Doğubayazıt'ta müzik yaşamının ötesinde, Türkiye müzik yaşamına büyük katkı sağlayan 18 besteye imza atan ve bu bestelerin en ünlüsü ve günümüze değin tazeliğini koruyan "Ağrı Dağından uçtum çayır çimene düştüm" Türküsünün bestecisi taşlama, destan ve saz üstat'ı olan, Doğubayazıt'ın yetiştirmiş olduğu kültür abidesi, üstat, asırlık çınar olan ve 87 yaşında 2 Ekim 2006 günü yaşama veda eden İsmet Öztürk'ün ölümünün 18. yıl dönümü anısına, yaşamını anlatmak istiyoruz.
Baba Abdullah, Anne Halise'den olma, 5 kardeşin en büyüğüdür. Üstat ilk mektebi o zaman, Yukarı Beyazıt'ta okudu. Orta okulu ise, Ağrı'da okudu. 1938 yılında orta okulu bitiren üstat Erzurum Lisesinde lise öğrenimine başladı. Ancak, ailevi sebeplerden dolayı liseyi terk eder. Doğubayazıt'ta radyo tamirciliğine başladı. 1942 senesinde, yani 2. Dünya Savaşının rüzgarı estiği bir dönemde askerliğe alındı. Askerliğini Kütahya, İstanbul ve Eskişehir de tamamlayan üstat terhisten sonra bir süre Doğubayazıt'ta radyo tamirciliği yaptı.
Daha sonra Eskişehir Sağlık Müdürlüğünde Muavenet memurluğu yapan üstat, Ağrı Sağlık Müdürlüğünde ayniyat saymanlığı görevinde bulundu. Memurluktan istifa eden üstat, 1956 yılında Ankara Radyo evinde misafir saz sanatçısı olarak çalışmaya başladı. O zaman'ın halk müziğinin ünlü şefi Muzaffer Sarısözen yönetiminde, Halk türküleri korosunda meşhur saz üstatları Emin Aldemir, Sarı Recep, Yaşar Aydar, Yaşar Özdenek ve Bayram Aracı ile çalışmaya başladı.
Üstat'ın Ankara Radyo evindeçalıştığı sürede bestelerini ünlü ses sanatkarı Aliye Akkılıç'a vermek suretiyle sesini Türkiye ye duyurdu. Bu arada ünlü ses
sanatkarı Saniye Can da üstat'ın bir eserini seslendirme olanağını buldu. Üstat'ın türkülerini genellikle Muzaffer Sarısözen notalaştırmıştır. Üstat'ın ilk olarak sazla tanışması askerlik yaptığı döneme isabet eder. Orada saza merak saran üstat sazı tam manasıyla kavrar ve bestelerini çoğu askerlik yaptığı döneme isabet eder. Üstat savaş rüzgarlarının estiği dönemlerdeki askerlik dönemini şu mısralarla dile getirir.
Maske, sırt çantası Matara, tüfek
Yüklesen katıra olacak bir denk
Ne derman bırakır, ne iyi bir renk
Haydi hep birlikte diyelim
Gel teskere gel
23-24 en güzel yaşlar
Neşe ve saadetler bu yaşta başlar
Nişanlı, sevgili, anne, kardeş
Haydi hep birlikte diyelim
Gel teskere gel
Üstat bu mısralarının arkadaşlarına okuması ile başına dert alır. Bir hafta katıksız hapis cezasına çarptırılır. Bereketli bir babacan bölük komutanının yardımı ile olaydan zorlukla sıyrılır. Üstat'ın her bestesinin bir öyküsü vardır. Üstat'a sorarlar "nerelisin?" üstat yanıt verir "Ağrı'lıyım!", "Orası neresi?" diye tekrar sorarlar. Bunun üzerine "Ağrı dağı buzludur" türkü bestesini okur.
Ağrı dağı buzludur
Etraf çimen sazlıdır
Benim sevgili yarim
Ezelden nazlıdır
Ağrı'nın kara taşı
Eser dumanlı başı
Yarimden merhamet yok
Silinmez gözüm yaşı
Ağrı'nın önü kamış
Elvan elvan uzanmış
Benim muhannet yarim
Eller sözüne kanmış
Loy loy loy loy
Limin limin loy
Üstat'ın bestelerindeki ilham kaynağı yöredir. Üstat aşık olduğu "Aliye" isimli genç kıza ( bu kızın ünlü ses sanatkarı Aliye Kılıç olduğu söylenmektedir.) aşkını anlatmak için bir çok türkü bestelemiştir. Bunlardan biri "Çıktım Saray Köşküne" bestesidir.
