SON DAKİKA

BARIŞIN SESİ DEMOKRATİK ÇAĞRI

05 Mayıs, 2012 06:27 Güncelleme: 05 Mayıs, 2012 06:27 BARIŞIN SESİ DEMOKRATİK ÇAĞRI

Düşünebilmek var olmaktır. Var olmanın koşulu ise özgür olmaktır. Günümüze dek süre gelen egemen güçler, bunun farkında olmuş, insanların kurduğu laboratuarlardan geçirmiş adı var kendisi olmayan insanlar inşa etmiştir.

Söz konusu sömürmek, bir halkın tarihini silip kendi yarattığı suni tarihi onlara empoze etmektir. Bundan dolayı tabana yayılmamış ve halk tarafından tam olarak benimsememiş ve ayrıca çeşitli medya kuruluş ve kanalları tarafından amacından saptırılmış bir proje uygulanmaktadır. Kan kokmayan bir memlekette yaşama arzusu yılardır Kürt ve Türk halkların zihnini sarmıştır. Barışa duyulan özlemi iktidar sahipleri bir bakıma bu halkın özlem çektiği barışı sömürmektedir. Barış şuan küçük bir olasılıktır. Çünkü barışın altyapısını kurmak kolay değildir. Barış savaştan saha zordur.

Gelinen noktada da Kürt ve Türk halkı aldatıldığının hissiyatı içerisindedir. Uzun yıllardır barışı görme arzusu içinde olup görememe, ulaşamama hali acı bir gerçek olarak tekrar Kürt ve Türk halkının yüreğine ve yüzüne vurmuştur. Ne yazık ki, halk olgu ve olayları yargılamadan bilinçsizce benimser duruma getirilmiş.

Yalan, yanlış bilgilerle maniple edilmiş. Halk maruz kaldığı kuşatmanın mağduru olduğu gibi, sebebi de olmanın açmazı içerisindedir. Bizler böylesine köreldikçe kendimizi bilmedikçe daha çok ölmeye devam edeceğiz. Türkiye'de halklara karşı kabaran şovenizmin bastırılması, saldırıların önünün alınması, güçlü bir emek, barış ve eşitlik bilincinin uyandırılmasıyla olanaklıdır. Bilinçli aydınlık ve toplumsal örgütlülüğün güçlü olduğu bir ortamda karanlık odakların yeşermesi, beslenmesi ve eylemde bulunması olanaksızdır. Kitlelerin barışçı, eşitlikçi ve özgürlükçü bir bilinçle eğitilmesi ve örgütlenmesi hem demokrasinin hem de barışın tek güvencesidir. Türkiye de ulusal ayrışmaların olmaması ve derinleşmemesi için tek çare bütün uluslara ulusal haklarının eşit ve sınırsız bir biçimde tanınmasıdır.

Bu hakların demokratik bir anayasa ile güvence altına alınmasıdır. Ülkemizde sinsi, asimilasyoncu, yok edici ve yutucu projeye tanıklık edip ama ses çıkarmayan daha da kötüsü destek veren bu insanların vicdanından ve insaniyetinden de şüphe duymamak elde değil. Maddiyetimizden, maneviyatımızdan ve bedenimizden feragat edebileceğimiz en küçük parçayı bile verebilmek ve  her koşulda birlik olmayı temenni etmek hayatımızın bir parçası olmalıdır. Bunu başarabilmek çok zorlu bir yolun yolcusu olmaktan geçse de huzur dolu bir Türkiye'nin geleceğidir.

Sonuç olarak şunu söylemek gerekirse barış ancak dik olanlara verilebilecek bir onurdur. Gündemimizde tutmamız gereken ana halka en geniş emek, demokrasi ve barış güçlerinin birliğini oluşturmaktır. Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) etrafında güçlü birlikler ve platformlar yaratarak tekellerin savaş yanlısı kesimlerin egemenliğinin kırılmasını sağlamaktır. O zaman hep birlikte barış, demokrasi, eşitlik ve özgürlük göreceğiz.

Gerek DTK ve gerekse BDP Türkiye'nin demokratikleşmesi için Kürt sorununun adil ve eşitlik temelinde çözülmesi gerektiğini net bir şekilde ortaya koydular.

Evet, maddi yaralar ne kadar derin olsa iyileşir fakat Milli onurun yaraları kolayca kapanamaz.

Gelin el ele verelim aramızda bu nifak tohumlarını ekenlere meydan vermeyelim. Bu coğrafyada savaşı değil barışı daim kılalım. Ölme ve öldürme gibi kavramların karşısına yaşama ve yaşatmayı koyalım.

Yorum Ekle