A.Yazar Mehmet Yardımcı
Çevre, yeryüzünde yaşamını sürdüren canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdüğü iç ve dış ortamdır. Hava, su ve toprak bu çevrenin fiziksel unsurlarını insan, hayvan, bitki ve diğer mikro organizmalar ise biyolojik unsurları oluşturmaktadır.
Gelişen teknolojinin yaşamımıza getirdiği konfor yanında, bu gelişmenin çevreye verdiği kirliliğin boyutu her geçen gün hızla artmaktadır. Çeşitli kaynaklardan çıkan radyoaktif, katı, sıvı ve gaz halindeki kirletici maddelerin hava, su ve toprakta yüksek oranda birikmesi çevre kirliliğinin oluşmasına neden olmaktadır.
Yukarıda belirttiğimiz ekolojik dengeyi sadece hava kirliliği boyutuyla Ağrı ili ve ilçelerine indirgediğimizde bakalım nelerle karşılaşacağız? Bahar ve yaz aylarında Ağrı ili ve bağlı ilçelerin hepsi bizim için birer temiz hava deposu, oksijeni bol birer yayla gibidir. Bu, sadece insanlar için değil, hayvanlar ve bitkiler için de böyledir. Peki ya bu il ve ilçelerimiz nasıl oluyor da kış aylarında nefes alınması zor olan birer cehenneme dönüşüyor? Kullanılan Şırnak kömürü yüzünden insanlar sokakta ağzını burnunu kapatarak gezmek zorunda kalıyorlar. Kuşlar bile rahat nefes alamadan özgürce uçamıyorlar. Kalorisi az, isi, kokusu ve zehiri çok fazla olan bu kömür kullanıldığında, polisin üzerimize sıktığı biber gazından daha tehlikeli ve zararlıdır. Sigara içmekten daha tehlikelidir. Bazılarının cahilce söylediği “Bir şey olmaz,biz alışkınız” sözlerine karnımız toktur.Bu kömürün kullanılması ileriki birkaç yıl içinde binlerce insanımızda kanser, kalp damar hastalığı,akciğer hastalıkları gibi ölümcül hastalıklara davetiye çıkartmaktadır.Bu kömürü bizlere “iyilik yapıyoruz,garibe gurabaya ücretsiz kömür dağıtıyoruz” diyen bakanlar,valiler ve kaymakamlar evlerinde neden kullanmıyorlar ? Belediyeler de bu konuda üzerlerine düşeni yeterince yerine getirmiyorlar.
“Odun yok, tezek az, kaliteli kömür pahalı gücümüz yetmiyor” diyerek savunma yapabilirisiniz. Buna karşılık başka neler yapabiliriz, alternatifi nedir diye sorabilirsiniz. Bir sendikacılık sloganımız vardı: ”Örgütlü insan her şeydir, örgütsüz insan hiç bir şeydir” diye bağırırdık. Birlikte hareket edip güçlü bir kamu oyu oluşturup, doğru bir önderlik yaptıktan sonra başarılı olursunuz.
Yüzyıllardan beri Diyadin ilçemizde yer altı termal suyu akmaktadır. Halk arasındaki ismi germav ya da ava germ’dir. Türkçe ismi kaplıca ve ya ılıcadır. Afyon ilindeki termal suları incelemenizi, internetten okumanızı tavsiye ediyorum. Diyadin’deki sıcak suyun ondan geri kalan nesi var. Sadece Diyadin merkezi ve devlet dairelerine bu su verilmiş, kaloriferle ısıtıcı olarak sınırlı bir dağıtım yapılmıştır. Hem ücretsiz,hem kokusuz,hem de çok sağlıklıdır.Kaplıcalar bölgesine bir arıtma ve dağıtım tesisi kurulursa,başta Doğubeyazıt ve Ağrı olmak üzere tüm ilçelere dağıtılabilir.Üstelik yeni üretilen borularla bu su kolay kolay soğumuyor.Bunu önce hayal etmek lazım.Çünkü hayal olmadan gerçekleşmesi mümkün değildir.2001 yılında Bazid Belediye Başkanı Mukaddes Kubilay’ı şöyle bir öneriyle ziyaret etmiştim: Bazid ilçemizde her yıl yapılmak üzere “Ehmedé Xani Turizm ve Kültür Festivalı” yapılmasının halkın isteğidir demiştik.Olumlu karşıladılar.Kendilerinin de böyle bir düşüncelerinin olduğunu söylediler.Bir yıl sonra bu festival yapılmaya başlandı.Halen de yapılıyor.
Peki tüm bunlar için kimler ne yapmalı? İl ve ilçe bazında Tüm sivil toplum örgütleri buna ilişkin bir imza kampanyası başlatmalı. Bu imzalar Ağrı İl Genel Meclisi Başkanına bir heyetle sunulmalı. Meclis başkanı ve ya üyelerden bir kaçı İl Genel Meclisine bir önerge ile bu olayı dile getirmeli. Daha sonra tartışılarak ve oylanarak resmi bir karar haline getirmelidir. Bu karar Ağrı Valisinin de onayına sunulmalı. Onaydan geçtikten sonra proje halinde ilgili bakanlığa sunulmalı. Tabi ki, Kaymakamların ve Belediyelerin görüş ve desteklerini de almak gerekir.
Bu konuda görüşüne başvurduğum İl Genel Meclisindeki birkaç arkadaş bu olaya son derece sıcak baktıklarını ve bu kararın meclisten kolaylıkla çıkabileceğini belirtiler. Ayrıca hangi partiden olursa olsun hiçbir milletvekili, meclis üyesi veya belediye başkanının bu hayırlı projeye” yok” deme gerekçesi olamaz. Ancak öncelikle kamuoyunun oluşması gerekir. Sırasıyla tüm bu iş ve işlemler yapılırken bu konuda engel çıkaran bürokrat ve ya siyasetçiler halka şikayet edilerek teşhir edilmelidir. Belediyeler bu projeye işçisi ile kepçesi ile katkı sunabilir. Doğubeyazıt’ın içme suyu 70 Km uzaklıktaki Balıklı Gölden getirilmiş,Diyadin ile D.Beyazıt arasındaki uzaklık 35-40 km civarındadır. Gelişen teknoloji ile bu proje daha erken,daha kaliteli ve daha ucuz yapılabilir.
Bu istem son derece makul ve haklı istemdir. Bundan daha doğal ne olabilir? Ağrı Dağına teleferik elzem değildir,yıllar sonra da olabilir.En doğal hakları olduğu halde Üniversite veya yüksek okul da kısa bir süre için ertelenebilir.Ancak sıcak termal suyun ertelenmesi düşünülmemelidir. Bu projenin hayata geçirilmesi Diyadin ilçemizi tanıtır ve kalkındırır. Bu suyu alan yerleşim yerleri az bir ücretle kaliteli bir hizmet alırlar. Hastalıklardan kurtulan bir topluma sahip oluruz.
Yeter ki, birileri bu işin öncülüğünü yapsın. Daha önce de yine bu sitede dile getirmiştik. Biz ne ilimiz ne de ilçelerimiz için siyasi ve fiziki kirlilik istemiyoruz.
Temiz havalı, sıcak kış günlerinde buluşmak dileğiyle…