KCK adı altında yürütülen operasyonlar ve BDP'ye dönük saldırı kampanyasına dikkat çekmek üzere Pazar günü Kadıköy'de yapılacak miting öncesi çağrı yapıldı
İSTANBUL - KCK adı altında yürütülen operasyonlar ve BDP'ye dönük saldırı kampanyasına dikkat çekmek üzere Pazar günü Kadıköy'de yapılacak miting öncesi sol ve sosyalist parti temsilcisiyle bir araya gelen BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, AKP'nin hukuk ve yasaları alet ederek siyasi bir darbe yaptığını belirterek, "Süreç asla yargısal bir süreç değil. Bunlar düpedüz darbedir. Darbeler illa ki top ve tüfekle yapılmaz. Böyle de darbe yapılır. Ama Tayyip Erdoğan'a teslim olmayacağız" dedi.
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve siyasi partilerin İstanbul il örgütü temsilcileri BDP tarafından KCK operasyonlarına karşı 20 Kasım'da yapılacak olan Kadıköy Mitingi'ne ilişkin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nde basın toplantısı düzenledi.
Toplantıya BDP Milletvekili Sebahat Tuncel, SDP Genel Başkanı Rıdvan Turan, ESP Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Sosyalist Parti Genel Başkanı Sevim Belli, EMEP Genel Başkan Yardımcısı Ender İrek, EHP Genel Başkanı Sibel Uzun, ÖDP Genel Başkanı Alper Taş ve çok sayıda siyasi parti temsilcisi ile sivil toplum kuruluşu yöneticileri katıldı. Demirtaş, BDP'nin tüm organlarıyla ağır bir baskı kampanyasına maruz bırakıldığını, basın yoluyla partilerinin terörize ve kriminalize edilmeye çalışıldığını söyledi.
'Darbe yapılıyor'
Operasyonların hukuk adı altında darbeye dönüştüğünü aktaran Demirtaş, "BDP olarak milletvekillerimizden belediye başkanlarımıza il başkanlarımıza, il genel meclisi, kadın ve gençlik meclislerine karşı bir bütün olarak bütün organlarımıza karşı bir tutuklama furyası 3 yıldır sürüyor. Bununla birlikte bizimle dayanışma içinde olan, demokrasi ve özgürlük mücadelesine duyarlı yaklaşan tüm çevreler de hedefe konulmuş durumda. Muhalefet eden tüm kesimler başbakan tarafından hedefe konuluyor ve bakanları aracılığıyla da siyasi operasyonlara tabi tutuluyor. Bunlar da hukuk adı altında mahkemeler eliyle sürüyor" diye konuştu. Sürecin asla yargısal bir süreç olmadığının altını çizen Demirtaş, "Biz bu süreci bir yargısal süreç olarak tanımlamıyoruz. Bunlar düpedüz darbedir. Darbeler illa ki top ve tüfekle yapılmaz. Böyle de darbe yapılır. Hukuk ve yasaları alet ederek darbe yapılır. BDP olarak bunu uzun süredir yaşıyoruz. İşin trajik yönü şudur ki bütün platformlarda basın yoluyla yapılan bilgi kirliliğine dair açıklamalarımızı kamuoyuna yansıtamıyoruz. Çünkü medya üzerinde büyük baskı söz konusu. Başbakan eliyle bir sansür programı uygulanıyor. Sık sık medyayı tehdit ediyor ve bu nedenle bu operasyonları eleştirenler dahi hedefe konulabiliyor" diyerek konuşmasını sürdürdü.
'Gerçekler er geç ortaya çıkar'
Kürdistan'da yıllarca yapılan tüm uygulamaların basın tarafından sansürlendiğini ve kamuoyundan gizlendiğini ancak bu gün bütün gerçeklerin gün yüzüne çıktığını sözlerine ekleyen Demirtaş, "Bu uygulamadaki uygulamaların şu anda AKP yandaşlarını memnun etiğini söyleyebiliriz. Belki şu konjonktürde yapılanları faydalı görüyor olabilirler. Ama herkese bir şey hatırlatmak istiyorum. Yakın geçmişten bir hatırlatma yapmak istiyorum. 1990'larda Çiller ve Güreş ekibi de aynı uygulamaları ağır şekilde yapıyordu. Üstü örtülüyordu. Sanki üstü örtülünce bunlar olmamış gibi düşünüyorlardı. 90'larda yaşananlar bu şekildeydi. Ve o gün doğuda yaşananları batıdakiler öğrenemediler. Peki iyi mi yaptılar. Bu günkü tablo gösteriyor ki, bu günün sorumlularının bazıları da medya patronlarıdır. Çünkü Türkiye toplumunu ikiye böldüler. Bugün yapılan da benzeridir. Bugün yaptıklarınızı başarılı görebilirsiniz ama hiçbir gerçeğin üstünü örtemezsiniz. Er geç bu gerçekler ortaya çıktığında bedeli ağır olur" şeklinde konuştu.
