EHMEDÊ XANÎ'DE TASVİR VE BENZETME
Edebiyatta sanatın biçim ve öğelerinden biri, tasvirdir. Bir şair ya da bir yazar,
bir kişiyi, bir durumu, bir varlığı ya da bir yeri tasvir ettiğinde, öyle bir
biçimde tasvir etmelidir ki, hem okuyucuların ya da dinleyicilerin dikkatini o
kişinin, o durumun, o varlığın ya da o yerin üzerine çeksin, hem de o tasvirin
kendisi onların gönlünü çekici nitelikte olsun.
Mem û Zin e bakıldığı zaman, görülür ki ölümsüz Xani, orada tasvir
sanatını büyük bir ustalıkla kullanılmıştır. 5. bölümde, Kürdlerin talihsizliklerini
ve içinde bulundukları zor durumu anlatırken, Acemlerle Rom'un, yani
Osmanlıların, Kürd aşiretlerini kendi yok edici oklarına hedef yaptıklarını
belirtmiştir; Kürdleri sınır boylarındaki kilitlere ve Kürd aşiretini sağlam
setlere, Rom ve Acemleri iki denize, Kürdleri de o denizleri birbirinden ayıran
bir kıstağa benzetmiştir:
Kürd aşiretlerini her iki taraf
yok edici oklarına etmişler hedef
Sınır boylarında Kürdler sanki kilitmiş
ve her bir aşiretleri sanki bir setmiş
Şu Tacik denizi ile kızıl deniz gibi Rom deryası
çıktıkça yerinden ve harekete geçtikçe dalgası
Kürdler tümüyle kana bulanırlar
ve berzah gibi onları ayırırlar
yine aynı bölümde, Kürdlerin yiğitliğini överken, şöhret ve ünlü bir kentte,
Kürdleri de kılıçları ile o kenti ele geçiren savaşçılara benzetmiştir; himmet
ve yiğitliği bir ülkeye, Kürdleri de o ülkeye boyun eğdiren cengaverlere benzetmiştir:
Onlar ki, kılıçla şöhret kentini ele geçirmişler
onlar ki, himmet ülkesine boyun eğdirmişler
8.bölümde, Botan Beyi'ni tasvir ederken, O'nun daveti ve güçlü hakkında
şöyle yazmıştır:
Akıl, hüner, cömertlik ve meydan
disipli,düzen ve divan
Devlet ile adalet ve de dindarlık
koruma, saldırı ve kumandanlık
Bunların her birinden doluydu bir hazinesi
bunların her birinden doluydu bir definesi
Yine aynı bölümde, Bey'in iki bacısı Sıtti ile Zin'i uzun uzadıya anlatıp
Güzelliklerini övmüştür. Zülüf, yanak ve boylarını tasviri şöyledir:
Her birinin her iki zülfü, benziyordu sümbüllere
Her birinin her iki yanağı, benziyordu güllere
Acaba yüzlerindeki benler nasıldı?
Sanırdık ki ceylânların karnındaki misk kesesi
İçinden, yüzlerine noktalar serpmişti feleğin falcısı
Kaşları ile kirpiklerini de şöyle tasvir etmiştir:
Kaşları, feleğin yayının kemanındandı
Kirpikleri de kuşkusuz dik oklardandı
O gözlerle kaşlar, insanların başına neler getiriyordu acaba?
Göz açıp kapayıncaya dek sersemleyip deliye dönüyordu
her kim ki o gözlerdeki hikmetli işaretleri keşfediyordu
Kuşku yok ki alınları da o güzellikten paylarını almışlardı:
Alınları, taçların yanından öyle gözüküyordu ki
Cebrail meleğin kanatlarıydı ufukta sanki
Ya gerdanları?
