SON DAKİKA

'Biz sütten ağzı yanmış bir halkız'

BDP Diyarbakır İl Örgütü'nün düzenlediği dayanışma yemeğinde konuşan BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, hükümet cephesinden bazılarının süreci tahrik etmek istediğini söyledi. 24 Ocak, 2013 11:32 Güncelleme: 24 Ocak, 2013 11:32 'Biz sütten ağzı yanmış bir halkız'

BDP Diyarbakır İl Örgütü, her yıl geleneksel olarak düzenlediği dayanışma yemeği bu yıl Demirok Tesisleri Müzikholü'nde verildi. Yemeğe, BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, BDP PM üyeleri, BDP Diyarbakır İl Eş Başkanı Zübeyde Zümrüt, Barış Anneleri İnisiyatifi, işadamlarının yanı sıra siyasi parti ve STK temsilcileri ile çok sayıda yurttaş katıldı. Yemek öncesi konuşan BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Demirtaş, "Tarihi açıdan Kürtlerin bıçak sırtı bir dönemi yaşıyoruz. Bu dayanışmanın bizim için çok anlamlı olduğunu belirtmek istiyorum. Bu partiyi ayakta tutan yediden yetmişe herkese çok teşekkür etmek istiyorum. Partimizle dayanışma içinde olan destek olan cefa çeken analar kadınlar başta olmak üzere bütün kent bileşenlerine teşekkür etmek istiyorum" diyerek konuşmasına başladı. 

yemek.20130123233650.jpg


'Bu parti bedeller üzerine kurulmuş bir partidir'

BDP'nin bazı partiler gibi 5 yıldızlı otellerin salonunda program yapmadığını söyleyen Demirtaş, "Partimiz 5 yıldızlı otellerde hazırlanmış bir parti değil. Kurulduğu ilk günden bu yana sokakta halkın emeğiyle dişiyle tırnağıyla mücadelesiyle var olmuş bir partidir. Bu parti on binlerce yoldaşımızın kanı ve canı, yüzbinlerce yoldaşımızın gördüğü işkence zulüm ve milyonlarca insanımızın kendi topraklarından sürgünü üzerine oluşturulmuş bir partidir. Ve bu parti ile bu kadar zorlu dönemlerde dayanışma ortaya koymak sadece siyasi dayanışmanın çok çok ötesinde erdemli insani bir duruştur. Kürt olmanın da ötesinde insan olmanın ne kadar erdemli olmanın ortaya konulduğunun göstergesidir. Bizim partimize destek sunan dayanışma sunan, mücadele eden hiç kimsenin özgürlük barış ve kardeşlikten başka bir istemi yoktur. Belki örgütsel olarak getirisi vardır. Ama götürüsü yoktur. Bu partiyle dayanışmak ve birlikte mücadele etmenin bedeli ağırdır. Bu bedellere rağmen bunu göze alan bu partiyle dayanışma içinde olan 90'lardan günümüze getiren değerlerimize, başta şehitlerimiz olmak üzere destek olan dayanışma içinde olan bedel eden herkese huzurlarınızda şükranlarımı sunmak istiyorum" dedi.

'Biz sütten ağzı yanmış bir halkız'

Demirtaş, atacakları bütün adımların Kürt halkının çocuklarının geleceğini belirleyeceğini ifade ederek, "Biz artık bu dönemin siyasetçileri bu dönem sorumluluk yüklenmiş her bir kardeşimize ve yoldaşımıza düşen görevin tarihi bir vebal olduğu bilincinde olarak siyasetimizi yürütüyoruz. Biz artık baskı, sömürge ve asimilasyon tarihini bu gidişatı değiştirmiş, kendi geleceğini özgürlük çizgisinde yazmaya karar vermiş bir halksak işte o tarihin yazılacağı günlerden geçiyoruz. Bugün bizler bu salonda yakın geleceğimizi tartışırken, yakın geçmişimizi de unutmadan hareket etmeliyiz. Karşımızdaki muhataplarımızın ne yapmak istediklerini siyasi niyetlerini, hamlelerini, amaçlarını unutmadan hareket etmeliyiz. Biz sütten ağzı yanmış bir halkız. Bu halkın en değerli evlatları Osmanlı'dan bu yana oynanan oyunlarda bu halkın en güçlü siyasetleri 'ben bilirim' diyen Kürt hareketleri, Osmanlı oyunlarında boğulup gitmiştir. Bu halk şimdi bu deneyim ve birikimlerden yola çıkarak siyaset yürütüyor. Bizim halkımız ve dostlarımızdan ricamız şudur: Ne kadar politik ve birbirinize bağlı, inançlı ve kararlıysanız, bu halkın öncüleri, önderliği aynı şekilde halka bağlıdır. Halkın taleplerinden asla bir adım geri atmadı, atmayacaktır da. Bizi buraya getiren güven ilişkisidir" ifadesinde bulundu.