Çıktım saray köşküne
Düşmüşüm yar aşkına
İstedim vermediler
Allah Billah aşkına
Yara beni yara beni
Öldürür bu yara beni
Ben bir yar için ağlarım
Götürün yâra beni
Oda senin oda senin
Döşenmiş oda senin
Ne istersin sevgilim
Bir canım var oda senin
Üstat aynı zamanda bir taşlama uzmanıdır. Taşlamaları genellikle dörtlük şeklindedir. Üstat'ın "Esnaf taşlamaları"ünlüdür. Özellikle o devirlerde revaçta olan halk evlerinde kurtuluş günlerinde düzenlenen gecelere üstat bu esnaf taşlamalarıyla renk katardı. Esnaf taşlamalarından birkaç örnek;
Hamza Baba palabıyık
gece içer gündüz ayık
Bu sarhoşluk ona yakışır,
Medet hey Allahım Medet
Faik çavuş okur ezan
Kazım Özkan verir düzen
Ekrem Şahin evden bezen
Medet hey Allah'ım medet!
Baba Eren köşk peşinde
Bekir Çakan aşk peşinde
Şaban Özkan meşk peşinde
Medet hey Allah'ım medet!
Yardımcılardan Hasan Bey
Yolda gider söye söye
On günde bir kaçar köye
Medet hey Allah'ım medet!
İsmet Öztürk tatlı dilli
Bir sazı var sekiz telli
Telat Öztürk oynar çifte telli
Medet hey Allah'ım medet!
Abdukerim Gökalp at tüccarı
Dere mahallesi, su anbarı
kuri kuri deme bari,
Hazeredir onun yarı
Medet hey Allahım medet
Dede Hüseyin Ağzı yavan
Dayan köftelere dayan
Nene Minirye sana hayran
Medet hey Allahım Medet!
Müvezidir bizim Adil Budak
Maymun suret,pişkin dudak
Karıştırır Patnos Tutak
Medet Hey Allahım medet
Vardır bizim torpilimiz
Ondandır döner dilimi
İstmet Öztürk bülbülünüz
Medet Hey Allah'ım Medet
Mehmet Ali fen memuru
Allah'ın en kurnaz kulu
Bol bol yer para pulu
Medet hey Allah'ım medet!...
Kaya Önay olmuş amir
Her tarafı ister tamir
Sanki İshak Şamir
Medet hey Allah'ım medet!...
Selam olsun bizden size
Yol görüldü kızıldıze
Nazım Baydar bir koşar teperize
Medet hey Allahım Medet!
Üstat Ağrı' nın kurtuluş törenlerinin kutlandığı bir törende Ağrı Valisinin de bulunduğu gecede sahneye çıkarak şöyle bir taşlama yapar:
hastanelerde iş yoktur ,
hademeler olmuş doktor
iğne ilaç bir şey yoktur
medet hey Allahım medet
YardımcılardanHasan Bey,
Yolda gider söye söye
On günde bir kaçar köye
Medet hey Allahım Medet
Üstat aynı zamanda destan konusunda hayli hünerlidir. Üstat'ın yazdığı destanlardan biri Belediye destanıdır.
Gittim Belediye ye söyledim derdimi
Birde yazı ile dilekçe verdim
Bütün olayları önüne serdim
Halden bilmeyenlerin haline vay vay!
Sular idaresi çok faal oldu
İçtiğimiz sulara lağımlar doldu
Kana kana içenler şifayı buldu
Hastaneye düşenin haline vay vay!
Gittim mezkur yerde yoktu müdür
Dediler muhasip Kemal beyi gör
Evvela dairemin önünü süpür
Çöpçü olmayanların haline vay vay!
Çok temiz caddeler, sokaklar, yollar
Herkes çukurdan kendini kollar
Doldu hastaneler kırılmış beller
Alçıya girenlerin haline vay vay!
Üstat'ın ilk bestelediği türkü hiç şüphesiz halen tazeliğini günümüzde de koruyan "Ağrı Dağından uçtum" dur. Bu türkünün öyküsü de şöyle; Üstat yolculuk yaparken Sivas'ın Hafik ilçesinde araç arızalanır. Üstat aracın muavininin"yatak sardık" sözünü Hafik te gece kalacakları şeklinde algılar. Daha sonra bir kahvehaneye gider, kahvehanenin duvarında asılı sazları görür. Kahve sahibi üstat'ın sazları incelediğini görünce bir sazı duvardan indirir üstat'a verir. Üstat o anda bestelediği türküyü okur;
Ağrı Dağından uçtum
Çayır çimene düştüm
Ne belalı başım var
Vefasız yare düştüm
Ağrı'nın önü pınar
Hep kuşlar ona konar
Bugün yari görmedim
Yüreğim ona yanar
Ağrı Dağının kurdu
Atım terledi durdu
Karşıdan gelen dilber
Beni yürekten vurdu.
Belli bir döneme kadar yörede söylenen halk türküleri notaya geçirilmemiştir. Yöresel türkülerin derlemesi üstat İsmet Öztürk ile başlar.
Rahat uyu üstat!
Siz daima kalplerde yaşayacaksınız!