SON DAKİKA

Bu dinciler o Kemalistlere benziyor

Bu dinciler o Kemalistlere benziyor 04 Eylül, 2013 11:03 Güncelleme: 04 Eylül, 2013 11:03 Bu dinciler o Kemalistlere benziyor

Aradan 16 yıl geçti. Yıllar değişti. İnsanlar değişti. Pokemon yerini Digimon'a bıraktı. Kaptan Tsubasa artık yok. PES 2013 bile çıktı. FİFA 98'ler yalan oldu. Yani 90'ların çocukları için çok ama çok şey değişti. Değişmeyen tek şey ise iktidarların zihniyeti oldu. Fransa'daki 68 öğrenci olaylarının en ünlü duvar yazılarından bir tanesidir "Her iktidar bozar. Mutlak iktidar mutlaka bozar." Kemalist ordu 16 yıl önce demokrasiyi bozmuştu. Şimdi ise AKP bozuyor. Değişen yalnızca harfler oldu. Zihniyet benzerliğini koruyor.

28 Şubat sürecinin Erdoğan'ın siyasi kariyerinin sonu olduğu iddia edilmişti hep. Fakat öyle olmadı. Erdoğan küllerinden doğarak başbakan oldu. O andan itibaren 28 Şubat ile AKP arasında çözülmez bir organik bağ oluşmuştu artık. 28 Şubat zihniyeti AKP zihniyetini kullanmıştı. AKP de yıllardır 28 Şubat'ı kullanıyor. Aslında aralarında ters ve bağıntılı bir çıkar ilişkisi söz konusu. İkisi de birbirini yaratıyor. Tez ve antitez olayı...

Bir tarafta demokrasi olmayan bir kurumun demokrasi dersi verişinin komedisi sahnelenmişken beri tarafta parti içi demokrasinin varlığının reklamını yapan bir iktidarın antidemokratik uygulamaları sahneleniyor. Baktığımız zaman her ikisi de yaptıkları fedakarlıkların demokrasi uğruna olduğunu söylüyorlardı. Yani kendilerini demokrasi kahramanları olarak görüyorlardı.

Zaten bizde ki 'demokrasi kahramanlığı' hevesi -yazımızın ana özneleri Kemalist ordu ve AKP arasındaki benzerlik gibi- CHP'nin tek parti iktidarından Demokrat Parti'nin 'tek parti' iktidarına geçişten beri devam ediyor. Sanılıyor ki demokrasi sandık ve çoğunluğun tam desteği ile oluyor. Postmodern darbenin katkısıyla iktidara gelen AKP de aynı hastalığı devam ettiriyor.

Tek başına iktidara gelen 'demokrasi kahramanı' oluyor ya nasılsa, gerisi boş. İster as ister biç. Sandıkla geldin mi geldin. Gerisi laf-ü güzah. Ama söylemler hep demokrasi üzerine kurulu. Baksanız, bırakın ülke içi demokrasinin varlığının geçerliliğini parti içi bile demokrasinin d'si okunmaz. Siz hiç gördünüz mü Başbakan'ın herhangi bir uygulamasına şiddetle ya da orta dinginlikte dahi bir bakanın karşı çıktığını?

Bizzat şahit oldum. Geçen sene CHP'nin Eskişehir il kongresinde ismini hatırlayamadığım bir parti üyesi CHP yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcısı Gökhan Günaydın'la çatır çatır tartışabildi. Düşünebiliyor musunuz bırakın parti üyesini AKP Ankara il başkanının ağzı açıp "Hayır başbakanım onu öyle yapamazsınız. Böyle olmalı" şeklinde tartıştığını? Adamı ülkeden sürerler.

Lakin CHP'deki bu durum, hep Kemal Kılıçdaroğlu'nun basiretsizliği olarak yansıtıldı. Fakat Recep Tayyip Erdoğan'ın bu muktedirliği güç ve karizmatik lider oluşundan beslendi. Erdoğan bilmedi ki onun bu bitmek bilmeyen güç gösterisi, sahip olduğu balon demokrasi kahramanlığını bitirdi. Geldiği nokta ise artık rakiplerine bile diş geçiremeyecek bir acziyete ulaştı.

Ağlamak asil bir davranıştır. Herkes herkesin yanında ağlayamaz. Gözyaşı onurdur. Erdoğan'ın gözyaşlarının ilk damlaları asildir. Ama gözyaşlarının içinde ülkücü genç Mustafa Pehlivanoğlu ve Mısırlı Esma'ya yer verip Ali İsmail'e, Ethem bilcümle Gezi şehitlerine yer veremiyorsa acziyet burada başlar iktidardan düşmeye kadar gider.

Demokrasinin hakkı verilmediği zaman bilin ki çok tehlikeli bir rejim sizi bekliyor demektir. Bu rejimin at koşturucusu AKP olur, Demokrat Parti olur ya da CHP olur, hiç fark etmez. İşte tam olarak fark etmeyen de bu. Ha 28 Şubat'ın Çevik Bir'i ha Gezi olaylarının Hüseyin Avni Mutlu'su. İnsanlara zulüm eden gene insan yine rejim. Değişmesi gereken partiler değil rejim ile insanlar arasındaki katı ve yüksek duvarlar.

Aslında Lütfü Oflaz'ın dediği gibi -şimdilik- muhalefet Kemalist oldukça, AKP hep hükümet olur ya da biri gider biri gelir. Gelen gideni aratır. Bu saltanat böyle sürer. 16 yıl önce Ecevit bir mitinginde "bu düzen değişecek" deyince bir vatandaşın "düzen hayatından memnun, düzülen ne zaman değişecek?" demesi gibi hesap sorulur. Hesabı da artık mahkemeler değil halk sorar.

Yorum Ekle