'Görüşmeyi devlet yapıyor lafının bir kenara bırakılması lazım'

Devletin Kürtlerin güven ilişkisinden bir kafa karışıklığı yaratma stratejisi izlediğini kaydeden Demirtaş, "Bütün bunlara karşı halkımız uyanık olmalıdır. Biz birbirimize güvenerek bugüne geldik. Değerleri yaratmış ailelerimizi rencide edecek tek bir çözümün ne bir tarafı oluruz, ne de destekçisi oluruz. Bu konuda halkımızın içi rahattır. Bu kadar örgütlü ve politikleşmiş bir halkın artık, kendi özgücüyle çözümü yaratması da eskiye nazaran çok daha mümkündür. Bakın bugünlerde önemli bir gelişme yaşanıyor. İmralı ile görüşülüyor. 'Görüşme devletle yapılıyor' lafının bir kenara bırakılması gerekir artık. Bu görüşmeyi yabancı bir devlet adına yapmıyor. AKP'nin hükümet olduğu Türkiye Cumhuriyeti devleti bu görüşmeleri gerçekleştiriyor. Bunu nereden biliyoruz. Sayın Başbakan konuşmasında ifade etti. 'Biz adaya gönderdik' dedi. Sen Başbakan olarak gönderdiysen siyaseten arkasında dur o zaman. Devlet heyeti söylemini çıkaralım aradan bu bir siyasi iradeyse artık bunu söylemekte sakınca yoktur. Bu bizim arzuladığımız, talep ettiğimiz bir gelişmeydi. Biz bu gelişmenin bu noktaya gelmesinde az bedel ödemedik. Belki bu salonda hakkında soruşturma açılmamış kimse yoktur. Sırf 'müzakereler başlamalıdır, Sayın Öcalan da müzakerelere dahil edilmeli, o Kürt sorununda en önemli muhataptır' dediği için neredeyse bu salonda jop yemeyen, ceza almayan, gözaltına alınmayan hakaret görmeyen kimse kalmamıştır" şeklinde konuştu.

'Bazı hükümet sözcüleri süreci tahrik ediyor'

Demirtaş, gelinen noktanın bir lütuf olmadığını belirterek, "Gelinen nokta bütün bu mağdur insanların beklentilerinin karşılanmış olmasıdır. Biz bu görüşmeyi o nedenle küçümsemiyoruz. Görüşme önemli bir adımdır. Kamuoyunun gözü önünde 'İmralı'da Sayın Öcalan ile görüşüyoruz' demek gelinen nokta itibariyle önemlidir. Fakat, bu saatten bu dakikadan sonra bu önemli gelişmenin heba olmaması için bu kadar bedel ödenerek yaratılan bu gelişmenin yine doğru adım atarak yürümek gerekir. Biz ilk günden bu yana sabırlı davrandık. Barışın kıymetini bilen bir halkın temsilcileri olarak, bundan sonra da sabırlı davranacağız. Dikkat edin ısrarla bazı hükümet sözcüleri süreci tahrik etmeye çalışıyorlar. Israrla BDP'li arkadaşlarımızdan bir tahrik bekliyorlar. Eğer bu barış içerisinde cesaretiniz yoksa, bu işi tahrik ederek koparma niyetiniz varsa, bundan daha kolay bir şey yoktur. Zor olan sabırlı olarak barış adımlarını karşılıklı güven oluşturacak şekilde atabilmektir. Bizim halkımız operasyonlara ve tutuklamalara rağmen zor olanı başarıyor. Bedel ödeyen halkımız 'barış' diye haykırabiliyor. Bu erdemli bir duruştur. Bunun sürmesi lazımdır. Müzakereleri yürüten Kürtler adına güç ve moral veriyor. İnanın ki Kürtler artık dünyanın bütün güçleri bir araya gelse ne kandırılabilecek bir halk ne de tasfiye edilebilecek bir halktır" diye konuştu.

'BDP ve DTK Kürt sorununun çözümde muhataptır'

Hükümetin BDP ve DTK'yi muhatap alması gerektiğini vurgulayan Demirtaş, "Biz yüz yıllık bir sorunu çözeceksek hükümetin bu konuda ciddiyeti varsa kurumları ciddiye almak zorundadır. Bu sorun kurumlar üzerinde çözülecek bir sorundur. Bakın yaptıkları tartışmalara bakın son derece ucuz ve çirkin tartışmalara giriyorlar. Sanki bizde isim kargaşası varmış gibi BDP ve DTK arasında bir ayrılık varmış gibi özellikle bu propaganda pompalanıyor, medya da bunu destekleyen bir tutum içerisine giriyor. Çok açık ve net söylüyorum; biz Kürt sorununda muhataplardan biriyiz. Katkı sunmamız isteniyorsa hazırız. Halkımızdan aldığımız güçle bunu yapmaya hazırız. Ama hayır BDP ve DTK'nin desteği olmadan çözeriz diyorlarsa bunu da engellemeyiz. Madem bizden daha fazla Kürtleri temsil ediyorsunuz, siz kendi içinizden Kürt vekilleri seçin İmralı'ya gönderin bakalım. Çözebiliyorsanız çözün. Bir deneyin bakalım. Ne buna gücünüz, iradeniz, cesaretiniz var. Gerçeğini kabul ediyorsanız o halde kurumlarımıza saygı duyun. Ben Kürtlerden daha fazla oy aldım diyorsan buyurun Kürtlerin talepleri bellidir. Anadilde eğitim istiyorlar. Madem bizden daha fazla Kürtleri temsil ediyorsun, daha fazla çık anadilde eğitim talebini iste. Madem Kürtleri bizden daha fazla temsil ediyorsun, Kürtler önderliğim dediğini özgürleştirmek istiyor. O zaman Sayın Öcalan'ı serbest bırak. Kürtler özerklik istiyor. Bizden daha fazla seviyorsan Kürtleri, buyur Kürtlere özerklik ver" şeklinde konuştu.

