Siyasetin en lirli ve en tahripkar hali, onun yalan argümanlar üzerinde inşa edildiği halidir. Siyasetin bu halinin, bir atom bombası kadar tehlikeli olduğunun vurgulamaya gerek yoktur. Siyasetin kör bir bıçak ağzı haline getirilmesi denilen durumda, sanırız siyasetin bu noktaya vardırılmasının adı oluyor. Türkiye'de siyaset, ne yazık ki bu hale getirilmiştir.
Daha doğrusu Türkiye'de siyasetin hali, artık en kirli halidir. Bundan daha kirlisi, daha ötesi yoktur. Sahte İslam ile sahte yaşam biçimini Ortadoğu'nun olmasa olmaz modeli olarak sunan bir avuç bezirganın ürettiği bu siyaset ne yazık ki bu gün Türkiye'yi bitirme noktasına getirmiştir. Her şeyi ters yüz eden yalan bir siyasetin tam orta yerinde debelenip duran bir Türkiye gerçekliği vardır. Gerçekler öylesine çarpıtılıyor ki, doğrular o kadar saptırılıyor ki kirletilmiş ve sonuna kadar yozlaştırılmış yaşam öylesine süslenerek sunuluyor ki, insan hayretler içinde kalıyor.
Bu kadar yalan ve çarpıtmanın yaşandığı bir ortamda haktan, adalet ve yasalardan söz etmek zaten mümkün değildir. Bu nedenle adaletsiz ve hukuk dışı olaylar neredeyse yaşamın bir parçası haline geldi, Türkiye yalanlarla kalkan bir toplum haline geldi. Politikacıları yalan konuşuyor, Milletvekilleri konumunda olan zatlar doğruları söylemekten kaçıyor, bakanı göz göre göre gerçekleri çarpıtıyor. Başbakan bile her şeyi ters yüz ediyor.
İşte Türkiye'de siyasetin nasıl kirlendiğini, Televizyon ve basın karşısına çıkan siyasi parti liderleri nasıl birbirlerine ağza alınmayacak laflar söylediklerini hepimiz görüyoruz. Birbirlerini halka şikayet ediyorlar. Hele hele BDP olunca acımasızca saldırıyorlar.
Neymiş efendim birileri Kürt meselesinin çözümünü istemiyor, yeni açılımları sabote ediyorlar. Birileri Türkiye'nin terörü bitirmesini istemiyor. Birileri Türkiye'nin gölgesinde güçlü bir devlet olma yolundaki yürüyüşünü kabullenemiyor.
Birileri Türkiye'nin sivil bir anayasa yapmasını ne pahasına olursa olsun engellemeye çalışıyor. Gerilim ve çatışmayı tırmandırarak kırmızıçizgilerin silinmesine direnç gösteriyorlar.
Birileri Ergenekon ve balyoz davaları gibi darbe teşebbüslü davalarının sonuçsuz kalması için provokasyonlar peşinde.
Be adam insana sormazlar mı madem birileri bu kadar çok şey için tuzak kuruyor, o halde bu tuzaklara düşmemek için savaşı sona erdirsenize. Operasyon yapmayı ve emrinizdeki polislerle kitlesel tutuklamaları sona erdirsenize... BDP'li seçilmişleri, yöneticileri ve üyeleri, medya mensuplarını, avukatları serbest bıraksanıza. Hem bunları yapmayacaksınız hem de toplumu yanlış yönlendireceksiniz, diğer taraftan kendi elinizle sivillere karşı yürütülen asimetrik savaş, barışın savunucularını düşman olarak görüp terör bahanesiyle gün be gün baskılarınızı artıracaksınız.
İşte nasıl oturdukları yerde yalan ürettiklerini görmek açısından yeterlidir. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Yalancının izlediği yol tükenir. Doğru söylemeyenin ufku da dar olur. Sözlerinin bu zatlar içinde geçerli olduğunu belirtmek gerekiyor.