu da iki.

Bizde ne yazık ki her ikisi de oldu!

Bu iki olay bundan sonra bandı ne kadar geriye sararsak saralım farklı tahribatlar, kuşkular ve önyargılar yarattı. Klişe bir deyişle bundan sonra hiçbir şey Taksim ve Gezi Parkı olayında saflara ayrılan iki taraf için de eskisi gibi olmayacak.

Yeni bir dönem ve süreç başladı. Gelin görün ki bu başlayan süreç de bu haliyle sürdürülebilir bir süreç değil.

Önceki akşam son bir aydır olduğu gibi yine Taksim'de olağanüstü hal koşulları hâkim olmuş gözüküyordu. Normal şartlarda günde bir milyon insanın geçtiği İstiklal Caddesi'nde kepenkler indirilmiş, ara sokaklardan Cihangir'e, Talimhane'ye, Harbiye'ye kadar uzanan geniş bir çember içinde müdahaleler başlamıştı. Sadece dükkânlar değil, müzeler, sinemalar, hemen her yer kapalıydı. İstiklal Caddesi normal şartlarda dünyada eşi benzeri olmayan, günde bir milyon insanın geçtiği tahmin edilen bir cadde. Gelin görün ki 28 Mayıs'tan bu yana sanki caddede darbe yapılmış gibi bir hava var. Polisler ve göstericiler, TOMA kovalamaca, biber gazından yakartop yapmaca oynuyorlar. Bölgede yaşayanların mağduriyetini saymıyorum bile.

Normalleşme zamanı

Bu olaylar o bölgedeki binlerce esnaf, çalışan, yaşayan, ekmek kazanan, evine ekmek götüren, evinde ekmek yiyen ama en önemlisi de demokrasi adına çok büyük bir mağduriyete yol açıyor.

Tek suçu orantısız polis şiddetine atmak işin kolay yolu. Yapılan eylemlerin de bir kez daha düşünülmesinde, gözden geçirilmesinde fayda var.

Gezi Parkı açıldığına, kışla projesi iptal edildiğine göre gelinen noktada yeni bir iletişim yolunun açılıp, konsensusun kurulup, en azından hayatın normalleşmesinin zamanı geldi.

'Gezi Ruhu' dediğimiz şeyin hiçbir yerinde insanları mağdur etmek olmadığına eminim. Birkaç provokatörü saymazsak orayı dolduran gençlerin hiçbiri İstanbul'un ortasında hayatı felç edip esnafı, yaşayanı mağdur durumda bırakmak istemez. Benzer bir tutumu İstanbul Valisi'nin söylemlerinde de görüyoruz. O da sık sık esnafın, bölgede yaşayanların mağduriyetinden şikâyet ediyor.

Peki o zaman n'olacak?

Şu anda Gezi Parkı yeniden açıldığına göre bir masanın etrafına tekrar oturup yeni oluşan şartlarda nasıl bir ortak paydada yaşanacağını bir kez daha belirlemek gerekiyor.

Taksim'de toplanma ve polisin TOMA'larla son derece sert bir şekilde toplananları dağıtması kısırdöngüsünü aşmanın tek bir yolu var: Diyalog.

Parkın yeni oluşan dönemde nasıl kullanılacağını demokrasi ve hukuk çerçevesinde yeniden tanımlamak gerekiyor.

Şu anda valilik buna tek başına karar vermiş, “Parkta bekleme yapmak yasak” gibi absürd bir geçici formül bulmuş durumda. Bu, komik olmasının ötesinde yaratıcı eylemlere de müsait bir yaklaşım. Yarın bir gün yüzlerce insan parkın içinde volta atmaya başlarsa ne diyecekler, merak ediyorum. İkincisi, valilik İstanbul ve Türkiye'nin farklı yerlerinde yapılan forumların Gezi Parkı'nda yapılmasını yasaklıyor.

Yasaklar parkı

Bunu da anlamak mümkün değil. Parkın bir tarafında belediye binlerce kişiye iftar verirken bu yasağın hukuki yanı bir yana, mantıklı bir açıklamasını bulmak da kolay değil.

“Parka çadır kuramazsınız” dense hadi anlaşılabilir bir istek ama “Parkta duramazsın, toplanamazsın” demek kitleleri provoke edip gerilimi sürdürmekten başka bir işe yaramaz.

Gezi Parkı'ndan mağduriyeti önlemek için eli sopalı esnafla kanka olup elinde satırlı çıldırmış esnafla empati geliştirmek yerine bu yeni dönemin gerçekleriyle barışıp ona göre tedbir almak tek çözüm yolu. Gezi Parkı bunca olaydan sonra hiçbir zaman eski, sakin, sessiz ve tenha günlerine dönmeyeceğine göre artık herkese görev düşüyor.

'Gezi Ruhu'nu yaşayanlar da elini taşın altına koyup yeni eylem biçimleri ve yöntemler düşünmek zorunda. “Hadi Taksim'de toplanıyoruz” dediğiniz an olacaklar belli. Mağduriyetler bir yana, yaralanmalara, ölümlere engel olmak biraz da onların yeni yaratıcı eylemlerinin eseri olacak.

Gezi Parkı'nda son yılların en büyük çevreci eylemi yapıldı ve başarıya ulaştı. Bu çevreci eylemin pek çok farklı mesajları ve yarattığı yepyeni bir ruh hali de var. Bu da görmezden gelinmemesi gereken bir olgu. Ne bu oluşan yeni ruhu TOMA'layarak, biber gazına boğarak öldürebilirsiniz ne de Gezi Parkı'nı yeniden işgal ederek Taksim'in etrafını tekrar barikatlarla kapatma hayali kurarak yaşatabilirsiniz.

Konuşmanın ve düşünmenin tam zamanı...

Yorum Ekle