'Ben hem Kürtleri hem devleti temsil ediyorum bu nasıl masadır'

Demirtaş, 3 milyon Kürdün BDP'ye oy verdiğini hatırlatarak, "Bize saygı duymak zorundasın. Müzakere masası kurulmuş 'iki tarafında da ben oturacağım' diyor. Var mı böyle bir şey. 'Ben hem Kürtleri hem devleti temsil ediyorum' bu nasıl masadır. Bir tarafta sen olacaksan bir tarafta da inkar edilen Kürtler olacak. Aynı anda Kürtleri temsil ediyorum demek müzakerenin ruhuna aykırıdır. Bu tartışmaların doğru rotaya oturması için uğraşıyoruz. Müzakere başlamış değildir. Bir masa kurulmuş Sayın Öcalan ile devlet yetkilileri kurdular şu anda. Bu masada görüşmeler henüz başlamadı. Bin bir zorlukla masa kuruldu madem, masanın hakkını verelim. Bu masa etrafında oturması gereken herkese bir sandalye verilmelidir. 'Bütün sandalyelerde ben oturacağım' ya da 'hangi sandalyede kimin oturacağına ben karar veririm' diyerek müzakere olur mu? Lütufla minnetle olur mu bu işler? O masa yüzyıl gecikmiş hakkın, hukukun teslim edilmesidir. 1921'de bu masanın kurulması gerekirdi. Kürtlerin hakkı o zaman verilmeliydi. Sadaka veriyormuş gibi bir tavrı kabul edemeyiz. Siz barışmak istediğiniz halkın temsilcisine hakaret edemezsiniz. İki kişi arasında bile bir barış sağlayacaksanız saygı duymanız gerekir. Onun hassasiyetine onuruna sahip çıkmanız gerekir" dedi.

'Kürt halkına saygı duymak zorundasın'

Demirtaş şu sözlerle konuşmasını bitirdi: "Bu halkın liderini 12 metrekarelik bir hücrede tutuyorsun. 14 yıldan sonra bir televizyon verdin diye, büyük bir ilerleme gibi gösteriyorsun. 'Oraya kim gidecek ben karar veririm' diyorsun. 'Ne kadar görüşülecek, hangi avukat gidecek, ailesi ne zaman gidecek bütün bunlara ben karar veririm' diyorsun. Ama aynı kişiyle yüzyıllık Kürt sorununu müzakere etmek ve konuşmak istiyorsun. Bu saygın bir yaklaşım değildir. O halde barışmak istediğin kişi ve halkla saygın bir ilişki kurmak zorundasın. Bu onurlu barışın gereğidir. Ve aynı saygınlığı bu halk da sana gösterecektir. Saygı gösterdiğin oranda saygı göreceksin. Çünkü barış kanun, nizam işi değildir, ahlak işidir. Biz barışı konuşacaksak vicdan ve ahlaktan yoksun olamayız. Bugünkü tartışmalarda partimizin tavrı süreci yerli yerine oturtmaktır. Bu tren raya oturmazsa yürümez. Şu anda tren lokomotifi raydan çıkmıştır. Treni raya oturtmamız lazımdır. Şimdi bize diyorlar ki 'bu tren asfalta da gider' gitmez kardeşim. Biz diyoruz ki süreç sağlam yürüsün. Geçmiş deneyimler var. 90'larda denenmiş müzakere örnekleri var. Bunlardan ders çıkarılması gerekir. Biz saman alevi falan istemiyoruz. Bir hafta 10 günlük bir barış istemiyoruz. Barışın saman alevi gibi sönmesini istemiyoruz. Kalıcı olsun istiyoruz. Çünkü her barış deneyimden sonra tekrardan savaşa tutuşuyor. Ve daha fazla kan akıyor. Biz bunu kaldıramayız, bu riski göze alamayız. Bu halkın beklentisi barıştır. Türkiye'nin yüzde 80'inin beklentisi bu yönde iken hükümetin bunu göz ardı etmemesi bu fırsatı kaçırmaması gerekir. Biz bu çerçevede yürümeye hazırız."

Konuşmanın ardından konuklara yemek ikram edildi. DİHA

Yorum Ekle