SON DAKİKA

'Çözüm' konuşulurken barış için gelenler hala cezaevinde!

PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın siyasetteki tıkanmayı aşmak için yaptığı çağrı üzerine Kadil ve Maxmur'dan gelen 4'ü çocuk 34 Barış ve Demokratik Çözüm Grubu üyesinin Türkiye'ye giriş yapmasının üzerinden 4 yıl geçti. 20 Ekim, 2013 05:12 Güncelleme: 20 Ekim, 2013 05:12 'Çözüm' konuşulurken barış için gelenler hala cezaevinde!

PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 9 Ekim 1998 tarihinde Suriye'den çıkarılmasının ardından, 15 Şubat 1999 tarihinde Kenya'dan Türkiye'ye getirilmesinin ardından, Kürt sorununda yeni bir dönem başlamış oldu. Öcalan, 22 Eylül 1999 tarihinde "Demokratik cumhuriyete destek ve iyi niyet adımı" olarak bir grup PKK'linin Türkiye'ye gelmesini istedi.

 

Öcalan'ın çağrısı üzerine 1 Ekim 1999 tarihinde Ali Sapan, Seydi Fırat, M. Şirin Tunç, İsmet Baycan, Sohbet Şen, Yüksel Genç, Yaşar Temur ve Gülten Uçar'dan oluşan "Birinci Barış ve Demokratik Çözüm Grubu" Hakkari'nin Şemdinli ilçesine bağlı Geli Şîn köyünden Türkiye'ye giriş yaptı. 8 kişilik Barış Grubu devlet tarafından iyi niyetle karşılanmadı ve geldikleri gibi tutuklandılar. Barış Grubu üyeleri yargılandıkları davada "Örgüt üyesi olmak" suçlaması ile cezalandırıldı. "Demokratik cumhuriyete destek ve iyi niyet adımı" olarak uzatılan el de böylece devletin sabote etmesiyle sonuçsuz kaldı.

Avrupa'dan gelenler de tutuklandı

Öcalan, Birinci Barış Grubu üyelerinin tutuklanmasından sonra bu kez uzlaşma ortamının yaratılması için ikinci bir barış grubu çağrısı yaptı. Öcalan'ın çağrısı üzerine Haydar Ergül, Ali Şükran Aktaş, Aygül Bidav, İmam Canpolat, Yusuf Kıyak, Aysel Doğan, Hacı Çelik ve Dilek Kurt'tan oluşan 2. Barış Grubu da 29 Ekim 1999 tarihinde Avrupa'dan Türkiye'ye giriş yaptı. 2. Barış Grubu üyeleri de gözaltına alınarak, tutuklandı.

 

İstanbul'da yargılanan 8 Barış Grubu üyesine 7 ile 15 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi. 1. Barış Grubu'nda yer alan Yüksel Genç ve 2. Barış Grubu'nda bulunan Aysel Doğan ise haklarında açılan farklı davalardan şu an cezaevinde tutuluyor. Öte yandan dağdan gelen 1. Barış Grubu'nda bulunan İsmet Baycan ise, tutuklu bulunduğu Muş E Tipi Kapalı Cezaevi'nde 24 Mayıs 2003 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirmişti.

10 yıl aradan sonra yeniden barış grupları geldi

Öcalan, barış gruplarının gelişinden 10 yıl sonra bu kez, "demokratik siyasette ciddi bir tıkanma yaşandığını" ifade ederek, sürecin önünün açılması için barış grupları benzeri iki grubun Türkiye'ye gelebileceğini açıkladı. Öcalan'ın çağrısı üzerine 19 Ekim 2009 tarihinde Kandil ve Maxmur mülteci kampından, 4'ü çocuk 34 kişiden oluşan Barış Grubu Silopi'deki Habur Sınır Kapısı'ndan Türkiye'ye giriş yaptı.

 

Grupların görkemli bir şekilde halk tarafından karşılanmasının ardından kimi çevreler provoke edici açıklamalar yapmaya başladı. Kandil ve Mahmur'dan gelen grupların ardından Türkiye'ye giriş yapacak olan Avrupa Barış Grubu'nun gelişi ise hükümetin pasaport işlemlerine yanaşmaması sonucunda gerçekleşmedi.