'Vicdansızlık yapmayın'
Demirtaş, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: "Bütün medya patronları ve genel yayın yönetmenlerinden bir ricada bulunmak istiyorum. Lütfen vicdanlı davranın. Eleştirilecek yanlarımız, yanlışlarımız mutlaka vardır. Hiçbir zaman eleştiriye karşı tahammülsüz davranmadık. Ama Başbakan'a yaranmak adına BDP'ye vicdansız saldırı kampanyasından vazgeçin. Çünkü yaptığınız her saldırı 10 milyonluk bir kitleyi hedefe koymak demektir. Türkiye'yi duygu düzeyinde giderek bölmüş parçalamış oluyorsunuz. Bu kampanyaya karşı sesimizi daha yüksek çıkaracağız. Bütün bu darbelere karşı daha güçlü haykıracağız. Bu süreçte başbakanın kendisini hukukun en yetkili mercii olarak gördüğü, iddianameleri kürsülerden okudukları bir ortamda asla teslim olmayacağız. Akan kan duracaktır ve kardeşçe bu ülkede yaşayacağız. Ama bu yolu kısaltmak hepimizin elinde. Ortak çaba bunu kısaltır. O yüzden bütün duyarlı çevrelerin ortak mücadeleyi yürütmesi önemlidir. Bu duyarlılık bize güç ve destek veriyor. Hep birlikte bu ülkeye demokrasiyi getirmeye olan inancımızla herkese teşekkür ediyoruz."
Kadıköy'e çağrı
Kadıköy'de yapılacak olan mitinge için de çağrıda bulunan Demirtaş, "Bunun için de Pazar günü saat 11.00'da Kadıköy'de bir miting düzenliyoruz. Bununla BDP'ye dönük terörize etmek ve kriminalize etmelere karşı güçlü bir miting düzenleyeceğiz. Bütün İstanbullulara, barış ve özgürlüğe susamış tüm kesimlere mitinge katılma çağrısı yapıyorum. Hedefimiz güçlü ve İstanbul'da bugüne kadar yaptığımız mitinglerin en görkemlisini yapmaktır. O gün hiç kimse gününü evinde geçirmemeli ve Kadıköy meydanında sesimize ses katmalıdır. Buradan şu uyarıyı da yapmak istiyorum. Büzüm derdimiz büyük bir miting yapmak. En küçük bir gerginliğin yaşanmaması için üst düzey önlemler alacağız. Gerek başlarken, gerek dağılırken en küçük sorunun yaşaması için partili arkadaşlarımız her türlü önlemi alacak. Tüm partililerimizi duyarlı ve dikkatli olmaya çığırıyorum. Bütün bu teslim alma operasyonlarına karşı yüksek bir moralle orada taleplerimizi haykıracağız. Bizleri bu süreçte yalnız bırakmayan ve yanımızda olan Halkaların Demokratik Kongresi ve diğer destekçi çevrelere buradan teşekkürlerimizi şükranlarımızı sunmak istiyorum. Onların dayanışması barışın gerçek teminatıdır."
Taş: BDP'ye yönelik baskılara karşı duracağız
Demirtaş'ın ardından söz alan ÖDP Genel Başkanı Alper Taş ise, bu aşamada demokrat olmanın ölçütünün, Kürtlerin ve BDP'nin yanında yer almak olduğunu belirterek, "Meclis Başkanı yeni bir anayasadan bahsetti. Tabiî ki yeni anayasa şart lakin, ölümlerin, savaşların, tutuklamaların, göz altıların gölgesinde yeni bir anayasa asla mümkün değildir. Öncelikle olan bu anayasa değişiklinden önce hepimizi cezaevine tıkmaya olanak sunan ve iktidar partisinin istediği gibi kullandığı bu TMY'nin kaldırılması gerekir. Çünkü bu yasanın kendisi terör yasasıdır. Buna karşı sesimizi yükseltmeliyiz. BDP'nin yanında olmak zorundayız dostlar. Çünkü BDP'nin yanında olmak barışın yanında olmaktır. Kürt sorunun demokratik çözümünün yanında olmaktır. Eşit özgür demokratik bir Türkiye'de, yan yana olmayı bir arada yaşamı savunmaktan yana olmak gerekmektedir. O yüzden Başbakan ne derse desin, BDP'ye dönük baskılar devam ettiği müddetçe biz BDP ile aramızı açmak bir yana mesafemizi daha da yakınlaştıracağımızı ifade etmek isterim. Bu nedenle hepimizin geleceği acısından Kadıköy'deki mitinge çoluk çocuğumuzla katılmak önemlidir diyorum" dedi.
