Yaşar Kemal'in daha önce okuduğum üç kitabından sonra Çıplak Deniz, Çıplak Ada kitabı çıktıktan kısa bir süre sonra onu da okudum. Bu kitap ile birlikte yazarın Bir ada hikayesi dörtlemesi tamamlanmış oldu. Savaşlardan, kırımlardan, sürgünlerden arta kalan insanların, mübadele ile boşalan bir adada yeni bir yaşam kurma çabalarının destansı öyküsü böylece tamamlanmış oldu. Hemen vurgulamam gerekir ki bu son kitabında da tasvirler çok ve diğer eserlerinde olduğu gibi tasvir tekrarı hemen göze çarpmaktadır. Kokular içinde insanı sevinçten uçuran, başını döndüren, bin yıllık cenneti bir anlık da olsa yüreğinin köküne oturup onu tadılmamış mutluluklara, yaşanmamış, görülmemiş dünyalara, renklere alıp götüren, belki de tek kokudur, yağmur başlarken aldığımız koku. Bu kısmı okurken insan Yaşar Kemalin bu gücü nereden aldığını düşünmeden edemiyor.
Yaşar Kemalin bu son kitabından sonra medya da yüzlerce yazı ve değerlendirmeler oldu. Epey bir sürede gündemdeki yerini korudu. Yaşar Kemalin hakkında bazı yazarların değerlendirmeleri oldu. Bunlardan bazıları şunlar;
John Berger; Yaşar Kemal çağdaş dünyanın en büyük anlatıcılarından biridir. Onu okumak yaşamın kendisini anlatmaktır. O, korkusuz bir kahraman gibi yazıyor.
Elia Kazan; Yaşar Kemal Homeros'tan bu yana gelen en eski geleneksel anlatıcıdır. Başka bir sesi olmayan halkın sesidir.
Robert Kanters; Yitirdiğimiz anlatım geleneğini ne mutlu ki Yaşar Kemal bulmuş. Tarihi ve politikayı alt üst ederek yirmi beş- otuz yüzyıl sonra Yunanlı ozan (Homeros) susmuş ve söz sırası Troyalı ozana (Yaşar Kemal)geçmiş.
Hubert Juin, Le Monde(Fransa); Yaşar Kemal şiirsellikle yaşanmışın tadını birleştiren büyük bir ustadır.
New Statesman; Yaşar Kemal, insanoğlunun çektiklerini hırs dolu bir beceriyle anlatan yürekli bir yazardır. O, isyan ve öfkesini insanlara karşı batı yazarlarında az görülen bir güvenle desteklemesini bilmiştir.
Norrtelje Tidning (İsveç); Bir epik kültürün bu ölçüde derinliklerine inmiş birini daha bulmak çok güç.
Le Figaro; Yaşar Kemal çağdaş edebiyatın eşine az rastlanır devlerinden biridir.
Bu ve buna benzer değerlendirmeler çoğunlukla gündeme damgasını vurdu. Yaşar Kemalin tüm eserlerinde olduğu gibi bu son kitabında da ana tema insan ve doğayı işlemiş. Daha önceki üç kitabında da aynı yaklaşımı belirtebiliriz. Bu son kitabında da tarihsel meselelere nasıl bakılması gerektiği üzerine öğretici bir deneyime soyunuyor. Çıplak Ada Çıplak Deniz adlı son kitabında, savaş, kırım ve sürgünlerden arta kalan insanların Yunanistan'a gönderilen Rumların boşalttığı bir adada yeni bir yaşam kurma çabalarını anlatan yazar, bir yandan bu savaşlardan sağ kurtulan insanların hikayelerine yer verirken, bir yanda da Anadolu'nun en netameli yıllarına eleştirel bir gözle bakıyor. Bu insanların yurt edinmeye çalıştıkları adanın hikayesi sarmal bir şekilde yer buluyor Bir Ada Hikayesi dörtlemesinde. Bu dörtlemede, Anadolu'dan kopmaya hazırlanan Rumlarda var, Çanakkale, Sarıkamış, Arap çölleri ve Mezopotamya'da yaşanan acılardan kaçıp adaya sığınan insanlar da. Onların kültürel renkleri bu yeni vatanın her tarafına sirayet ediyor. İnsanların acı hikayesi kadar tutunmaya çalıştıkları gündelik hayatın, bir ucuna yerleşmeyi istedikleri doğanın hikayesi de yer buluyor romanında.