Barış gruplarının kaderleri aynı oldu

"Barış grubu" üyelerinin Habur Sınır Kapısı'nda sorgulanmaları ve serbest bırakılmalarını "normal" ve "hukuka uygun" olarak değerlendiren ve bu konudaki muhalefetin eleştirilerine tepki gösteren hükümetin, daha sona açılan davalara ve tutuklamalara ise ses çıkarmaması, Kürt sorununa yaklaşımını da bir kez daha ortaya koymuş oldu.

 

6 Nisan 2010 tarihinde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nda Barış Grubu üyesi 30 kişi hakkında açılan davada 490 yıl hapis cezası istendi. 16 Nisan 2010 tarihinde Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, "Barış ve Demokratik Çözüm Grubu" üyesi Lütfü Taş'a "örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla açılan davanın ilk duruşmasında 10 ay hapis cezası verdi. 1 Haziran'da ise "Barış ve Demokratik Çözüm Grubu" Sözcüsü Mehmet Şerif Gençdal, "örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla tutuklandı. 15 Haziran tarihinde de Şırnak'ın Cizre ilçesinde pasaport başvurusu için karakola giden "Barış ve Demokratik Çözüm Grubu" üyesi Emine Sığar, ifadesi olduğu gerekçesiyle Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü.

 

17 Haziran da "Barış ve Demokratik Grubu" üyesi 17 kişi hakkında açılan davanın ilk duruşmasında, Ayşe Kara, Abdullah Yaman, Caziye Kabul, Zehra Tunç, Sisin Yaman, Lütfü Taş, Elif Uludağ, Mustafa Ayhan, Nurettin Turgut ve Hüseyin İpek tutuklandı. Barış Grubu Sözcüsü Mehmet Şerif Gençdal ise bir süre sonra tahliye edildi. Bu tutuklama ile birlikte son Barış Grubu üyelerinin kaderi de ilk Barış Grubu üyeleri ile aynı oldu.

Tutuklamalarla geri dönüşler başladı

Demokratik siyaset kanallarını açmak ve Kürt sorununun demokratik çözümüne katkı sunmak amacıyla Maxmur'dan gelen Barış Grubu üyeleri, Türkiye'de çözüm adına hiçbir şeyin değişmediğini gördüklerinden dolayı tutuklama ve baskılara boyun eğmemek için Maxmur'a dönme kararı aldı. Maxmur Mülteci Kampı'ndan ve Kandil'den Türkiye'ye gelen Barış Grubu üyesi 17 kişi Maxmur'a geri döndü.

Yeni bir süreç başlatıldı

PKK Lideri Öcalan'ın İmralı'da BDP heyeti ile yaptığı görüşmeden sonra, 21 Mart'ta tarihi Diyarbakır Newroz'unda Öcalan'ın "Silahlar sussun siyaset konuşsun" mesajı okundu. Öcalan'ın mesajın ardından dönemin KCK yetkilileri de, "21 Mart'tan bu yana ve bundan sonra biz hareket olarak, KCK, PKK ve HPG olarak resmi ve açık bir şekilde ateşkes ilan ediyoruz" diyerek, 23 Mart 2013 tarihinde ateşkes ilan ettiklerini açıkladı.

 

KCK, daha sonra 8 Mayıs'ta ise "geri çekilme" sürecini başlattı. Geri çekilme süreci devam ettiği sırada hükümetin adım atmaması üzerine KCK'den yeni bir açıklama geldi. KCK, 9 Eylül'de "Geri çekilme durdu, ama ateşkes devam ediyor" açıklamasını yaptı. Açıklamadan sonra hükümet ilk kez, bizzat Başbakan Erdoğan tarafından "demokratikleşme paketini" açıkladı. Kürt halkının taleplerini karşılamayan pakete yönelik KCK tarafından ise deklarasyon yayımlandı.

 

Deklarasyonda, Kürt kimliği ve kültürünün anayasal güvenceye alınması, demokratik özerkliğin tanınması ve anadilde eğitimin kabul edilmesi talep edildi. Deklarasyonda, "Çatışmasızlığın nasıl sürüp sürmeyeceği, hareket olarak hangi yol ve yöntemi tercih edeceğimiz AKP hükümeti ve Türk devletinin önümüzdeki günlerdeki tutumuna bağlı olacaktır" denildi. KCK deklarasyonun karşılanıp karşılanmayacağı önümüzdeki günlerde hükümetin atacağı adımlara bağlı.  DİHA

Yorum Ekle