SON DAKİKA

EHMEDÊ XANÎ'DE TASVİR VE BENZETME

EHMEDÊ XANÎ'DE TASVİR VE BENZETME 04 Kasım, 2013 02:04 Güncelleme: 04 Kasım, 2013 02:04 EHMEDÊ XANÎ'DE TASVİR VE BENZETME

EHMEDÊ XANÎ'DE TASVİR VE BENZETME

 

Edebiyatta sanatın biçim ve öğelerinden biri, tasvirdir.  Bir şair ya da bir yazar,

bir kişiyi, bir durumu, bir varlığı ya da bir yeri tasvir ettiğinde, öyle bir

biçimde tasvir etmelidir ki, hem okuyucuların ya da dinleyicilerin dikkatini o

kişinin, o durumun, o varlığın ya da o yerin üzerine çeksin,  hem de o tasvirin

kendisi onların gönlünü çekici nitelikte olsun.

 

“Mem û Zin” e bakıldığı zaman, görülür ki ölümsüz Xani, orada tasvir

sanatını büyük bir ustalıkla kullanılmıştır. 5. bölümde, Kürdlerin talihsizliklerini

ve içinde bulundukları zor durumu anlatırken, Acemlerle Rom'un, yani

Osmanlıların, Kürd aşiretlerini kendi yok edici oklarına hedef yaptıklarını

belirtmiştir; Kürdleri sınır boylarındaki kilitlere ve Kürd aşiretini sağlam

setlere, Rom ve Acemleri iki denize, Kürdleri de o denizleri birbirinden ayıran

bir kıstağa benzetmiştir:

 

“Kürd aşiretlerini her iki taraf

yok edici oklarına etmişler hedef

Sınır boylarında Kürdler sanki kilitmiş

ve her bir aşiretleri sanki bir setmiş

Şu Tacik denizi ile kızıl deniz gibi Rom deryası

çıktıkça yerinden ve harekete geçtikçe dalgası

Kürdler tümüyle kana bulanırlar

ve berzah gibi onları ayırırlar”

 

yine aynı bölümde, Kürdlerin yiğitliğini överken, şöhret ve ünlü bir kentte,

Kürdleri de kılıçları ile o kenti ele geçiren savaşçılara benzetmiştir; himmet

ve yiğitliği bir ülkeye, Kürdleri de o ülkeye boyun eğdiren cengaverlere benzetmiştir:

 

“Onlar ki, kılıçla şöhret kentini ele geçirmişler

onlar ki, himmet ülkesine boyun eğdirmişler”

 

8.bölümde, Botan Beyi'ni tasvir ederken, O'nun daveti ve güçlü hakkında

şöyle yazmıştır:

 

“Akıl, hüner, cömertlik ve meydan

disipli,düzen ve divan

 

Devlet ile adalet ve de dindarlık

koruma, saldırı ve kumandanlık

 

Bunların her birinden doluydu bir hazinesi

bunların her birinden doluydu bir definesi”

 

Yine aynı bölümde, Bey'in iki bacısı Sıtti ile Zin'i uzun uzadıya anlatıp

Güzelliklerini övmüştür. Zülüf, yanak ve boylarını tasviri şöyledir:

 

“Her birinin her iki zülfü, benziyordu sümbüllere

Her birinin her iki yanağı, benziyordu güllere”

 

Acaba yüzlerindeki benler nasıldı?

“Sanırdık ki ceylânların karnındaki misk kesesi

İçinden, yüzlerine noktalar serpmişti feleğin falcısı”

 

Kaşları ile kirpiklerini de şöyle tasvir etmiştir:

“Kaşları, feleğin yayının kemanındandı

Kirpikleri de kuşkusuz dik oklardandı”

 

O gözlerle kaşlar, insanların başına neler getiriyordu acaba?

“Göz açıp kapayıncaya dek sersemleyip deliye dönüyordu

her kim ki o gözlerdeki hikmetli işaretleri keşfediyordu”

 

Kuşku yok ki alınları da o güzellikten paylarını almışlardı:

“Alınları, taçların yanından öyle gözüküyordu ki

Cebrail  meleğin kanatlarıydı ufukta sanki”

 

Ya gerdanları?

