Mustafa ÖZER
Ortadoğuda yaşananlar karşısında Türk devlet yöneticilerinin tutumları bizleri epeyce düşündürüyor.
Ülkenin kaderini etkileyecek bu kadar önemli olayların, gelişmelerin karşısında bu kadar ucuz ve sıradan yaklaşımlar, kabile-aşiret yöneticilerinde bile olmaz dedirtecek cinsten.
İçişleri Bakanı, aileden sorumlu Bakanının işi gücü Kürt halkına, seçilmişlerine, temsilcilerine sadece hakaret ve provakatifi konuşmalar yapmak.
Suriye Özerk Kürdistan bölgesindeki gelişmeler, Şemdinli-Hakkari'deki gelişmeler Antep'teki patlama Türk Devlet yetkililerinin, Kürt sorunu karşısındaki patolojik durumlarını da gözler önüne sermiş durumda.
Hele Türk yandaş ve Candaş medyasındaki köşe yazarları ve t.v.'lerdeki uzman stratejist yorumcuların Hollywood senaristlerini arattırmayacak analizleri
Daha da tehlikelisi bu kalemi satılık kişilerin Türk halkı üzerindeki, toplumu manipüle etme güçleri
Tek işleri Türk psikolojik savaşı ve manipülasyonu yürütmek.
Antep katliamındaki haber, yorum ve yazılar. Türk medyasının ahlaksızlığını vicdansızlığını gözler önüne serdi. Yazılanların, söylenenlerin gerçeklerle alakası yok. Taraflı ve ölçüsüz.
Sadece devlet kaynaklı haberleri yayınladılar, yorumladılar. Bu tutumlarıyla psikolojik savaşa olan hizmetkarlıklarını ispat ettiler.
Medya olumlu gelişmeleri ve gerçek olan şeyleri değil de gerçek dışı ve provakatif haberleri yaygara ile kamuoyunu olumsuz yönde etkilemeye çalışmaktadır.
Bakınız;
Öyle bir derin devlet ki kendi Cumhurbaşkanını, sayın Turgut Özal'ı öldürmüş. Eşref Bitlis,Rıdvan Özden gibi devlete hizmet etmiş onlarca şahsiyeti ortadan kaldırmıştır.
1955 yılında Türk istihbaratı tarafından Mustafa Kemal'in Selanik'teki evinde bir patlama geliştirildi. Peşinden Rum'ların malları, ev ve işyerleri sokak serserilerine talan ettirildi. Yaşanan olaylarda bir çok Rum ya darp edildi yada öldürüldü. Büyük çoğunluğu Yunanistan'a göç etmekle hayatta kalabildiler.
Antep katliamı da aynı filmin tekrarı gibi.
Bu provakatif olayda çok amaçlı planlar söz konusudur. Bu patlamanın peşinden yaşanan sürece bakıldığında, bu olayın arkasından kendini saklayan gizli emeller gün yüzüne çıkıyor yavaş yavaş
Henüz patlama yeniyken ırkçı sokak serserileri BDP binalarına saldırıldılar, şimdiye kadar 11 BDP ilçe binası ateşe verildi.
Amed'den mevsimlik işçi olarak Sakarya'ya giden Kürt aileler bir grubun linç girişimine maruz kalırken, aralarında kadın ve çocuklarında bulunduğu 18 kişi yaralandı.
TBMM'de grubu bulunan legal bir parti olan BDP'ye yapılan baskın, saldırı ve kundaklamalar ile, Kürt halkının ev ve işyerlerinin üzerine provake edici haydutlukları doğal ve meşru görmeleri Türk medya kalemşörlerinin kanlı ve kirli kalemlerinin, iki yüzlü insanlıklarının ortaya çıkmasıdır.
Roboski katliamında yaşananlarda gerçek yüzlerini çok açık biçimde ortaya çıkarmıştır.
Roboski'de F-16 savaş uçaklarıyla! Kürt evlatlarının bombalanmasını önce görmek istemediler, gerçekleri saklayamayacaklarını anladıklarında da dezenformasyona başladılar.
Kanlı ve kirli kalemşörler Antep katliamını 5 dakika sonra aydınlattılar. Faillerini açıkladılar. Roboski katliamının üzerinden 18 saat geçtikten sonra olayın gerçekleştiğini haber yaptılar. Yaklaşık 7 ay geçmesine rağmen de faillerini henüz yazmadılar.
Onlar için parçalanmış ve sıralanmış bedenler, hayvan sırtlarına yüklemiş cenazelerine sahip çıkan halk gerçeği, mezarları başında kriz geçiren ve çağlayan aileler yoktu.
Roboski de çoğunluğu çocuk ve öğrenci olan sivil Kürt halkını bombardıman kararını veren General diyor ki biz bu emri yukarıdan aldık.
Yukarıdakiler kimler?
Türk Başbakanı R.T.Erdoğan ve kendisinden emir alan Genel Kurmay Başkanı Nejdet Özel'dir.
Hatırlamak gerekir ki, basından da yansıdığı kadarıyla Nejdet Özel geçmiş yıllarda masum insanlara karşı kimyasal silah kullanmış olduğu iddiaları ayyuka çıkmıştı.
Bunlar Roboski de insanlık suçu savaş suçu işlemişler.
Yargılanmaları gereken yer kamu vicdanı ve Lahey Adalet Divanı'dır.
Fakat şu da bilinsin ki yaşadığımız çağda Teşkilat-ı Mahsusiye ve Gladyo metodları ile kendi ayaklarını kesiyorlar, ömürlerini kısaltıyorlar.
Kürt halkının meşru özgürlük ve demokrasi davası güvenlikçi politikalarla oyalanma ve yok etmeyle çözüm bulmaz.
Ancak siyasi çabalarla, çalışmalarla, demokratik bir anlayışla, eşitlikçi ve barışçıl yaklaşımlarla çok sesli ve çok renkli egemenlikle bulur.