Dörtlemenin ilk kitabı Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana da Lozan'da alınan mübadele kararıyla, Rumlar Yunanistan'a gönderilmiş ve savaşlarda yerini yurdunu yitirmiş insanların Ege'deki bu adaya yerleştirilmelerine Poyraz Musa'nın gelişiyle değişir. Adaya sığınan çeşitli kökenlerden insanlar, Poyraz Musa'nın desteğiyle yaşadıkları bütün acılara karşın umudun ayakta tutarak yeni bir yaşamın filizlerini yeşertirler.
Karıncanın Su İçtiği, beklemenin ve sabrın romanıdır. Savaştan dönmeyen yakınlarını bekleyen kadınların, yurduna dönmeyi bekleyen sürgünlerin, denizi bekleyen balıkçıların, aşkı bekleyen yüreklerin sonsuz bir sabırla hayata duydukları inanç, adanın doğasına, insanlarına duyulan sevgiyle aydınlanır. Sabrın ve beklemenin hikayesi anlatılır.
Tanyeri Horozları, yeni bir yaşam kurma çabası, korku, özlem, umut, sabır ve geçmişin acıları arasında aşktan ve insan olmaktan duyulan sevincin romanıdır. Denize, adaya, insanlara duydukları aşkın geçmişin acılarıyla gölgelenmesine izin vermeyen, sevdalarını yüreklerinde sır gibi taşıyan adam gibi adamlar, kadın gibi kadınlar yüzlerini yeni bir hayata dönerler. Kısacası adaya kök salan insanların yüzlerini yeni bir hayata dönerken yaşadıklarını konu edinmişti.
Çıplak Deniz Çıplak Ada da ise yerlerinden insanların Ege'de bir adada yeni bir yaşam kurma çabalarının destansı öyküsü Bir Ada Hikayesinin dördüncü ve son kitabı. Dörtlemenin sonunda Ağa efendiyle Melek Hatun, Poyraz'la Zehra, Ali Hüseyin'le Nesibe evlenirler. Lena Ana'nın hasret ile beklediği kayıp oğulları geri döner. Geçmişin yaraları kapanmaya yüz tutmuştur ama tam olarak değil. Bütün Balıkçıların reisi Hıristo, beklenmedik bir şekilde mübadil olarak Yunanistan'a sürgün edilir.
Son kitapta yani Çıplak Deniz Çıplak Ada kitabında ilk üç kitaptaki acı hikayelerini anlattığı kahramanlarına bu kez umut dolu bir son teslim ediyor. Yazar, romanın sonu umut dolu bir hikayeyle bağlasa da geçmişin sancısı kahramanların belleklerinde varlığını korumaya devam eder. Roman kahramanları artık ana yurtlarından vazgeçecek kadar sevmektendirler adayı, ancak yine de geçmişleriyle baş etmeyi öğrenmeleri gerekmektedir.
Dört kitabı okuduktan sonra insan Türkiye'yi düşünmeden edemiyor. Pek çok millet ve dinden insanın gelip yerleştiği adayı vatan bilen ada sakinlerinin bir arada yaşamaya çalışırken, geçmişleriyle de hesaplaşmaları, geçmişlerinden kopup gelen acılarla baş etmeye uğraşmaları, romanın Türkiye'nin bugün de sıkıntısını çektiği kimi tarihsel meselelere odaklanması, eserin aslında kısa bir Türkiye resmi olduğu şeklinde okunuyor. Tarihsel meselelerden ziyade, mağduru olan insanların belleğindeki acıyla ilgilidir yazar. Bir diğer öne çıkan nokta da şudur; doğa, romana serpiştirilen doğanın kendisi. İnsan susunca devreye onun yerini çoğu kez doğa alır. Yarım kalan acı ve sevincin anlatma görevi doğaya verilir.
Sonuç olarak yazar yirminci yüzyılın acı dolu olaylarını anlattığı son kitabında bir kez daha dönüp savaşların sonuçlarına bakmamızı istiyor. Yerinden yurdundan edilmiş, kendi doğasından koparılmış, başka bir yerde yaşamaya mecbur edilmiş, sevdiklerini ve vatanını geride bırakmış insanların trajedisini yeniden hatırlatırken, bunu en çok da geleceğimiz için yapıyor. Bir daha yaşanmaması için
Değişimden korkmamanın en temel kısa yolu okumak oluyor. Okumak, insanı tepeden tırnağa değiştiriyor, tıpkı yazmak gibi. Her kitapla yüreğimiz yumuşar, kişiliğimiz olgunlaşır, Çıplak Deniz, Çıplak Ada da olduğu gibi