“Gerdanları, sanırdın ki sakinin elindedir

ve edebi şarapla dolu olan birer şişedir”

 

Sıti ile Zin'in güzelliği, 9.bölümdedir ateş deryasına dönüşmüştür ve yüzlerce

gönül, ciğer ve can yakan olmuştur:

 

“Yüzlerindeki güzellik Sıti ve Zin'in

bir deryasına dönüşmüştü aşk ateşini

 

O derya dalgalanıp kabardığı zaman

ve inip inip yükseklere çıktığı zaman

 

yakıyordu yüzlerce gönül, ciğer ve canlar

masal gibi anlatıyordu onları insanlar”

 

14.bölümden anlatmıştır ki, Zin ile Sıti, delikanlı giysileri giyerek newroza

gitmişler;  onları görenler güzellikleri karşısında akıllarını kaçırıp deliler gibi

sokaklara düşmüşler; kız giysileri giyinmiş olan Tacdin ile Memo, o durumun

nedenini yaşlı bir adama sormuşlar;  o adam da onlara, insanları o duruma

düşürenlerin iki delikanlı olduklarını anlatmış; onlara silâhlarını sorunca da, adam

söyle yanıt vermiş:

 

“Hayır dedi ihtiyar, gamzeleri ve bakışları ile

öldürüyorlar   insanları, öldür gibi ok uçlarıyla”

 

Sonra her iki delikanlı o iki genç kıza rastlamışlar ve baygın düşmüşler.

Her iki genç kız üzerlerine koşup bakmışlar ve onlara âşık olmuşlar; ama

kimler olduklarını bilmedikleri için söyle demişler:

 

“Hangi yerden yetişmiş bu meyveler?

Hangi güllükte gelişmiş bu güller?”

 

Hangi derenin selvileridir bunlar?

Hangi çimenliğin kuşlarıdır bunlar?”

 

“Onları sevdiler” ya da “onlara âşık oldular” dense, bu söz sanat olmaz ve

edebiyatta  üstün bir yer tutmaz. Çünkü sıradan bir sözdür. Ne var ki Xani gibi

büyük bir şair, o büyük ustalığıyla, her iki genç kızı iki ressama, gönüllerini iki

işte o zaman öylesine bir sanat eseri resim ortaya çıkar ki, onun önünde insan

şaşıp kalır:

 

“Ne zaman ki, sonunda aşk kalemiyle onlar

yüz güzelliklerini gönül levhalarına yazdılar”

 

Sıti ile Zin, her iki delikanlının yüzlerini parmaklarına çıkardıktan ve

kendi yüzlerini onların yerlerine takıp oradan uzaklaştıktan sonra, Tacdin

ile Memo bir süre orada baygın kalmışlar, sonra ayılıp eve gelmişler. Bir hafta

hasta yatmışlar ve başlarına neyin geldiğini anlayamamışlar; bir hafta sonra

yüzüklerin farkına varmışlar ve âşık olduklarını ancak o zaman anlamışlar.

İşte burada, Xani yine çok büyük bir ustalık göstermiş ve son drece olağan

ve doğal bir biçimde, Tacdin'in aşkının aslında gerçek aşk olmadığını,

eskiden “mecazi aşk” denilen yüzeysel bir aşk olduğunu, Memo'nun aşkının

ise eskiden “hakiki aşk” denilen gerçek bir aşk olduğunu belirtmiştir. Xani, bu

ustalığı 15.bölümde şöyle göstermiştir:

 

“Tacdin'de  vardı azıcık bilinç ve şuur

Aşk, onda bırakmıştı birazcık kusur

 

Kalk kardeş dedi, yatağın içinden

Yeter ah çektiğin yaraların elinden

 

Onlar ceylândır, bize gelince, arslanız biz

Çok ayıp olur onların elinden inlememiz”

 

Ne var ki Memo, aşkı gerçek bir aşk olduğu için, o aşkın ateşiyle pişmiştir.

İçine düşmüş olduğu zor ve sıkıcı durumu uzun uzadıya anlattıktan sonra,

bütün organlarının aşkın etkisiyle sarsılıp kendisinin kontrolünden çıkmış

olduklarını söyle vurgulamıştır:

 

“Gönül, iç organlar, can ve ciğer

eller, ayaklar, baş, sırt ve gözler

vallahi hiç birinin kalmamış rahatı

billâhi hiç birinin kalmamış takati

Koparmış onlar tüm ilgilerini benden

Aşık'ız  biz, diyorlar hepsi birden”

 

Denilebilir ki “Mem û Zin”, baştan sona kadar tasvir ve benzetme sanatıyla

doldurulup süslenmiştir. Yalnız, bu kitaptaki tasvir ve benzetmelere yer

vermemiz ve hepsinden örnekler göstermemiz olanaksızdır. Bu nedenle,

yukarıdaki örneklerle yetinmek zorunda kalıyoruz. Ölümsüz Xani'nin “Mem

û Zin” de kullanmış olduğu öbür sanat türlerinden de bazı örnekler vermemiz gerekir.

KAYNAK:M.Emin Bozarslan- Mem û Zin



Yorum Ekle