Tekin Fıraz KESKİN
O kadar basit ki ölmek ilk akla gelince ismi bile sıradanlaşmış gibi geliyor artık insanlara. Çok değil daha gecen günlerde o kadar ölen insanı gördük yok ya da bugün bile bir ve bir sürü insan ölmüştür hiç şaşıracak bir durum değilmiş gibi gelir bize. Biri ya da birileri tarafından ölmek ve öldürülmek acısı ne kadar bilmeyiz sanırım ama gerçek şu ki insanın başına gelince hiç acısını hesaplayamadan en derin acı olduğunu kendimize yer ediniriz.
Her şey doğmakla başlar sonra büyürsün evlat olursun, delikanlı olursun, bir bakmışsın ki baba olmuşsun ve evlat sahibi bir birey olmuşsun. Her şey rağmen düzen aynen devam etmekte acısı ile tatlısı ile babaya sahip olması ile baba olması ile Bu kadar güzel ve normal giden onca şey ile bir ölüm o kadar değiştirir ki onu, bunu ve diğerini hissettiğin en acı ve tadabildiğin en acı, acıyı hissedersin haliyle. Ama gel gör ki bu acıyı hissettiren başkası olunca acının üstüne acı katlanır ve dayanılmaz acı olur. Acaba kimin hakkı var babaya ve baba olana verilen bu acıyı hissettiren? Tabi ki hiç kimsenin...
Ama gel gör ki ülke bir hak olarak verirse ölümü bize o zaman ölüm hak değildir. Ülkenin verilen bu ölümü hak ediyor mu o insanlar ki bu acının yaşamasına kaderden daha öte bir görev bilsin bu devlet. Ama bir insanlık adına hiçbir şey başkası tarafından birine haksız olarak verilmeyecek olduğunu biliyoruz ve bir başkası elinde olduğun hayatı senden alamayacağını bile bile insanlardan can alıp bu acıyı yaşatıyoruz insanlara.
Her tür ölüm bir acı sonucu doğuracağını bilebildiğimiz için hiçbir şeyin acıyı ölümden daha ağır hale getiremeyeceğini biliyoruz. O insanlar bomba yağarken üstlerine acaba biz olsak deme cesareti göstermek için acaba nasıl kendimizi hissetmemiz gerekti bilmiyoruz çünkü o acıya uzak olmak insanı daha da cesaretlendirmiştir. Herkes bir şeyler peşinde giderken acıyı yaşayan acısını paylaşamaz ve o duruma gelmez acı sahibi ile acıdır.
Yürek dağlanıyorken o annelerin babaların ağlayışında insanın sadece o beyaz camın arkasında bir iç acısı ile bekliyor haldedir. Diğer anne de o acıya ortak şeklinde yüreği yanmıştır ve o acıyı hissetmiştir. Soramazsın zaten o evlat acısını ona, nasıl anlatacağını bilemez ve anlatılası bir duygu olduğunu da sanmazsın. İşte o ölümler acı geçirirken o minnacık kalpli ve koskoca yürekli insanlara, bizde o acıya sadece yürekten ortak olduğumuzda o an için hissedersin o acıyı
Ya sonrası tabi ki onu doğuran ve evladı olduğu baba unutmaz bir acı ile devam edecek hayatın diğer tarafını. Her şeyiyle gelmiş bir yaşamın uzunluğu ne kadar önem teşkil etse de insanlarda ölümün getirdiği zaman her insanı mecbur kılmıştır kendine. O zaman sadece rahmet etsin sözü arkasından bir Fatiha okunur ve topraklı bir mezara sahip olarak gider rahmetle o koskoca yürekli olan, yaşı, cinsiyeti, ırkı, mezhebi fark etmeksizin sadece bir insan olma özelliği gösteren bir hal ile