Gerdanları, sanırdın ki sakinin elindedir
ve edebi şarapla dolu olan birer şişedir
Sıti ile Zin'in güzelliği, 9.bölümdedir ateş deryasına dönüşmüştür ve yüzlerce
gönül, ciğer ve can yakan olmuştur:
Yüzlerindeki güzellik Sıti ve Zin'in
bir deryasına dönüşmüştü aşk ateşini
O derya dalgalanıp kabardığı zaman
ve inip inip yükseklere çıktığı zaman
yakıyordu yüzlerce gönül, ciğer ve canlar
masal gibi anlatıyordu onları insanlar
14.bölümden anlatmıştır ki, Zin ile Sıti, delikanlı giysileri giyerek newroza
gitmişler; onları görenler güzellikleri karşısında akıllarını kaçırıp deliler gibi
sokaklara düşmüşler; kız giysileri giyinmiş olan Tacdin ile Memo, o durumun
nedenini yaşlı bir adama sormuşlar; o adam da onlara, insanları o duruma
düşürenlerin iki delikanlı olduklarını anlatmış; onlara silâhlarını sorunca da, adam
söyle yanıt vermiş:
Hayır dedi ihtiyar, gamzeleri ve bakışları ile
öldürüyorlar insanları, öldür gibi ok uçlarıyla
Sonra her iki delikanlı o iki genç kıza rastlamışlar ve baygın düşmüşler.
Her iki genç kız üzerlerine koşup bakmışlar ve onlara âşık olmuşlar; ama
kimler olduklarını bilmedikleri için söyle demişler:
Hangi yerden yetişmiş bu meyveler?
Hangi güllükte gelişmiş bu güller?
Hangi derenin selvileridir bunlar?
Hangi çimenliğin kuşlarıdır bunlar?
Onları sevdiler ya da onlara âşık oldular dense, bu söz sanat olmaz ve
edebiyatta üstün bir yer tutmaz. Çünkü sıradan bir sözdür. Ne var ki Xani gibi
büyük bir şair, o büyük ustalığıyla, her iki genç kızı iki ressama, gönüllerini iki
işte o zaman öylesine bir sanat eseri resim ortaya çıkar ki, onun önünde insan
şaşıp kalır:
Ne zaman ki, sonunda aşk kalemiyle onlar
yüz güzelliklerini gönül levhalarına yazdılar
Sıti ile Zin, her iki delikanlının yüzlerini parmaklarına çıkardıktan ve
kendi yüzlerini onların yerlerine takıp oradan uzaklaştıktan sonra, Tacdin
ile Memo bir süre orada baygın kalmışlar, sonra ayılıp eve gelmişler. Bir hafta
hasta yatmışlar ve başlarına neyin geldiğini anlayamamışlar; bir hafta sonra
yüzüklerin farkına varmışlar ve âşık olduklarını ancak o zaman anlamışlar.
İşte burada, Xani yine çok büyük bir ustalık göstermiş ve son drece olağan
ve doğal bir biçimde, Tacdin'in aşkının aslında gerçek aşk olmadığını,
eskiden mecazi aşk denilen yüzeysel bir aşk olduğunu, Memo'nun aşkının
ise eskiden hakiki aşk denilen gerçek bir aşk olduğunu belirtmiştir. Xani, bu
ustalığı 15.bölümde şöyle göstermiştir:
Tacdin'de vardı azıcık bilinç ve şuur
Aşk, onda bırakmıştı birazcık kusur
Kalk kardeş dedi, yatağın içinden
Yeter ah çektiğin yaraların elinden
Onlar ceylândır, bize gelince, arslanız biz
Çok ayıp olur onların elinden inlememiz
Ne var ki Memo, aşkı gerçek bir aşk olduğu için, o aşkın ateşiyle pişmiştir.
İçine düşmüş olduğu zor ve sıkıcı durumu uzun uzadıya anlattıktan sonra,
bütün organlarının aşkın etkisiyle sarsılıp kendisinin kontrolünden çıkmış
olduklarını söyle vurgulamıştır:
Gönül, iç organlar, can ve ciğer
eller, ayaklar, baş, sırt ve gözler
vallahi hiç birinin kalmamış rahatı
billâhi hiç birinin kalmamış takati
Koparmış onlar tüm ilgilerini benden
Aşık'ız biz, diyorlar hepsi birden
Denilebilir ki Mem û Zin, baştan sona kadar tasvir ve benzetme sanatıyla
doldurulup süslenmiştir. Yalnız, bu kitaptaki tasvir ve benzetmelere yer
vermemiz ve hepsinden örnekler göstermemiz olanaksızdır. Bu nedenle,
yukarıdaki örneklerle yetinmek zorunda kalıyoruz. Ölümsüz Xani'nin Mem
û Zin de kullanmış olduğu öbür sanat türlerinden de bazı örnekler vermemiz gerekir.
KAYNAK:M.Emin Bozarslan- Mem û Zin