EMEP: Gidişat diktatörlük
EMP Genel Başkan Yardımcısı Ender İrmek de, şöyle konuştu: AKP'nin karşısında tüm ezilenlerin, halkların ve akademik alanların bir tutum belirlemesi gerekiyor. AKP'nin gidişatı bir diktatörlüğe götüren bir süreçtir ve kaygı vericidir. Keza mecliste BDP'ye ilişkin açıklamaları daha önceden yapılan yaklaşımını devam ettireceğini gösteriyor. Başbakanın "BDP mecliste olsa ne olur olmasa ne olur" gibisinden açıklaması aslında Türkiye'de emek özgürlük ve demokrasi güçlerine karşı saygısızlığın hat safhaya vardığını ortaya koyuyor. Bu nedenle Pazar günü gerçekleştirilecek miting sadece Kürt sorunun çözümün yanında Türkiye'deki demokrasi ve özgürlük sorununu açısından da önemlidir. Bu nedenle herkesi mitinge davet ediyoruz.
ESP: Özgürlük için birlikteyiz
ESP Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, tüm demokrat ve barış isteyen kesimlerin ortak mücadele başlatması gerektiğini söyledi. Yüksekdağ, "Bugün halklarımız ağır bir özgürlükler sorunları ile karşı karşıyadır. Öyle bir aşamaya gelindi ki, Kürt halkı özgür olmadan Türkiye'deki emekçiler, ezilenler, kadınlar asla özgür olmaz. Bu kritik aşamada bütün kesimlere düşen görev özgürlükler açısından rolünü sağlıklı biçimde oynayabilmesidir. Çünkü AKP iktidarı tüm özgürlükçü ve ileri kesimlerin direncini kırmaya çalışıyor. Ancak bu gidişat birleşik mücadeleden geçmektedir. BDP kısa süre önce yapılan politikalara karşı 'ez li virim' yani buradayız demişti bizde sosyalistler olarak 'bizde buradayız' diyerek güçlü bir ses verip aynı yolda aynı uğurda yapılacak mitingde birlikte olmayız" diye konuştu.
Belli: 60 yıldır değişen bir şey yok
Sosyalist Parti Genel Başkanı Sevim Belli, 60 yıldır Türkiye'nin aynı politikalarla yönetildiğini ve değişen bir şey olmadığını söyledi. Belli, "1950'li yıllardan beri ülkede halkların ezilenlerin taleplerini dile getirdik lakin Türkiye'deki iktidarlar bu konuda bir arpa boyu yol almamıştır. Profesörler yazar içeri alınmaya hala devam ediliyor, uzun yıllar önce biz cezaevindeyken Büşra bizim yanımızdaydı ve çocuktu. Şimdide içerde. Çok acı bir şey. Hala değişen bir şey yok ama bunun karşısında dirençli olmamız gerekli. Bu konuda asla geri çekilemeyiz. Emek vermekten başarıya ulaşmaktan çabamız yoktur" diyerek konuşmasını tamamladı.
Turan: Mücadelemiz Kürtlerin mücadelesidir
SDP Genel Başkanı Rıdvan Turan ise, "Açık olarak görüyoruz ki AKP savaş hükümetine dönüşmüştür. Bunun gereği de iç ve dış politikayı gözden geçirmektir. AKP işe başlarken komşularla sıfır sorun diyordu. Ama şimdi bölgede yeni bir savaş çıkaracak kadar militaristleşmiştir. Bunun iç politikadaki karşılığı da Kürt halkının demokrasi mücadelesini ortadan kaldırmaya dönüktür. Aslına bakarsanız, yurtta barış cihanda barış sloganı her tarafta savaş sloganına dönüşmüştür. AKP buna uygun şekilde yoluna devam ediyor. Açıkça diyor ki BDP'nin etrafını boşaltın, Kürt hareketinin etrafını boşaltın orayı imha edeceğim diyor. Bundan dolayıdır KCK operasyonları, demokrasi mücadelesi adına sokağa çıkan bütün insanlar tutuklanıyor. Başbakan Suriye'ye akıl veriyor ama kendi ceza evlerinde yatacak yer yok. Bizler de bu duruma karşı pozisyon almalıyız. Ersanlı ve Zarakolu'na yaptığı da budur. Biz buradan bir sonuç çıkartmıyoruz. Burada tarafız. Demokrasi mücadelesinin tarafıyız. Yerimiz Kürt mücadelesinin yanıdır ve BDP'dir" diye konuştu.
EHP: Ağır bir inkar dönemine girildi
EHP Genel Başkanı Sibel Uzun ise, "Ağır bir inkar ve imha AKP eliyle sürüyor. Bu sürecin içinde ezilen halkların yanında olmak herkesin görevidir. Kürt halkıyla ilgili her gün yeni bir inkar ve imha politikası devreye konuyor. Bu kan deryasının durmasının çözümü bu değildir. Egemenlere karşı gerçek bir set kurmamız lazım. Herkesin bu tarafa geçmesi gerekiyor. Tutuklama terörüyle birlikte AKP'nin yanında yer almak değil elbette, sosyalistler olarak ezilenlerin ve Kürt halkının yanında olacağız" dedi. DİHA